Osmanlı Devleti’nin merkez ve taşra teşkilatlarının idarî yapısı, çalışma şekilleri

Burdur'un tarih öncesi (Prehistorik) geçmişi paleolitik çağlara kadar uzanmaktadır.

Osmanlı Devleti’nin merkez ve taşra teşkilatlarının idarî yapısı, çalışma şekilleri
              Sivas Şer’iyye Sicilleri envanterinde bulunan ama aslında Burdur’a ait olduğunu tespit edilen defter tespit edilmiştir.1248-1250/1832-1834 yıllarına ait bu defter Sultan II. Mahmud’un (slt. 1808-1839) saltanat yıllarına rastlamaktadır.Osmanlı Devleti’nin merkez ve taşra teşkilatlarının idarî yapısı, çalışma şekilleri, devlet-halk münasebetleri, imar-iskân, iktisat, siyaset, isyanlar, askerî teşkilat gibi sosyal tarihi anlamında en önemli belgelerden biri de Mühimme Defterleridir. (Divan devlet işleri açısından bir yüksek mahkeme kayıtları hüviyeti taşıyan bu defterler)Bir şehrin kimlik dokusunun ortaya çıkartılmasında önemli olan malzemelerden bir diğeri de Şer’iyye Sicilleridir. Çünkü bu siciller XV. Asrın sonlarından başlayıp XIX. Asrın sonlarına kadar dört asır gibi bir süre içtimaî, iktisadî, sosyal ve siyasî hayatımızın birinci el bilgilerini ihtiva eden ana kaynağı konumundadır. (1)Sivas’a ait olarak 206 numarayla kayda geçmiş olan
fakat inceleme esnasında; 18 Muharrem 1248-23 Ramazan 1250/ 1832-1835 tarihlerine ait Burdur’a ait bir defter tespit edilmiştir.
Burdur milattan önce 6500’lere kadar inen Ege kıyılarını ve Anadolu’nun iç kesimlerini Akdeniz kıyılarına bağlayan ve her dönemde önemini koruyan Akdeniz bölgesinin Göller yöresinde bulunan bir şehirdir.2
                   M.Ö. 7. yüzyılda Pisidya, Frig devleti ile birlikte Lidya hakimiyetine girmiş ve M.Ö. 546 tarihinde Lidya Kralı Kroissos'un Pers Kralı Kyros'a yenilmesiyle birlikte bölge Pers hegemonyasına girmiştir. M.Ö. 334 yılında Büyük İskender Çanakkale'den Anadolu'ya girdikten sonra önüne çıkan Karya, Likya, Pamphylia kuvvetlerini ezerek Kestros (Aksu) Vadisi'nden Pisidya'ya girmiş, M.Ö. 333'te Sagalassos ve Kremna'yı da zaptetmiştir. İskender'in ölümünden sonra Pisidya önce Seleukoslar’a (M.Ö. 301) daha sonra da Bergama Krallığı'na bağlanmış (M.Ö. 228) ve Roma hakimiyetine girmiştir. Roma Çağı’nda Pisidya'nın her yerinde yoğun bir yerleşme vardır. Birçok yeni şehir kurulmuş, eski merkezler yeniden onarılmıştır. Bugün Burdur sınırları içinde bulunan harabelerin hemen hemen hepsinde bu çağa ait mimari kalıntılar görülmektedir. Kremna, Komama (Ürkütlü), Olbasa (Belenli) ve Sagalassos en önemlileridir.
Şehir, şu anda bulunduğu coğrafik konumdan önce birkaç defa yer değiştirmiş olması ihtimali vardır. Şehrin bugünkü adı, orta çağda bu yere verilen Polydorion isminde geldiği söylenmektedir.3
             Burdur'un tarih öncesi (Prehistorik) geçmişi paleolitik çağlara kadar uzanmaktadır. Daha sonra sırasıyla Neolitik (8000 - 5500) Kalkolitik (5500 - 3200) çağlara ait somut buluntular Hacılar ve Kuruçay kazıları ile ortaya çıkmıştır.Hacılarda yapılan kazılarda, M.Ö. 7000 yıllarına tarihlenen "Keramiksiz Neolitik" evre üzerinde IX - IV katlar olarak belirtilen ve M.Ö. 5.400 yıllarına tarihlenen "Geç Neolitik" evreleri tespit edilmiştir.4 XIV. yüzyıl başlarında bu yörede bulunan Hamidoğulları Beyliği 1300 yılında o tarihlerde Anadolu’da hâkim olan İlhanlıların hükümranlığını kabul eder ve bu durum 1327 tarihine kadar sürer. Mısır’da bulunan Dündar Bey’in oğullarından İshak Çelebi Anadolu’ya gelerek 5 1328 tarihinde vaktiyle Timurtaş’ın zapt ettiği yerleri tekrar hâkimiyetine alır İbn Batuta Burdur’u tavsif ederken çevresinin bağlık, bahçelik ve yeşilliklerle çevrili olduğundan bahseder.Ve burada Ahillerin konukluğundan da bahsetmiştir.6 Hamidoğullarının Osmanlı ile ilk münasebetleri Murad Hüdavendigar zamanında Kemaleddin Hüseyin Bey’in, oğlu Mustafa Bey komutasında bir yardımcı kuvveti Kosova Muharebesi’ne yardıma gönderdiğinde olmuştur. Zira 1374 yılında Murad Hüdavendigar seksen bin altın karşılığında Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Karaağaç Seydişehri’ni Hamidoğulları’ndan Hüseyin Bey’den satın almıştır.7 Burdur, Yıldırım Bayezid devrinde Osmanlı’ya dâhil edilmiş, uzun müddet Hamid-ili (İsparta) sancağına bağlı bir kaza halinde idare edilmiştir.XIX. Yüzyılda yapılan idari değişikliklerle geniş alanlı sancaklar ufak parçalara ayrıldığında, Hamid Sancağı da ayrılmış ve bir kesimini Burdur sancağı oluşturur. Bu yeni sancak Konya vilayetine bağlı olup merkezi de Burdur şehri idi. Milli Mücadele Dönemi’nde Burdur Sancağı’nın idari yapısında önemli bir değişiklik meydana gelmiştir; Dahiliye Vekâleti tarafından, “Trabzon Vilâyeti’ne bağlı olan Lazistan Sancağı’nın Elviye-i Selâse (Kars, Ardahan, Artvin)’ye yakınlığından, coğrafi konumunun ve siyasi durumunun öneminden, ayrıca vilâyet merkezine uzak bulunmasından, Konya Vilâyeti’ne bağlı Isparta Livası’nın da vilâyet merkezine uzak olmasından ve bu durumun resmi ve sair işlemlerde müşkülat çıkarmasına sebep olmasından dolayı bu iki livanın bağımsız liva haline dönüştürülmesi” İcra Vekilleri Heyeti’ne teklif edilmişti. İcra Vekilleri Heyeti de 18 Haziran 1920 tarihinde Dahiliye Vekâleti’nin bu teklifine, Burdur Livası’nı da dahil etmiş ve Laz Sancağı’nın, Isparta ve Burdur Livaları’nın bağımsız liva halini almasına karar vermiştir. İcra Vekilleri Heyeti’nin almış olduğu bu karar sonunda Lazistan ve Isparta Livaları ile birlikte, Burdur
               Livası da bağımsız liva olmuştur.8 26 1920'de bağımsız sancak olan Burdur, Cumhuriyetten sonra 1923'te il durumuna geçmiştir.
1248-1250 yıllarına ait olan defter ,birden fazla kâtibin elinden çıktığı anlaşılan gayet okunaklı bir ta’lik yazıyla yazılmış toplam 117 sayfa ve 285 adet belgeden oluşmaktadır.1248-1250/1832-1834 yıllarına ait bu defter Sultan II. Mahmud’un (slt.1808-1839) saltanat yıllarına rastlamaktadır. Sicil defterindeki belgelere baktığımızda daha çok askerî konuları içerdiği görülmektedir.II. Mahmud tarafından Yeniçeri Teşkilatı lağvedilip Asakir-i Mansûre-i Muhammediye kurulduğunda mevcut asker sayısı ordunun asker ihtiyacının çok altında idi. Devamlı surette silahaltında asker bulundurmak malî külfet getireceğinden, geçici asker anlamında redif askerler bulundurulmaktaydı.9
Eğitimci,Tarihçi Yazar
Akcan Mir
Kaynak ;Gökmedrese İlahiyat Araştırmaları-I/Dr. Öğr. Üyesi, Sivas Cumhuriyet Üniv. İlahiyat Fak. İslam Tarihi Öğretim Üyesi
1-(İ. Hakkı Uzunçarşılı, “Şer’î Mahkeme Sicilleri”, Ülkü Mecmuası, Ankara 1935, V/29, 365-
368.)
2-(Metin Tuncel, “Burdur”, DİA, İstanbul 1992, 6, 426-429)
3-(Besim Darkot, “Burdur”, İA, İstanbul 1993, V, 805-806)
4-(http://www.burdur.gov.tr/tarihce Erişim 01.01.2021 18.30)
5-(Ebû Abdullah Muhammed b. Abdullah Muhammed b. İbrahim et-Tancî b. Batuta, Tuhfetü’n-Nuzzâr fî Garâibi’l-Emsâr ve Acâibi’l-Esfâr, (thk. Muhammed Abdu’l-Mün’im elUrşânî), Beyrut 1992, I, 295.)
6-(İbn Batuta, I, 296.)
7-(İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ankara 1994, I, 51)
8-Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi Bakanlar Kurulu Kararları, (BCA. BKK.), Fon Kodu, ( F.K.)30.18.1.1. Yer Numarası, (Y.N.)1.4.5.
9-(Tuncer Baykara, Osmanlılarda Medeniyet Kavramı ve On dokuzuncu Yüzyıla Dair Araştırmalar, İzmir 1999, 115.)