Tanbûrî Cemil’in İstanbul’u bizimkiyle ne kadar benzer?

Taner Ay’ın Tanbûrî Cemil Bey hakkında kısa ama özlü romanı ‘

Tanbûrî Cemil’in İstanbul’u bizimkiyle ne kadar benzer?

Karar Gazetesinin Haberinde Taner Ay’ın Tanbûrî Cemil Bey hakkında kısa ama özlü romanı ‘Vaktinden Evvel Bir Zemherir’ Ötüken Neşriyat’tan çıktı. Romanın son bölümünün konusu Balkan Harbi, açlık ve sefalet. İttihatçı, İtilafçı çatışmaları nedeniyle kurşun atmadan düşmana teslim edilen Selanik... İstanbul’da terk edilen mütedeyyin mahalleler. Harpte yetimleriyle dul kalan kadınların açlıktan fuhuşa yönelmeleri, şehrin ranta açılan toprakları, çıkarcılar, harp zenginleri. Günümüzle ne kadar çok benzerlik var...

BESİM DALGIÇ

Selahattin Hilav, Attila Tokatlı, belki Mustafa Irgat, belki de Sina Kabaağaçlı ile Beyoğlu, Küçük Parmak Kapı’daki bir salaş meyhaneden çıkıp, geç vakit Asmalı Mescit’te Refik’e geliyoruz. Refik Arslan tezgahta, taburede Polis Haydar. Oturduğumuz masaya garson Yorgo biraz meze ile Kulüp Rakısı’nı getiriyor... Hilav’la, Tokatlı türküler hakkında konuşuyorlar. İkisine göre de türkülerle devrimciliğin yan yana gelmesi boş bir kavram. Kaptırmışlar. Türküleri, ağıtları ortaya çıkaran toplumsal olgunun erotizmle, eşkiyalık olduğu konusunda hem fikirler. Konuşmayı örneklerle beziyorlar. Sonra konu Alaturka’ya, Tanbûrî Cemil’le oğlu Mes’ûd Cemil’e geliyor. Tanburda hangisi daha yetkin, ya da Tanbûrî Cemil’in kuramsalcılığı, oğlu Mes’ûd’un icracılığı, ya da her ikisi de bir anlamda birbirlerini tamamlayan kişiler olduğu... Keyifli bir temaşa... Hilav’ın Divan Edebiyatı’na yakınlığı nedeniyle Alaturka’ya ilgisi, bilgisi şaşırtıcı değil elbet. Şaşırtıcı olan Tokatlı’nın Hilav’dan hiç de geri kalmaması. Hangi yıl derseniz, 1983. Taner Ay’la tanışmamıza daha altı ay var.