Çocukken hatırlıyor musunuz, bir gün ne kadar uzun hissettirirdi?

Sizce bunu teknolojiyi, modern yaşamı reddetmeden de yapabilir miyiz?

Çocukken hatırlıyor musunuz, bir gün ne kadar uzun hissettirirdi?

Çocukken hatırlıyor musunuz, bir gün ne kadar uzun hissettirirdi?

Başkalarının bizim zamanımızı kontrol etmesine izin verdiğimizden beri artık zamanın ne hissettirdiğini pek hatırlamıyoruz.

Hatta o kadar hızlı ki her şey işlerimiz halloluyorsa bu hız bizi hiç rahatsız etmiyor.

İşlerimiz halloluyor da

Yaşıyor muyuz?

Bana kalırsa yaşamayı ıskalıyoruz...

Herhangi bir durumda hemen telefonlarımıza sarılmamızdan belli değil mi?

Aşırı uyarılmak;

Sabırsız,
Verimsiz,
İletişimsiz,
Aşırı stresli olmamızın

sebeplerinden belki de.

Lokasyondan bağımsız çalışıyor olsam da her zaman sakin ve huzurlu yerlerde çalışmak mümkün olmuyor ama birkaç haftadır özellikle hafta sonları 'yavaşlamayı' deneyimliyorum.

Şehirden ve laptoptan uzak, daha küçük ama çok sakin ve huzurlu ortamlarda yaşadığım ruh dinginliğinin ne demek olduğunu şehre dönünce hissediyorum.

Sanki iki farklı dünyayı yaşıyormuşum gibi geliyor. Biri kendimi bulduğum diğeri ise içinde kaybolduğum iki farklı dünya...


O kadar hızlı hayat yaşıyoruz ki yavaşlamak düşük verimlilik düşük üretkenlik olarak algılanıyor.

Oysa bizim yavaşlamaya ihtiyacımız var. Daha iyi olmak için...

Sizce bunu teknolojiyi, modern yaşamı reddetmeden de yapabilir miyiz?

Yavaşlama Hareketi’nin öncüsü Geir Berthelsen'e göre bu mümkün.

Birçok kural sıralıyor ama daha doyumlu bir yaşam için diyor ki:

İyi bir hayata giden en iyi yol yavaşlamaktır. Yavaşlamak, zaman hakkında düşünmenin yeni bir yoludur. Hatta acele etmeniz gerekiyorsa yavaşça acele edin.

Yeni haftanız size yenilikler getirsin.

Feden Çetiner

Sanal Girişimci | Sosyal Medya Uzmanı