DÖRT AYAK ÜSTÜNE DÜŞMEK

“Yeni bir dönem açılması” ve “eksen değişikliği” kavramları daha da köklü değişimleri işaret ediyor olabilir m

DÖRT AYAK ÜSTÜNE DÜŞMEK

Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan “Cuma günü bir müjde vereceğiz, yeni bir dönem açılacak” açıklamasını yapınca herkes bu müjdenin ne olacağını tartışmaya başladı.

Bloomberg’in haberine göre, Türkiye Karadeniz’de bir enerji kaynağı keşfetti ve bu kaynak muhtemelen doğal gaz.

Haber kanallarında yorum yapanlar da ağırlıklı olarak Karadeniz’de çok büyük bir petrol veya doğalgaz rezervinin bulunmuş olabileceği ihtimali üzerinde duruyorlar.

Fakat kafaları karıştıran bir “eksen değişikliği” tabiri var. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın müjdesine ilişkin, "Türkiye için bir eksen değişikliği, önemli bir süreç olacak” dedi.

Türkiye’nin yıllık 40-50 milyar Dolar enerji ithalatı yapan bir ülke olmaktan çıkıp, enerji üreten, cari açık vermeyen bir devlet haline gelmesi mi kastediliyor?

“Yeni bir dönem açılması” ve “eksen değişikliği” kavramları daha da köklü değişimleri işaret ediyor olabilir mi?

Mesela Çin ile Türkiye’nin ekonomik sıkıntılarından kurtaracak çok büyük meblağlı ekonomik bir anlaşma yapılmış olabileceği ve bunun Batı ekseninden Doğu’ya siyasi bir yön değişikliğine yol açabileceği mi ima ediliyor?

Yoksa, bu da ekonomik şartların bozuk olduğu ve seçim dönemlerinde halka umut aşılamak için “falan yerde petrol ve/veya doğalgaz bulundu” şeklinde üretilen masa başı haberlerden biri mi?

Gerçekten bu tür uydurma haberlerle o kadar aldatıldık ve oyalandık ki inanmak için çok ihtiyatlı olmaktan kendimizi alamıyoruz.

Nitekim İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray yaptığı yorumda, “Açık kaynaklara ve Borsa'da enerji hisselerinin tavan yapmasına bakılırsa, müjde yine 'petrol veya doğal gaz bulduk' olacak gibi" diyerek, "Ya her seçim öncesinde petrol bulunan Batı Karadeniz’dedir ya da Trakya’da Norveç’li Statoil’in arama sahasında... Keşke gerçek olsa. Yani aynı masalı çok dinledik. Şimdi de dövizleri tüketen bu iktidarın 'şapkadan tavşan çıkarma' hikayesine ihtiyacı var” dedi.

Tabii ki gönlümüz müjdenin gerçek olmasını ve Türkiye’yi kısa zamanda içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi sıkıntılardan kurtaracak boyutta ve önemde olmasını istiyor.

Eğer yaratılan beklentiye uygun müjdeli bir haber gerçek olursa, Erdoğan ve AKP bir defa daha “dört ayak üstüne” düşmüş olacak.

Yeter ki beklentiler doğru çıksın. Olaya asla iç politika dengeleri açısından bakamayız.

*****************************************

KEDİLER VE BAZI SİYASETÇİLER

Erdoğan ve AKP 18 yıllık iktidarlarında birçok badireler atlattı. Defalarca yükseklerden düştüğü halde yara bere almadan yoluna devam etti. Bu yüzden kediler için kullanılan “dört ayak üstüne düşmek” deyimini AKP için kullandım.

Malum kediler yüksek bir yerden düştüklerinde veya atıldıklarında dört ayağının üstüne düşer ve hasarsız yollarına devam ederler. Ancak kedilerin bu özellikleri yaratılıştan yani fıtridir.

Kediler neden sürekli 4 ayak üstüne düşermiş biliyor musunuz?

Bunun nedeni, kedilerin orta kulak, beyin, kaslar ve omurgası arasındaki muhteşem koordinasyonu imiş.

Kedi düşerken önce kafasını çevirir ve düşeceği yere bakar ve orta kulaktaki sıvı, dengesini ayarlamasına vesile olur ve esnek omurgasını harekete geçirirmiş. Ancak kedilerin 4 ayak üstüne düşebilmeleri için minimum düşme yüksekliği 1 metre olmalıymış. 1 metrenin altında düşerse kedi doğrulmaya fırsat bulamaz ve yaralanabilirmiş.

Erdoğan ve AKP’de böyle fıtri bir yapı olmadığına göre şimdiye kadar ki dört ayak üstüne düşmelerini şans ve siyasi becerilerinin yüksek olması ile izah edebiliriz.

Ülkeyi yönetmekte ne kadar başarısız olsalar da iktidarda kalmak için iç ve dış siyasi dengeleri çok iyi gözettiler. Ve hiçbir değere bağlı kalmadan sadece kazanmak güdüsüyle “esnek” davrandılar. Bu “becerileri” badireleri atlatmalarında etkili oldu.

En adaletsiz seçimlerde, devlet gücünü hoyratça kullanarak, medyanın ve yargının yüzde 90’ını kontrol ederek, son yerel seçimlere kadar hep “kazandılar.”

Yaşanan ekonomik buhran o kadar derin ve sarsıcı ki, o kadar adaletsizler ki, son yerel seçimlerde olduğu gibi, “bu defa yeniden seçilmeleri için bunlar bile yetmeyeceği” anlaşılıyordu. Bu defa “müjde” konusu gündeme geldi.

Erdoğan’ın müjdesi beklentiler kadar önemli ve büyük olursa, siyasette şans/ kısmet faktörünün bazen en belirleyici unsur olduğunu bir kere daha görmüş olacağız.

*****************************************

ÖZAL “İYİ Kİ PETROLÜMÜZ YOK” DEMİŞTİ

Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal bir keresinde “İyi ki petrolümüz yok, aksi hâlde petrolü olan milletler gibi biz de tembel olurduk!” demişti.

Bu söz zengin petrol ve doğalgaz kaynakları olan fakat geri kalmış ülkelerin yaşadıklarına bakarak söylenmiş olmalıydı.

Sömürgeci devletlerin aralarında enerji kaynaklarını paylaştığı Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Körfez Ülkeleri gibi devletler ile bu sömürüye direnmeye çalışan Libya, İran ve Venezuela gibi ülkelerin halklarına yaşatılan sıkıntıları düşününce, Özal’ın sözü haksız sayılmaz.

Türkiye mevcut yönetim anlayışı ile devam ederse, yerli ve milli üretimi teşvik yerine “paramız var ki ithal ediyoruz” anlayışından vazgeçmezse, zengin doğalgaz kaynaklarımız olsa da, “gelişmiş” bir ülke olamayız. Zengin olmak, hele sadece bir kesimin zengin olması gelişmiş olmak değildir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün döneminde olduğu gibi, “muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak” hedefimiz olursa… Bilimin rehberliğinde çalışmak, üretmek zihniyetine dönersek… Nitelikli insanlar yetiştirebilirsek… Hukuk, adalet, ahlak ve estetik alanlarında gelişirsek…

Bizim için en büyük müjdeler bunlar olur.

Ruhittin Sönmez

20.08.2020