Sonraki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 18, 2020 0
Editor Temmuz 1, 2020 0
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 15, 2020 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 26, 2024 0
Editor Ekim 30, 2020 0
Covid-19 çocuklarda kaygı ve çaresizliğe neden oluyor
Editor Nisan 16, 2020 0
2020 Turizm Sezonu, Küresel Hedeflerden Uzaklaştı
Editor Ağustos 6, 2020 0
Türk Lirası'nın Dolar karşısındaki değer kaybı rekor kırdı
Editor Aralık 6, 2020 0
Genç nesillere,evlatlarımıza aktarıp,sevdirmememiz,Türk'ün milli şifrelerini öğretmemiz...
Editor Eylül 9, 2020 0
“En büyük kerâmet istikamettir”
Editor Mart 6, 2020 0
Hem ruhunuzu hem bedeninizi şımartmaya hazır mısınız?
Editor Eylül 13, 2021 0
‘‘Özel bankacılık anlayışımız: İhtiyaca göre çözüm’’
Editor Ocak 10, 2021 0
Korona virüs salgınının da gelmesi ile birlikte dijital medya uygulamalarına talep...
M. Serdar Kuzuloglu’nun Zihnimin Kıvrımları podcast’inin bir bölümündeki bir tespiti beni çok etkilemişti.
Serdar bey, bir tartışmada haklı olduğumuzda aynı insan olmaya devam ettiğimizi, yanıldığımızdaysa yeni bir perspektif kazanma fırsatı yakaladığımıza vurgu yapıyordu.
Peki biz bu bakış açısına ne kadar sahibiz?
Adam Grant, “Yeniden Düşün” isimli kitabında “haklı çıkma takıntısı” üzerine biraz sert ama bir o kadar da düşündürücü sözlere yer veriyor:
“İçimizdeki diktatör bir aşırı özgüven döngüsü başlatarak öne çıkmayı başarır.
Önce yanlış fikirlerimiz filtre baloncukları içinde koruma altına alınır ve biz de yalnızca kendi inançlarımızı destekleyen bilgileri gördükçe gurur duyarız.”
Kulağa rahatsız edici gelse de, günümüzün “yarışçı” sistemi bizleri böyle davranmaya teşvik etmiyor mu?
Sürekli haklı çıkmak, başkalarının düşüncelerini bastırma gücüne sahip olmak, dominant tavırlar sergilemek gerek kurumlarda gerekse toplumda daha fazla alkışlanmıyor mu?
Adam Grant, kitabında bu zihinsel alışkanların bilimsel düşünmenin önündeki en büyük engeller olduğunu belirtiyor ve bizleri “yanılmaktan sevinç duymayı” öğrenmeye davet ediyor.
Grant’in davetini kabul edip, yanılmaktan sevinç duymayı öğrenseydik hayatımızda neler değişirdi?