Sonraki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 18, 2020 0
Editor Temmuz 1, 2020 0
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 15, 2020 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 26, 2024 0
Editor Kasım 30, 2020 0
Covid servisinde görevli bir sağlık çalışanının hastalanması 10-30 arası kişinin...
Editor Temmuz 28, 2019 0
Batı Trakya programına ilişkin derlenen bir videoyu Twitter hesabından paylaşan...
Editor Ekim 28, 2021 0
Diyetisyenlere büyük iş düşüyor..
Editor Ocak 25, 2020 0
Deprem bölgesinden kurtarılan Kartopu
Editor Nisan 2, 2021 0
Prof. Dr. Serdar Turhal, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
Editor Mart 23, 2021 0
Türk diliyle yazdığı hikmetleriyle dilimizin gelişmesi ve zenginleşmesine büyük...
Editor Şubat 15, 2021 0
Epilepsi nöbetini tetikleyen etkenlerden uzak durulmalı
Editor Ağustos 1, 2021 0
Bir yıllık gecikmenin ardından, 2020 Tokyo Yaz Olimpiyatları 23 Temmuz 2021'de başladı
Editor Mayıs 27, 2020 0
“Motivasyon kaynağım sınırları aşma hayalimde saklı!”
Editor Şubat 10, 2020 0
Önce karakalem ile başladım ve sonrasında suluboya ve yağlı boya ile devam ettim.
Beni hashtag#Ramen yemeye davet etti. Japon mutfağı denince akla ilk hashtag#Sushi geliyor ama daha çok ithal ettikleri bir yiyecek gibi günlük hayatlarında ilginç şekilde ramen seviyorlar. Bu leziz bir tür erişte ama haşlandıktan sonra suyu süzülmeden, içinde haşlanmış sebzeler, soya filizleri, tavuk, et yada balık üzerine de haşlanmış yumurta ile servis ediliyor, ilgisini çekenlerin denemesini tavsiye edeceğim bu farklı lezzeti yemeyi seviyorlar.
Tomoko'yla sohbet etmekten hoşlanıyorum çünkü hikaye anlatarak konuşmayı seviyor. Kullandığı metaforlar, farklı bir kültüre ait daha önce duymadığım hikayeler, konuşurken kendi dilinden ilave ettiği sesler, tonlamalar, o ritim bir yandan da söylemek istediklerini pekiştirmesi ile anlattıkları çok ilgimi çekiyor.
Uzun zamandır burada yaşadığı için kültürümüze aşina ve kendi kültürünü yansıtma konusunda son derece bonkör olduğundan hem ortaklıklarımızdan hem de farklılıklarımızdan besleniyorum.
Başlıyor anlatmaya;
"Bir samuray, bir kış günü tapınağına gelir ve ricada bulunur:
"Hasta ve yoksulum ve ailem açlıktan ölüyor, lütfen efendim bize yardım edin."
Tapınaktaki rahibin hayatı da zorluklarla doludur ve verebilecek hiçbir şeyi yoktur. Tam samurayı geri göndermek üzereyken, meditasyon salonundaki Buda’nın heykeli aklına gelir. Heykele gidip başındaki altın haleyi kopartıp samuraya verir. "Bunu sat, seni bir süre idare eder." der.
Şaşkına dönen ama çaresiz samuray haleyi alıp gider.
Rahibin müridlerinden biri bağırır, "Efendim, Buda'ya bir hakarettir! Bunu nasıl yapabilirsiniz?"
"Hakaret mi? der Rahip, ben sadece sevgi ve merhametle dolu olan Buda’nın zihnini, tabiri caizse ise yarar hale getirdim. Esasen bu zavallı samurayı duymuş olsaydı Buda’nın kendisi onun için bir uzvunu keserdi" der.
Çok çok basit ama çok düşündüren bu hikaye bana, bizim kadim öğretimiz içinde yer alan;
"Veren el, alan elden üstündür. Vermediğin gider, verdiğin seninle gelir." düsturunu hatırlattı.
Hikayeye dönersek; verecek hiçbir şeyin olmasa bile yeniden bir bak, her zaman için verilecek bir şey bulacaksın demiyor mu?
Bana kalırsa bu bir tavır meselesidir. Hiçbir şey veremezsen en azından gülümseyebilirsin. Hiçbir şey veremezsen bile azından o kişi ile birlikte içtenlikle oturabilirsin, sesine kulak olabilir, ellerini tutabilirsin.
Belki de esas mesele bir şey vermekle ilgili değildir, bu vermekle ilgili bir meseledir...
** Çok değerli Gürbüz Hocam Doğan Ekşioğlu tek bir ilüsturasyonu ile binlerce hikaye yazmıyor mu