Önceki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 18, 2020 0
Editor Temmuz 1, 2020 0
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 15, 2020 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 26, 2024 0
Editor Nisan 21, 2021 0
Gençler kısa yoldan ekonomik durumunu düzeltmenin derdinde’
Editor Aralık 31, 2021 0
Doğayı koruyan üretim anlayışı
Editor Nisan 29, 2021 0
Ramazan pidesi ve güllaç siparişleri en çok satanlar sıralamasına girdi
Editor Ağustos 8, 2021 0
İstinye Üniversitesi Vadi Kampüsü ile büyüyor
Editor Temmuz 18, 2021 0
Siyah saçlarını sarsan bağrıma Sürmeler mi çektin mavi ağına
Editor Ağustos 26, 2021 0
Sevdiğiniz yiyecekleri hayatınızdan çıkarmak
Editor Temmuz 27, 2019 0
Eski şifonyerleri biriktirir misiniz?
Eskilerin efsaneleri, logos yani mantıksal evre öncesi tüm mitoslar aslında sanki insanın ötelere sevdalı ve yüce ruhuna dair daha derin bir kavrayışın dile getirilişi gibi. İnsan modern akılsal evreye geçişiyle beraber yani kainatı matematik, fizik, kimya, mantık gibi bilimlerle analiziyle bir büyük devrimi gerçekleştirirken diğer yandan göksel kontağımız da kopmuş gibime geliyor. Hani sanki kâinatı okumak için bazı anahtarları bulan insanın ceza olarak bazı sırlı odalara girişinin yasaklanması gibi.
“Esâtîr ul evvelin” eskilerin efsaneleri demektir. Kaynaklar esatir kelimesinin yazı yazmak anlamına gelen “satr” kelimesinden türediğini ve Aramice ve Süryanice’den batı dillerine geçen historia/storia yani tarih kelimesiyle aynı kökten gelmiş olabileceğini söylüyor. Eskilerin efsanelerinin yazılı tarih öncesi (dünyayı bilimle çözümlemeye başladığımız zaman öncesi) insanlığın kolektif şuurunun ve algısının çekirdeği olduğunu düşünüyorum. Minik ama milyarlarca ton ağırlıkta bir çekirdek. Hani sanki 80 santim çelikten mâmül bir kasayı bile delip geçebilen gama ışınları sentezleyen bir çekirdek. Genişleyip duran kainatta her istediği yerden ilim devşirebilen bir cin. Dünyanın kendine has mantık öncesi lisanındaki kudret, adına “akıl dışı” dense de beni sürükleyebilen bir dildi. Ve şimdilerde kafalarda patlayan sorular, okunması elzem filozoflar, her saniye kulağımıza ve gözümüze fışkırtılan katrilyon mertebesinde "To do list"ler..Ve daha "ben şu sonsuzda neydim?" sorusunun kuyruğu bile yakalanmadan yitip giden kısa ömür.
Daha ana rahmindeyken yapacaklarımız ve donanımlı biri olacaksak okumamız, dinlememiz ve eylememiz gerekenlerin çoktan kayıtlarımıza düşürüldüğü kısa ömür..Oysa ben adıma deli dense de Gılgamış gibi, geleceğimin önceden belirlenmediği bir macerayı yeğlerdim. Belki de gerçek ölümsüzlük buydu: hiç yaşanmamış bir hayatı yaşayabilmenin lezzeti.