Fetih için Gittiler, Kaldılar, Övgüyle geri döndüler

“Yurtta Barış, Dünyada Barış” diyen yine bizden bir lider Mustafa Kemal Atatürk olmuştur.

Fetih için Gittiler, Kaldılar, Övgüyle geri döndüler

                    Türkler, Avrupa içlerine fetihler yoluyla ilerlemişler, uzun yüzyıllar Avrupa'da kalmışlar, kaldıkları yerlerde ve döndüklerinde övgü alabilen tekten millet olmuşlardır. Oysa Avrupalıların kendi aralarındaki savaşlarda, birbirlerine yapılmış böyle övgülere pek rastlanmaz. Örneğin ne Alman topraklarına giren Napoleon, ne de başka bir hükümdar olumlu anılmıştır. Bu denli olumlu anılan hükümdar yok gibi bir şeydir. Çünkü eski dönemlerin modası olan savaş gerçeğine, Avrupalı halkların birçoğunun geçmişinde tecavüzler, acımasız kan dökümü ve toplu kıyımlar eklenmiştir. Bu anlamda 20. yüzyılda ise, en büyük insanlık ayıpları ve dramları yaşanmıştır. Oysa sanılanın aksine Türk hükümdarların çoğu, Avrupa'da olumlu ün bırakmışlardır. Fetihler yoluyla Avrupa içlerine ilerleyip de, gittikleri topraklara adalet götüren, gittikleri yerlerdeki farklı kültür ve dinden insanlara insancıl davranan bir devlet politikası güden Osmanlı Devleti, Avrupalı tarihçiler tarafından dünden bugüne bu yönleriyle sık sık ön plana çıkarılmıştır.

                     Türk sultanlarının sağladığı adaletli ve huzurlu ortam, “Türk Tehlikesinin” Avrupa'da belirleyici bir unsuru olmuştur. Türklerin adaleti ve “bilgelikleri”, Hıristiyan halkların kitleler halinde Türkler tarafına geçebileceği endişesini yaratmıştır. Örneğin Martin Luther'in birçok eserinde ve o dönemin birçok yazarının eserinde bu kaygının taşındığı görülür.

Avrupalılar tarafından kaleme alınmış pek çok orijinal tarihi belgeye göre, hem Yavuz Sultan Selim hem de Kanuni Sultan Süleyman gittikleri topraklardaki halklara oldukça adaletli davranmışlardır. Savaş anı dışında, pek acımasız davranışlarına rastlanmaz. “Der krieg zwischenn dem großmechtigen propheten Sophi/ Türcken/ vnd dem Soldan (…) Jm Jar M.CCCC. vnd. XVII” adlı belgeye göre Yavuz Sultan Selim, 1517´de Halep, Şam ve Kudüs´ü ele geçirdikten sonra, mütevazi bir şekilde kutsal Hıristiyan mezarlarını ziyaret eder, tarihi mezarların onarım, bakım ve koruması için belli miktarlarda altın bırakır ve düzenli ödeme yapılması için de gerekli düzenlemeleri yaptırır. Selim savaşçılarına, kutsal mezarları ziyaret etmek isteyen Hıristiyanların can ve mal güvenliğini sağlama ve ülkede oniki Alpriden daha fazla vergi talep etmeme emrini verir. Halkın endişe ve korkusu giderilmelidir. Osmanlı Sultanı on gün Kudüs´te kalır ve Kahire´ye doğru yola çıkar. Belgede, Kahire'ye de „kudretli Türkün" aynı düzeni getirdiği, Kahire'de de Frankları, esmer tenli yerli halkı ve kadınları hiç kimsenin incitmemesi emrini verdiği belirtilir. Bugünden baktığımızda ne büyük kararlardır o kararlar… Avrupa tarihindeki birçok eser ve tarihsel belgede Türk Sultanlarının davranışları övgüyle anlatılır. Diğer taraftan Kanuni Sultan Süleyman'a, Avrupalılar tarafından "Muhteşem Süleyman" adının verilmesi tesadüf olmasa gerektir. Türklerin Avrupa'daki 600 yıllık tarihinde toplu kıyım sayılabilecek, savaşsız bir dönemde gereksiz kan dökülmüş bir vukuat olmamıştır. Öyle bir tarih olmalıdır ki bu tarih, tarihte Türkler tarafından iki defa kuşatılmış olan Viyana bugün hala değişik vesilelerle Türk bayraklarıyla süslenmektedir.

Burada Avrupa Birliğinin barış için tüm çabalarını göz önünde bulundurduğumuzda, birliğin bu politikasından yetmiş yıl önce “Yurtta Barış, Dünyada Barış” diyen yine bizden bir lider Mustafa Kemal Atatürk olmuştur.

Şimdi bin yıldır birlikte yaşayan bizlerin, şu zamandaki kendimize karşı hoşgörüsüzlüğümüz ve gittikçe ayrışmamıza neden olacak düşünce ve davranışlarımız ile, neden bu durumlara geldiğimiz noktasında ve bu durumun tehlikeli boyutları üzerinde oturup biraz düşünmemiz gerekir...

Prof.Nevide Akpınar Dellal

Kaynaklar:

1. Nevide Akpınar Dellal: Türkenbild in den deutschsprachigen Newen Zeitungen, Saarbrücken 2010, 334 sayfa

2. Nevide Akpınar Dellal: Türk Sorunu, İstanbul 2006, 315 sayfa

16.05.2015