KANDIR(MA) BİZİ EY İKTİDAR

Nisan’dan itibaren bugünleri de mumla arayacağımızın da herkes farkında. 

KANDIR(MA) BİZİ EY İKTİDAR

Mayıs 2023’te yapılan seçimlerden önce seçim rüşveti olarak verilenlerin seçimden sonra burnumuzdan getirilecek şekilde geri alınacağını her aklı başında olan vatandaşımız biliyordu.

Buna rağmen “bana güzel bir şey söyle, varsın yalan olsun” şarkısının sözleriyle avuttu kendini. İstediği beyaz yalanı söyleyen, üstüne de Karadeniz gazı, Raman petrolü, TOGG, savunma sanayi soslarını da boca eden, iktidarı ödüllendirip tekrar seçti.

Ancak, 9 ayda iktidar halkımızı derin yoksullaşma silindirinin altında öylesine ezdi ki, Hükümetin güvencesi olan balık hafızamız bile yaşanan şokla değişime uğradı sanki. İktidarın başımıza geleceği değil hoşumuza gideceği söylemesinin faydasının olmadığı görüldü gibi.

Şimdi en fazla ezilen emekliler başta olmak üzere bir kesim acı gerçeğin farkına varmış gibi gözüküyor. Mayıs 2023’te de Erdoğan’a, AKP’ye veya MHP’ye oy vermiş olan tanıdığım bazı emekliler “bu defa asla” diyorlar. “Ben bayramda memleketime gidemiyorum, eve gıda alamıyorum” gibi şikayetler sormadan dile getirilir oldu. 

Bu defa oylarını AKP/MHP’ye vermeyeceklerini söyleyen bu küskünlerin gideceği yer tek değil. CHP, İYİ Parti, ZP ve YRP’ye vereceklerini söyleyenler içinde ilçe belediye başkanlığında, büyükşehirde ve meclis üyeliklerinde farklı partilere oy vermeyi düşünenler de var.

31 Mart’ta yapılacak olan yerel seçim öncesi halkı rahatlatacak bir şeyler veremeyen iktidarın halkı ekonomik açıdan daha da zora sokacak tedbirleri ertelediği ve Nisan’dan itibaren bugünleri de mumla arayacağımızın da herkes farkında. 

Kapalıçarşı’da altın bulunamaz hale geldi, döviz kurları hükümetin bütün bastırma çabalarına rağmen yükselişte. Çünkü herkes seçimden sonra TL’nin sert bir değer kaybı yaşayacağı beklentisinde. Cebinde üç kuruşu olan bile parasını TL’de tutmak istemiyor.

Ekonomiden sorumlu bakan Mehmet Şimşek, yabancılara yönelik olarak İngilizce yayınladığı mesajında, “Yerel seçimlerin ardından orta vadeli programı sürdürmek için seçimsiz uzun bir dönem olacak” demedi mi? Bizim sevgili halkımızın bu açıklamanın “seçimlerden sonra çok daha acı bir ilacın içirilecek” anlamına geldiğini bilmesi gerekmez mi?

*****************************

IMF’Yİ MUMLA ARATTILAR

Zamana bu kadar yayılmış bir ekonomik kriz yaşadığımızı hatırlamıyorum. Vatandaşlarımızın çoğunun hali, yavaş yavaş ısıtılmış suya konulan kurbağanın reflekslerini kaybedip haşlanmasına benziyor. Hala durumun vahametini kavrayıp sıcak sudan çıkmak için zıplama refleksi gösteremeyenler iktidara destek veriyor. Haşlanmaya devam ediyor.

Turgut Özal ve Kemal Derviş reçeteleriyle içinden çıktığımız ekonomik krizler bu kadar ağır bir yoksullaşma yaratmamıştı. Çünkü IMF ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde ve kesin kurallara bağlı kalınmıştı. Bağımsız Merkez Bankası, BDDK gibi bağımsız kurullar, bağımsız yargı, şeffaf Kamu İhale Yasası, Kamu Bankalarından, belediyelerden siyasete akan muslukların kapatılması, bütçe açıklarının kapatılması gibi kurallara uyulmuştu. 

IMF kurallara uyulduğu için bir yandan da ucuz ve uzun vadeli krediler vermişti. Bu durumu gören dış sermaye de yatırım için Türkiye’ye gelmişti.

Bu defa IMF’nin şart koştuğu kuralların hiçbirisi uygulanmıyor. Hiçbir kurum bağımsız değil. Hukuka ve yargıya güven yok. Hatta devletin resmi rakamlarına, TÜİK’e bile güven sıfır.

Dış sermaye bu sebeplerle yatırım yapmaya gelmiyor.

Tam tersine yerli sermaye dışarıda yatırım yapmak, Türk vatandaşları emlak almak için yurtdışına para çıkarıyor. Bu da de dövize talebi yükseltiyor.

Bütün bu olanlara bakan herkes Nisan’dan sonra daha ağır bir ekonomik felaketin geleceğini öngörüyor.

*****************************

VERGİ GELİRLERİ ARTACAK DA KİMLERDEN ALINACAK?

“Uzmanlar, ekonomik tablonun yalnız sert sıkılaştırmalarla toparlanabileceğini, devletin gelirlerinin yeni vergilerle veya mevcut vergilerden denetimler sıklaştırılarak artırılacağını” ifade ediyorlar. “Seçimden sonra yeni vergi cezaları da gündeme gelecek.”

Sade vatandaş zaten dolaylı vergilerle ağır bir yük altında. Yine de “vatandaşın vergi yükü artarken büyük şirketlerin vergilerinin silinmesi devam edecek mi? diye soruluyor.

“Hükümetin en büyük Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) ihalelerini verdiği mahut şirketlere sağladığı vergi muafiyetleri ve silinen vergileri olmasa… Vatandaşın bunca pahalılığa ve vergi yüküne katlanmasına lüzum kalmazdı” deniyor. 

“Sadece 5’li çete değil başkaları da var. Mesela Erzincan İliç’te göçük felaketini yaşatan Anagold şirketinin, 7,2 milyon dolarlık vergi borcunun silinmiş olduğu ortaya çıktı.” 

Vergi uzmanı Ozan Bingöl’ün ifadesiyle, “Sadece vergi değil; verginin vergisinin, vergisini ödüyoruz. Bizler; daha musluğu açtığında üç vergi veren, bir telefon kendine bir telefon devlete alan, otomobil alırken TRT bandrol ücreti ödeyen, işsizlik maaşından bile damga vergisi kesilen milyonlarız.” 

Gerçekten Motorlu Taşıtlar, petrol ürünleri, alkollü ve alkolsüz içecekler, elektronik ürünler, kozmetik ürünler vd alımlarında alınan ÖTV’nin toplam vergiye oranında Türkiye dünya birincisi. Ayrıca KDV oranı en yüksek ülkelerden biriyiz.

Anlaşılan hükümet “fakirden alıp zengine verme” politikasına devam edecek. Oysa biz biliriz ki demokratik ülkelerde verginin çoğu zenginden alınır ve milletin fakir kesimine yönelik sosyal harcamalar için kullanılır. 

Aslında bizim Anayasamızda da “Herkes malî gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır” yazıyor.

Madem Anayasayı takmadınız, mademki Ramazan ayındayız, İslam’daki zekâtı hatırlatalım:

“İslam hukukunda zekat (naslarla düzenlenen) bir vergi türü idi ve merkezî idare tarafından tayin edilen memurlarca toplanırdı. Zekat vergisi de “zenginden alınır fakire verilirdi.” 

 

14/03/2024

Ruhittin Sönmez