Türkiye’nin Sebzedeki En Büyük Gücü: Domates

TÜRKİYE’DE DOMATES ÜRETİMİ

Türkiye’nin Sebzedeki En Büyük Gücü: Domates

Bir yolculuktasınız, örneğin İstanbul’dan güney ege sahillerine doğru yol alıyorsunuz. Tam yol üzerinde muhteşem parlaklıkta Çanakkale domateslerinden de durup birkaç kilo aldınız ve yolunuza devam ettiniz. O günün ertesi gününün sabahında kahvaltınızda o aldığınız domateslerle muhteşem bir kahvaltı hazırladınız. Ve domatesleri tattığınızda farkettiğiniz ilk şey “muhteşem lezzette ve kokuda” oldukları oldu. Büyük şehirlerde yediğiniz domateslerden oldukça farklı, kokulu, aromatik ve gerçekten mutfakta kestiğiniz zaman bile mutfağı kokutabilecek güçte domatesler olduğunu açık ara farkedersiniz. Ve eğer yaşınız, 1980-90’ların domateslerini hatırlamaya elveriyorsa, ilk söyleyeceğiniz cümle “nerde o eski domatesler” olur diye düşünüyorum. Ve sonra da cümleye şunu da ekleyeceğinizden eminim: Eskiden meyvelerin-sebzelerin tatları böyle değildi. Artık neredeyse tatsız meyve-sebzeler tüketiyoruz derdiniz. 

Konuya yenilikçi yaklaşımlar getirmeden önce, Türkiye ve domates konusuna istatistiksel olarak bir bakalım istiyorum.

TÜRKİYE’DE DOMATES ÜRETİMİ
  • Türkiye, dünyanın en büyük domates üreticilerinden biridir. 2019 yılında, Türkiye 12,6 milyon ton domates üreterek, dünya üretiminin %8,6’sını karşılamıştır. Bu rakamla, Türkiye dünyada domates üretiminde ikinci sırada yer almıştır.
  • Türkiye’de domates üretimi, genellikle Akdeniz, Ege, Marmara ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yoğunlaşmaktadır. En çok domates üreten iller ise Antalya, Bursa, Adana, Mersin ve Şanlıurfa’dır.
  • Türkiye’de domates üretimi, hem açık alanda hem de seralarda yapılmaktadır. Seralarda yapılan domates üretimi, yıllık toplam üretimin yaklaşık %20’sini oluşturmaktadır. Seralarda domates üretimi, özellikle Antalya, Mersin, İzmir ve Muğla gibi illerde yaygındır.
  • Türkiye’de domates üretimi, hem iç piyasada hem de dış piyasada talep görmektedir. Türkiye, 2019 yılında 2,2 milyon ton domates ihraç ederek, dünyanın en büyük domates ihracatçısı olmuştur. Türkiye’nin domates ihracatında başlıca pazarları Rusya, Irak, Romanya, Bulgaristan ve Ukrayna’dır.
DÜNYADA DOMATES ÜRETİMİ
  • Dünya genelinde domates üretimi, her yıl artmaktadır. 2019 yılında, dünya domates üretimi 182,3 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam, 2018 yılına göre %1,6’lık bir artışı ifade etmektedir.
  • Dünyada domates üretiminde, Türkiye’nin ardından Çin, Hindistan, ABD, Mısır, İran, İtalya, İspanya, Brezilya ve Meksika gibi ülkeler öne çıkmaktadır. Bu ülkeler, dünya domates üretiminin %80’inden fazlasını karşılamaktadır.
  • Dünyada domates üretimi, hem açık alanda hem de kapalı ortamlarda yapılmaktadır. Kapalı ortamlarda yapılan domates üretimi, yıllık toplam üretimin yaklaşık %15’ini oluşturmaktadır. Kapalı ortamlarda domates üretimi, özellikle Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya’da gelişmiştir.
  • Dünyada domates üretimi, hem taze hem de işlenmiş olarak tüketilmektedir. Taze domates tüketimi, dünya domates üretiminin %60’ını, işlenmiş domates tüketimi ise %40’ını oluşturmaktadır. İşlenmiş domates tüketimi, özellikle salça, sos, suyu, kurusu ve konserve şeklinde yapılmaktadır.

Geçtiğimiz 50 yıl boyunca, gelişen tarım teknolojileri ve tarımsal uygulamalar nedeniyle, sebze-meyve yetiştirme konusu tamamen niceliksel bir boyut aldı. Yani biz artık tüm sebze-meyve üretimlerimizi “tonaj, küçüklük-büyüklük, görüntü” üzerinden tanımladık. Niteliksel özellikler konusunda yani içeriğindeki uçucu yağlar (aromalar), antioksidan kapasitesi, bileşen analizi (karbonhidrat, protein, yağ), vitamin ve mineral değerleri gibi bir çok parametrenin farkında değiliz. Ölçümlemiyoruz çünkü. 

Ama son yıllarda özellikle tarımda ve bu alanda yani niteliksel özellikleri güçlü sebze-meyve üretiminde çok büyük değişimler yaşanıyor. Niceliksel olarak bakılan üretimin %50’sine yakını israf olduğu için, artık daha fazla lokalde ve niteliksel olarak üretime yönelim güçlü bir şekilde başlıyor. Çünkü niteliksel olarak içeriği zenginleşen sebze-meyveler, yüksek katma değerli ürün üretimine de çok uygun hale geliyor. Niteliksel üretimler (qualitative production) konusunda çok yenilikçi uygulamalar ve teknolojiler bilimsel çalışmalara da konu olup, çok güçlü bir şekilde geleceğin tarımını şekillendirmeye başlıyor. 

Şöyle ki, örneğin siz domatesten yüksek katma değer elde etmek için, domatesin kırmızı rengini saflaştırmak istiyorsunuz ve bunu diyelim ki 1000 ton domatesten yapacaksınız. Bunun için kullanacağınız domatesin 100 gramında 10 mg likopen olan domatesleri mi olmasını tercih edersiniz, yoksa 100 gramında 200 mg likopen içeren domatesleri mi? Elbette ikinci domatesten elde edeceğiniz likopen, diğerinden 20 kat daha fazla olacağı için ikincisini tercih edersiniz. Bu mantık, özellikle sade tüketimde de geçerli olmaya başladı. Çünkü insanlar artık gıda ile sağlık ilişkisini, artan ve yaygınlaşan bilgi birikimi ile çok daha net bir şekilde görmeye başladı. Tam da bu nedenle, günde ne kadar ve ne kalitede domates tüketmesi gerektiğini insanlar sorgulamaya başladılar. Yani gelecekte özellikle tarımsal üretimde, yüksek likopenli, güçlü aromatik özelliklere sahip, sağlık faydası arttırılmış sebze-meyvelerle karşılaşabiliriz. 

Peki bunu nasıl yapacağız? Yani var olan tarımsal yöntemler açıkça ortadayken, yüksek katma değerli ürün üretimine yönelik olarak tarımsal üretimlerimizi nasıl şekillendireceğiz? İşte burada konuya doğrudan bilimsel uygulamalar ve analitik yöntemler giriyor. 

Bu konuda bir makale çok fazla dikkatimi çekti. Makalenin orjinaline bu bağlantıdan da ulaşabilirsiniz. Domates yapraklarına “silikon” uygulanması, domatesin kalitesinde inanılmaz değişimlere neden olmuş. Bulunan verileri kısaca yorumlamadan önce silikondan biraz olsun bahsetmek istiyorum. Silikon, aslında gıdalarda da kullanılan, vücudumuz için tamamen “inert” yani parçalayamadığımız ve etkileşimdir bir madde. Silisyum yani kum (cam) ve oksijen atomlarının bir zincir şeklinde sentez edilmesinden üretilen bir maddedir. Silikon, tıpta dolgularda (göğüs implantları) gibi bir çok yerde de kullanılıyor. Silikonun tozlaştırılmış formları da söz konusu yani. Toz formlardaki silikon, gıdalarda nem tutucu olarak kullanılıyor.

Deney şu şekilde yapılıyor. Domates bitkisi çiçek açmaya başladığında, yapraklarına sodyum silikat ile hazırlanan düşük dozda silikon uygulaması başlıyor. Ve uygulama domatesler olgunlaşana kadar her 7 günde bir şeklinde uygulanmış. Domateslerin içeriklerinin zenginleşmesi bu uygulama sonunda muazzam.. Şöyle ki domatesleri aslında tüketmemizin temel nedenlerinden biri olan ve ağrı kesici, bizleri rahatlatan özellikteki “chlorogenic acid” oranı kontrol domateslerine göre %59 artmış bu uygulama sonrasında. Yani bu domatesler, toplum nazarında “daha fazla tüketilmeyi tetikleyen” nitelikte. Çünkü ne kadar klorojenik asit içerirse domatesler, o domatesleri tüketmeye duyulan arzu daha fazla olacak. Tıpkı kahve tüketimi gibi  Kahveler de sadece kafein değil, kafein içerdiği kadar da klorojenik asit içeriyor. Tam da bu nedenle aslında biz kahve tüketmeye karşı bir “arzu” duyuyoruz. Klorojenik asit, tam da bu nedenle çok kıymetli. Bir polifenol olan klorojenik asit miktarı iki katına çıktığı için, antioksidan kapasitesi de benzer şekilde artmış. Mesela benzer şekilde domateslerin içerdiği C vitamini oranı da bu uygulama sonrasında %30 artmış. Domateslerin tatlı lezzetleri de yani şeker oranı da %20 oranında bu çalışma sonrasında yükselmiş. Yani domatesin üretimine bir farklılık katabilecek, doğal bir potansiyel olarak silisyum ön plana çıkıyor. 

Elbette bir çok doğal biyopolimer, örneğin kitosan ya da çok farklı doğal biyopeptitler, biyostimülan özellik gösteren doğal bileşenler de tam olarak bu konuda yani niteliksel üretim konusunda güçlü ve yenilikçi üretimleri sağlayabilecek potansiyelde. Öyle ki, tam olarak bu yönde bilimsel yöntemlerle üretimler gerçekleştirildiğinde 1 kilo domatesin, şimdinin 100 kg domatesine eşdeğer olması bile söz konusu. 

Ne dersiniz, geleceğin tarımı sanki böyle mi olmalı?

Can KAYACILAR.