"sustainability" yani sürdürülebilirlik.

BİYOTEKNOLOJİ

"sustainability" yani sürdürülebilirlik.
Belki yıllardır konuşulan bir terimdi "sustainability" yani sürdürülebilirlik. Ama son 3 yılda çok ama çok fazla konuşmaya başladık. Sürdürülebilirlikten herkesin anladığı çok farklı anlamlar olduğunu düşünüyorum. Yani kimimiz çevre duyarlılığı olarak konuyu algılarken, kimimiz enerji verimliliği olarak algılıyor, kimimiz üretim hattının sürdürülebilirliğini algılarken, kimimiz bir trend kelime olduğu için her konuşmasında kullanıyor.. Bu kelime üzerine şirketlerde birimler kuruluyor, insanlar atanıyor sadece bu konu ile ilgilenmesi için. Bu değişim gerçekten müthiş.

2024 sürdürülebilirlik makalelerine bakmaya başladım.. Geçtiğimiz yıl binlerce makale olduğu için senenin başında "ipin ucunu kaçırmamak" adına hemen taze yayınlanan makalelere şöyle bir bakayım dedim.. Hepsinde İKİ konu eksiksiz işleniyor.. Birinci ve en kritik konu "migration" yani "göç".. Göç, aslında canlıların hayatta kalması adına yaptığı bir eylem.. Dünya üzerinde yaşayan neredeyse tüm canlılar "göç" ediyor. Hayvanların %40'ına yakını göç etmekte üstün yeteneklere sahip.. Kuşlar en bildiğimiz göç eden canlı türü.. Biz onların göçünü ülkeler arası ve de kıtalar arası uçtuğu için biliyoruz. Peki mesela Sapanca'da yaşayan bir böceğin yaz aylarında İznik Gölü'nün kenarında dinlendiğini biliyor muyuz? :) Herhalde bu kadar dikkat etmemişizdir. İşin esprisi bir kenara, tüm canlıların hayatta kalmak için ana yöntemi "göç".. İşte tam da bu nedenle sürdürülebilirlikte insanların göç etmeleri gerektiği, büyük şehirlerin özellikle taşımacılık adına, doğaya uyumsuzluk adına, salgın hastalıkların çeşitlendirilmesi adına yani Dünya'nın Gelecek Karnesi adına negatif notunun olduğu söyleniyor sürekli olarak.

Bu göç olayının daha detayında aslında büyük şehirlerde yaşayan insanların çalışma günlerinin azaltılması, 4 gün çalışmanın getirilmesi, doğa ile uyumun daha fazla güçlendirilmesi, dijital zeka uygulamaları ile iş yaşamının angaryalarından kurtulunması ve daha "üretken" bir gelecek planlanıyor. Sanayi döneminin o sıkı, katı, durmak bilmez çalışma rutinlerinin çok hızlı değiştiğini göreceğiz.

İKİnci konu ise tahıllarda küresel ısınmayla birlikte görülebilecek, özellikle "mantar hastalıkları".. Ve bu mantar hastalıklarının tahılların üretimini, geleceğini tehdit etmesi ve dolayısıyla insanlığın bir "açlık" tehlikesi ile karşı karşıya kalması işleniyor. Isınan havalar, nemin artması ve neredeyse her şeye dirençli mantar enfeksiyonlarının artmasına neden olması çok muhtemel.. The Economist dergisinde bu konu hakkında "Next Pandemic" olarak bahsedilmiş mesela.

Bu konuda da aslında çözümün adresi hep ama hep "biyoteknolojik yeniliklere" geliyor. "Mesela çok güzel bir proje konusu: Tahıllarda görülen mantar enfeksiyonları ve bu enfeksiyonların engellenmesine yönelik biyopestisitler" Böyle bir çalışmayı yapacak olan tüm gençlere desteğim sonsuz!

Göç ve enfeksiyonlar beynimde tek bir adreste kesişiyorlar: "Beslenmenin Sürdürülebilirliği" konusunda.. O da adres ettiği alan: BİYOTEKNOLOJİ

Can KAYACILAR

Endüstriyel Bilim İnsanı