Müzede 25 Milyon Yıllık Tuhaf Dişli Katil Yunus Keşfedildi

Dişlerin yakından incelenmesi, dişlerde çok az aşınma ve yıpranma olduğunu gösterdi

Müzede 25 Milyon Yıllık Tuhaf Dişli Katil Yunus Keşfedildi

Yeni Zelanda’daki bir müze koleksiyonunda 25 milyon yıl önce yaşamış yırtıcı bir yunus keşfedildi. Yunus, burnundan dışarı doğru uzanan tuhaf uzun ve keskin dişlere sahipti.

Bu dişlek hayvan Oligosen döneminin sonlarında yani 34 milyon ila 23 milyon yıl önce yaşadı. Bilim insanları, 1998 yılında Yeni Zelanda’nın Güney Adası’ndaki bir uçurumda bulunan neredeyse bütün halde olan bir kafatasından soyu tükenmiş yunusu tanımladı. Bu türe Maori dilinde “kesici dişler, keskin yüz” anlamına gelen Nihohae matakoi adını verdiler.

Yeni Zelanda’daki Otago Üniversitesi’nde araştırmacı olan ve yunusla ilgili bir çalışmanın başyazarı olan Ambre Coste, koleksiyondaki tuhaf kafatasını gördü ve kafatasının ne kadar iyi korunmuş ve eksiksiz olduğunu fark etti. Coste, “Bu kafatasını bu kadar ilginç kılan da buydu” diyor.

Yaklaşık 60 santimetre uzunluğundaki kafatasında çenenin yüze yakın kısmında düzenli, dikey dişler; burna yakın kısmında ise yatay, uzun dişler bulunuyor. Boyutları 8 ila 11 santimetre arasında değişen bu uzun dişler neredeyse yatay olarak dışarı çıkmış gibi görünüyor.

Coste, “Yatay dişler birbirine kenetlenmez, bu nedenle ağız “balık yakalayacak bir işleve sahip değil.” diyor.  

Dişlerin yakından incelenmesi, dişlerde çok az aşınma ve yıpranma olduğunu gösterdi. Bu da hayvanın yiyecek bulmak için kumu eşelemiş olma ihtimalinin düşük olduğunu düşündürüyor.

Peki bu kürek benzeri dişler ne içindi? Araştırmacılar bunu öğrenmek için, yüzlerinden çıkan dişleri olan modern hayvanların davranışlarını incelediler: testere balıkları.

Testere balıkları (Pristidae); uzun, yassı, elektrikli testere gibi görünen burunları olan vatozlardır. Current Biology dergisinde 2012 yılında yapılan bir araştırmaya göre yavru testere balıkları yiyeceklere dişleriyle vurarak onları “hırpalıyorlar”. Coste, “Sadece kafalarını ileri geri sallıyorlar ve bu, bir avı yaralıyor, sersemletiyor veya öldürüyor. Bu sayede gidip onu höpürdetmek daha kolay.” diyor.

Araştırmacılar, Nihohae matakoi’nin de aynısını yapmış olabileceğine inanıyor. Bu fikir, aynı zamanda müze koleksiyonunun bir parçası olan Nihohae matakoni’nin servikal omurları veya boyun kemikleri tarafından da destekleniyor. Birçok modern yunusun aksine, bu boyun kemikleri kaynaşmamış haldeydi. Bu da hayvanın boynunda birçok modern yunustan daha geniş bir hareket alanına sahip olduğu anlamına geliyor. Bu daha geniş hareket alanı, yunusların avlarını öldürene kadar hırpalamalarına yardımcı olmuş olabilir.