Hepimizin geleceği kimin elinde? Hiç düşündünüz mü?

Gelecek, bilimin elinde. Hepimizin geleceği, geleceğimizin geleceği de yine bilimin elinde

Hepimizin geleceği kimin elinde? Hiç düşündünüz mü?
Hepimizin geleceği kimin elinde? Hiç düşündünüz mü? Sosyal iletişimi ekranlara indirgeyen, giyim kuşamı renklendiren, lüks-sade ayrımları yaptıran, tükettiğimiz gıdaları seçen, yaşamımızı ilaçlar ile uzatan, bizi sadece yaşadığımız coğrafyayı değil, tüm Dünya'yı gezip-görmemizi sağlatan kim?.. Bu sorunun cevabı, bana sorulduğu anda aradan milisaniye bile geçmeden hemen yanıtlayabilirim.

Gelecek, bilimin elinde. Hepimizin geleceği, geleceğimizin geleceği de yine bilimin elinde. Her zaman öyle oldu. Bilimle ilerledi dünya, bilimle değişti, bilimle arttı refah. Size çok ama çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum.. Biraz gerilere gideceğim. 1910'a mesela. Bu tarihi öylesine seçtim. Sizce 1910'da Türkiye'de ortalama yaşam süresi ne kadardı? Yani insanlar bu coğrafyada ne kadar süre yaşayabiliyorlardı? Yanıtı hemen paylaşıyorum: 1910 yılında Türkiye'de ortalama yaşam süresi 38,6 yıl iken, dünya ortalaması 31,4 yıl idi. Türkiye'de ortalama yaşam süresi, 2023 yılında 78,6 yıla yükselmiştir. Dünya ortalaması ise 73,3 yıla yükselmiştir.

1910 yılında ortalama yaşam süresinin 30! olduğu bir Dünya var. Şimdi ise 73. Bazı gelişmiş ülkelerde bu oran 85'in üzerinde. Benim yaşımda olanların çoktan toprağın altında olduğu bir geçmiş var Dünya üzerinde. Eğer bu Dünya'da bu kadar çok yaşayabiliyorsak, bu kadar çok anı biriktirebiliyorsak, bunu birilerine borçluyuz. Biz attığımız adımdan, kullandığımız arabalara, içerisinde yaşadığımız dikdörtgenler prizmalarına, gördüğümüz ekranlardan, soframıza gelen gıdalara kadar her şeyi bilim insanlarının ve onlarla birlikte emek sarfeden insanlara borçluyuz!

Bilimin benim açımdan kişisel olarak en kötü yanı, geleceği görme ve andan uzaklaşma duygusu.. Bir döneri 250 liraya yediğimde, diyorum ki gelecekte bu döneri alamayacağım. Çok belli. Pazara çıktığımda eskinin bolluğunu göremediğimde, diyorum ki seneye bunlar da yok. Ya da yaz aylarında etrafta uçuşan böcekleri, o güzelim bal arılarını göremediğimde diyorum ki, gelecek sene daha da kötü olacak.. Sıcaklık dalgaları ile bir gün içerisinde deniz seviyesinde bile 20 derecelik farklar yaşıyorsam, diyorum ki seneye daha kötülerini göreceğim. Ve bu gördüklerim daha hiç diyorum. Ve tüm bu değişimlerin ülkemize yaşatabileceği korkutucu geleceği gördükçe diyorum ki "Can, daha fazla çalışmalıyız. Değişen gelecek için hazırlanmalıyız. Kendim için değil, tüm ülke için yapmalıyız bunu!"

Biz Arşen Process olarak işte tam da bu bahsettiğim geleceğe, bilimle, ileri teknoloji ile, bilimin her alanından faydalanarak hazırlanıyoruz. Daha geçtiğimiz günlerde gerçekten büyük bir tesisin #süperkritik ekstraktörlerinden bazılarını gördüğümde Endüstriyel ölçeklerdeki bir süperkritik tesisin, gelecek adına neler yapabileceğini bildiğim için o kadar çok heyecanlandım ki. Bir buğday kabuğundan, bir domates posasından, yere düşen yapraklardan bile dünyanın en değerli materyallerini saflaştırabilir. #Döngüsel ekonominin tüm gücünü kullanabilir. Hepimizi geleceğe taşıyabilir.

Can KAYACILAR

Biyolog, Davranış Bilimci (Neuroscientist, MSc)
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok