OCAK SÖNDÜKTEN SONRA

Yakınmalarına yol açan nedenler çok daha karmaşıktır.

OCAK SÖNDÜKTEN SONRA
OCAK SÖNDÜKTEN SONRA
Doç. Dr. Şafak Nakajima
Kaygı, panik atak, depresyon ve psikolojik nedenlere bağlı fiziksel sorunlarla başvuran “hastalarımda” en zorlandığım konu onları, biyolojik nedeni ortaya konmadığı sürece yakınmalarının bireysel bir hastalık olmaktan çok, ailevi, toplumsal, ekonomik ve çevresel sorunlara verdikleri doğal tepkiler olduğuna ikna etmektir. “Hastalarım” sözcüğünü tırnak içine almamın nedeni de budur.
Çünkü büyük çoğunluğu, kazada bacağını kırmış ya da yediği yemekten zehirlenmiş hastalar gibi, neden-sonuç ilişkisine kolaylıkla işaret edilebilecek sorunlar yaşamazlar.
Yakınmalarına yol açan nedenler çok daha karmaşıktır. Yazılarım ve kitaplarımda sıkça değindiğim, bireyden aileye uzanan sayısız sosyoekonomik neden arasında teknolojik gelişimin, sıkça gözden kaçırılan özel bir yeri vardır.
Çağdaş Amerikalı filozof Albert Borgmann’a göre, teknolojik gelişimin ürünü olan bir aygıt, bir amaç için kullanılan araçtır. Ama etkisi bununla sınırlı değildir. Her teknolojik aygıt kolaylığın yanı sıra beraberinde, düşüncelerimizi, davranışlarımızı ve ilişkilerimizi de şekillendiren bir “aygıt paradigması” yani değerler dizisi getirir.
Örneğin, evlere merkezi ısıtma teknolojisinin gelişiyle aile üyeleri odun kesmek, ateş yakmak için birlikte emek vermek yerine, odalarına çekilip ayrı ayrı vakit geçirmeye başlar.
Ortak sofrada yenen yemeklerin yerini, derin dondurucudan çıkarılıp mikrodalga fırında ısıtılan ve tek başına tüketilen yiyecekler alır.
Böylece aile içi sosyal etkileşim azalır ve bireyler birbirini giderek daha az önemsemeye başlar.
Yani bir zamanlar ailemizi bir araya toplayan, etrafında oturulup sohbetler edilen, üzerinde yemek pişirilen, çay kaynatılan, kestane kızartılan, patates küllenen sobaların hayatımızdan çıkışı, geride büyük bir boşluk bırakmıştır.
Ocak sönmüş, bizi birbirimize bağlayan bağlar kopmuştur artık...
Ne denli duygusal yükü olsa da bu saptama elbette, ısıtma sistemlerini söküp dağdan topladığımız odunları yakmak için evlerimize yeniden soba kurmamız gerektiği anlamına gelmez. Teknoloji önemlidir ve hayatlarımızı, elli yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz düzeyde kolaylaştırmıştır.
Ancak bugün neden çok daha yalnız ve boş hissettiğimizi, anksiyete, panik atak, depresyon “tedavisi” adı altında milyarlarca kutu ilaç satıldığını öğrenmek istiyorsak, teknolojinin gelişim hızına yetişemeyip yorulan ruhlarımızın acısını anlamak zorundayız.
Modern hayatın kolaylıkları bizlerin aidiyet, sevilme, onaylanma, desteklenme, başımızı dayayacağımız bir omuza sahip olma ihtiyacımızı ortadan kaldıramıyor maalesef.
Ne yapmalıyız peki?
Yaşamlarımızı yeniden yapılandırmalı, erdemlerimizi geliştirmeli, niteliği daha farklı da olsa sosyal dayanışmamızı derinleştirerek, bize anlamlı gelen sorunları çözmek için ortak değerlere sahip insanlarla birlikte mücadele etmeliyiz!