Yanılmaktan sevinç duymayı öğrenseydik, hayatımızda neler değişirdi?

Grant’in davetini kabul edip, yanılmaktan sevinç duymayı öğrenseydik hayatımızda neler değişirdi?

Yanılmaktan sevinç duymayı öğrenseydik, hayatımızda neler değişirdi?
Yanılmaktan sevinç duymayı öğrenseydik, hayatımızda neler değişirdi?

M. Serdar Kuzuloglu’nun Zihnimin Kıvrımları podcast’inin bir bölümündeki bir tespiti beni çok etkilemişti.

Serdar bey, bir tartışmada haklı olduğumuzda aynı insan olmaya devam ettiğimizi, yanıldığımızdaysa yeni bir perspektif kazanma fırsatı yakaladığımıza vurgu yapıyordu.

Peki biz bu bakış açısına ne kadar sahibiz?

Adam Grant, “Yeniden Düşün” isimli kitabında “haklı çıkma takıntısı” üzerine biraz sert ama bir o kadar da düşündürücü sözlere yer veriyor:

“İçimizdeki diktatör bir aşırı özgüven döngüsü başlatarak öne çıkmayı başarır.

Önce yanlış fikirlerimiz filtre baloncukları içinde koruma altına alınır ve biz de yalnızca kendi inançlarımızı destekleyen bilgileri gördükçe gurur duyarız.”

Kulağa rahatsız edici gelse de, günümüzün “yarışçı” sistemi bizleri böyle davranmaya teşvik etmiyor mu?

Sürekli haklı çıkmak, başkalarının düşüncelerini bastırma gücüne sahip olmak, dominant tavırlar sergilemek gerek kurumlarda gerekse toplumda daha fazla alkışlanmıyor mu?

Adam Grant, kitabında bu zihinsel alışkanların bilimsel düşünmenin önündeki en büyük engeller olduğunu belirtiyor ve bizleri “yanılmaktan sevinç duymayı” öğrenmeye davet ediyor.

Grant’in davetini kabul edip, yanılmaktan sevinç duymayı öğrenseydik hayatımızda neler değişirdi?

Meral Kızılkaya Demirtaş

Freelance Agile Coach and Trainer
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok