Urfa’daki Evin Altında, Demir Çağı Yeraltı Kompleksi Bulundu

“Bulgu, bölgede Asur hegemonyasının erken evrelerinde uygulandığına tanıklık ediyor

Urfa’daki Evin Altında, Demir Çağı Yeraltı Kompleksi Bulundu

Şanlıurfa’da bir köy evinin altında, MÖ 1. binyılda doğurganlık kültü için kullanılmış olabilecek bir yeraltı Demir Çağı kompleksi keşfedildi.

Yapının dengesizliği nedeniyle henüz tam olarak araştırılmayan eski kompleksin duvarlarında Asur üslubunda tasvir edilen bir tanrı alayı içeren nadir kaya sanatı çizimleri bulunuyor. Bu sanat tarzı, yerel gruplar tarafından benimsenmiş gibi görünüyor ve yeni araştırmaya göre, Mezopotamya’dan gelen ve daha sonra Anadolu’ya yayılan Yeni Asur İmparatorluğu kültürünün bu bölgede fethettiği insanlara ne kadar güçlü bir şekilde yayıldığını gösteriyor.

Araştırmanın yazarlarından biri olan Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nde tarih doçenti olan Selim Ferruh Adalı, “Bulgu, bölgede Asur hegemonyasının erken evrelerinde uygulandığına tanıklık ediyor. Duvar panosu, Yeni Asur, Arami ve Suriye-Anadolu tanrısal ikonografisini birleştirirken, bazı tanrıları tanımlamak için Aramice yazı ile daha önce bilinmeyen unsurlarla tanrısal alay tasvirini içeriyor.” diyor.

Yetkililer 2017 yılında, defineciler bir köydeki evin altında yeraltı yapısını keşfettikten sonra bundan haberdar oldular. Polis definecileri engelledi ve soruşturmayı yürüten yetkililer, kısa sürede definecilerin Başbük köyündeki iki katlı evin zeminini delerek açtığı çukuru buldu. Bu keşif, polisi Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’ne haber vermeye sevk etti. Arkeologlar, yaklaşık 2,2 x 1,5 metre boyutlarındaki çukurun, yeraltı kompleksinde kireçtaşı ana kayaya oyulmuş bir giriş odasına yol açtığını belirledi.

Yeraltı kompleksi, erken Yeni-Asur dönemine (MÖ 9. yüzyıl civarı) tarihleniyor ve giriş odasının yanı sıra bir üst ve alt galeriye sahip. Giriş odasına açılan orijinal açıklık henüz bulunamadı.

Adalı, kurtarma kazısını 2018 yılının Ağustos ve Eylül aylarında müze uzmanlarının gerçekleştirdiğini söylüyor. Ancak, alanın dengesizliği nedeniyle iki ay sonra kurtarma kazısı askıya alındı. Bölge şu anda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yasal koruması altında.

Kısa süreli kazılar sırasında, arkeologlar, bir duvar paneline oyulmuş dekoratif bir kaya kabartmasını ortaya çıkaran yeraltı boşluklarındaki erozyon nedeniyle düşen tortuyu çıkardılar. Panel, bazılarının yanında Arami yazıtları bulunan Arami panteonundan tanrı ve tanrıçaların bir alayını tasvir ediyor. Kazı ekibi, panonun büyük bir tarihi öneme sahip olduğunu tespit eden Adalı’ya panodaki yazıların fotoğraflarını gönderdi.

Asur elitinin yerel Luvi ve Aramice konuşan halklar üzerindeki güçlerini ifade etmek için saray üslubundaki sanatı kullanmasıyla, Yeni Asur İmparatorluğu’nun şimdiki Türkiye’ye doğru genişlemesi kültürel bir devrime ilham verdi.

Araştırmacılar, Başbük’teki duvar panosunun Asur sanatının taşra kasaba ve köylerinde Arami tarzına nasıl uyarlandığını gösterdiğini ortaya çıkardı.

Araştırmaya göre, panelde tasvir edilen sekiz tanrıdan dördü tanımlanamadı. Aramice yazıtlar dört tanrının adını ortaya koydu: fırtına, yağmur ve gök gürültüsü tanrısı Hadad; bereket ve koruma tanrıçası eşi Atargatis; ay tanrısı Sîn; ve güneş tanrısı Šamaš. Araştırmacılar, Atargatis’in çiziminin bu bölgede Suriye’nin başlıca tanrıçası olan bu tanrıçanın bilinen en eski tasviri olduğunu söylüyor.

Adalı, “Suriye-Anadolu dini temalarının dahil edilmesi, Yeni-Asur unsurlarının daha önceki buluntulardan beklenmeyen şekillerde uyarlandığını gösteriyor Yerel unsurların daha fazla vurgulandığı bölgede Asur varlığının daha erken bir evresini yansıtıyorlar.” diyor.

“Duvar panelindeki tanrılar, bunun, erken Yeni Asur yetkilileri tarafından denetlenen ritüelleri olan Suriye-Anadolu ve Arami tanrılarının bölgesel bir doğurganlık kültünün yeri olduğunu gösteriyor.”

Bu yetkililerden biri, Asur kralı III. Adad-nirari (MÖ 811 – MÖ 783) döneminde yaşayan Yeni Asurlu bir yetkili olan Mukīn-abūa olabilir. Araştırmacılar Mukīn-abūa’ya atıfta bulunuyor olabilecek bir yazıt belirlediler. Mukīn-abūa’nın bölgenin kontrolünü ele geçirmiş olması ve bu kompleksi yerlilerle bütünleşmek ve onları kazanmak için kullanmış olması mümkün.

Bu kompleksteki Yeni-Asur sanatının varlığı, mutlaka imparatorluk sanatçılarının bu paneli yarattığı anlamına gelmez. Adalı, “Panel, Yeni Assur sanatını taşra bağlamında uyarlayan Asur makamlarına hizmet eden yerel sanatçılar tarafından yapılmış.” diyor.

Şimdiye kadar tüm yapı kompleksinin sadece küçük bir kısmı keşfedildi. Dolayısıyla alanda ilerde yapılacak kazılar, yeraltı kompleksinin daha fazla alanını ortaya çıkaracak ve muhtemelen daha fazla sanat eseri örneği bulunacak.

Haber linki.