“Kadıköy'de minibüs caddesi olarak bilinen güzergaha yeni bir raylı sistem gelmesi planlanıyor

Alınan bu karara minibüs şoförleri tepki gösterdi.”

“Kadıköy'de minibüs caddesi olarak bilinen güzergaha yeni bir raylı sistem gelmesi planlanıyor

Biraz önce bir haber okudum.

Şöyle diyor:

“Kadıköy'de minibüs caddesi olarak bilinen güzergaha yeni bir raylı sistem gelmesi planlanıyor. Alınan bu karara minibüs şoförleri tepki gösterdi.”

Derin bir iç çektim.

Mesele içerik elbette değil. Ama anlayış ve bizi bu anlayışa götüren zihin kodlarımız üzerine düşünmeye değer, bence.

Dünya insanı sahip olmak istiyor. Sahip olma isteğiyle çalışıyor. Sahip oldukça istek arsızlaşabiliyor, ardışık daha çok istemek muhtemel. Bu isteği doyurmanın yolunu kimi çok çalışmakta kimi kestirme yollarda buluyor, nelerden feragat ettikleri herkesin kendi kabında gizli…

Ama en temel bir hal vardır kişiyi bu davranışlara teşvik eden, o da korku.

Dünya insanı bu sahiplik ilüzyonu içinde kıvranırken sahip olduğu her bir şey için her gün biraz daha fazla korku haliyle yaşıyor.

Sahip olduğunu zannettiği için sahip olduğu herşeyi kaybetmek en büyük korkusu haline geliyor.

Sahip olduğu şeylerin ona nasıl geldiğine dair bir paradigma kuramadığı için kontrol ilüzyonunda kalıyor. Bu paradigma eksikliği bu şeylerin ondan her an alınabileceği korkusunu salıyor içine..

Kontrol etmezse herşeyi kaybedebileceğine inanıyor.

Zihin kodu “ya o, ya bu” olarak işliyor. Milyonlarca olasılık içinde var edebileceğini tam da istediği şekilde yaratmak yerine zaten var olduğuna inandığı, sistemin ona sunduğunu düşündüğü kaderi planındaki iki seçenekten birine kendini mecbur hissediyor.

Şu koskoca muhteşem güzellikteki evren içinde her an akan, devinen sistemde kendini sabit görüyor. İronik değil mi? Kendi bakış açısını değiştirmek aklının ucundan geçmiyor.

Mevcut durum değişirse yok olacağına inanıyor.

Raylı sistem geldiğinde kaybolacağını, kaybedeceğini zanneden minibüs şoförleri gibi..

Sonsuz olasılıklar içinde tek bir şeyin, bakın tekrar ediyorum sonsuz olasılıklarda tek bir sonucun olacağını düşündüğümüz için korkuyoruz.

Oysa bir görebilsek “hem o hem bu” bakış açısıyla neler neler var edebileceğimizi…

Evrensel bilince sahip insan tercih yapmıyor. Tercihlerini sonsuz olasılıklar içinde hem kendi hem bütün adına yaratıyor. Sonunda “hem o hem bu” eş anlı var oluyor.

İnsan bilinçtir, benim için. Evrensel bilinçteki insanın sahip olduğu herşey onundur. Bu sahiplik içseldir. Kimse ve hiçbir şey ondan onu alamaz. Her an kendini dönüştürerek, paradigmalarıyla şeyleri yeniden ve yeniden var edebilir. Bu bambaşka bir tatmin halidir.

Dünyanın kül deyip ittiği onun bahçesinde gül olur.

Demem o ki;

Her gül biraz kül kokar.
Koklamaya cesareti olan yola çıkar.
Yola çıkanın yüreği cayır cayır yanar.
İnsan insana yarar derler
Asıl insan insanlığa yaradığını fark ettiğinde erer.
Erdim sanma sakın kendini, şaşarsın
Dünyada yanarsın da güle bir ömür varamazsın.

Zeynep Dikicioğlu

Professional Coach, PCC | MSc in Neuroscience