Nereli olduğumu sorarsanız kendimi hep Heybeliada'ya ait hissettim hâlâ daha hissediyorum.

Bana sorarsanız, bize ait her türlü farklılığımız ile zenginiz

Nereli olduğumu sorarsanız kendimi hep Heybeliada'ya ait hissettim hâlâ daha hissediyorum.
Nereli olduğumu sorarsanız kendimi hep Heybeliada'ya ait hissettim hâlâ daha hissediyorum.

Sokaklarında çocukluğumu, her köşesinde gençliğimi, bana hemen herşeyin ilkini tattırmış, ruhumun kocaman bir parçasını nefes alabilmesi için bıraktığım, mümkün oldukça gidip tamamlandığım Heybeliadam 

Her sabah odamın penceresinden gördüğüm Ruhban Okulu'nun hafızama kazınan görüntüsü hiç değişmedi ama arkadaki İstanbul fonu yıllar içinde giderek o kadar değişti ve bozuldu ki maalesef gördüğünüz gibi beton yığınına dönüştü :(

Zaman kavramının herhangi bir parametre olmadığı çocukluğumun maceracı ruhunu unutamıyorum. Ayağımda tokyo terlikler, bisikletlere atlayıp kendimizi yollarına vurduğumuz o yıllarda, Alman Koyu'nda denize dalıp tekrar pedal basıp Ümit Tepesi'nde Ruhban Okulu'na çıktığım anılar nasıl olabilir hiç bilemiyorum ama inanır mısınız taptaze.

1971 yılından beri yüksek öğretim kurumu olarak faaliyet göstermeyen okul yine kapalıydı çocukluğumda. Bahçesinde bisiklete binmek, dalından papaz eriği yemek, kütüphanesinde dolanıp, kilisesine girmenin sorun olmadığı, nazik görevlilerini hiç unutmadığım, temeli 809'da Aya Triada Manastırı'na dayanan, Padişah Abdülmecid'in himayesinde, 1844'de din adamı yetiştirmek için faaliyete geçmişti bu okul. Hatırlayabildiğim kadarıyla ender bulunan siyahi Meryem Ana gravürü ile nadide latince kaynakları barındıran kütüphanesi ile biricikti.

Adanın belki de en önemli kültürel mirası bir arada tüm farklılıklarıyla iç içe geçmiş nüfusu, camiisi, kilisesi, havrası hatta mezarların bile yanyana olmasıydı.

Öyle bir dönem düşünün ki, ufacık bir adada Hüseyin Rahmi romanlarını yazarken, Nurullah Berk ve Necip Fazıl ilkokula gidiyor. Aziz Nesin henüz küçük bir çocuk. İskelenin hemen yanındaki "Bahriye Mektebi"nde Nazım Hikmet üniformaları içinde öğrenim görüyor, Yahya Kemal ve Hamdullah Suphi, okulun öğretmenlerinden, Ruhban Okulu'nda ise İstanbul Patriği I.Bartholomeos okuyor. Hey gidi hey...

Bana sorarsanız, bize ait her türlü farklılığımız ile zenginiz. Bu farklılığımız şiirden edebiyata, resimden düşünce biçiminin her türlüsüne mutlaka bir derinlik kazandırıyor. Bu öylesine bir haleti ruhiyeki en vasat insanı bile bambaşka birine dönüştürebilir gibime geliyor. Semtlerin şarkıları, gönül ilişkileri, hoşgörülü tavırlar, farkındalığı yüksek birlikte yaşamın harcı olmuş adeta.

Bu bir mozaik gibi de değil bence ebru sanatı gibi, biri diğerinin içine geçmiş ama bir yandan da özgür kalabilmiş, özgün olabilmiş tam olarak bize haiz değerler aslında. Tüm bunları düşündüğümde, tek tip olmanın ne bireysel olarak, ne de toplumsal olarak bir faydasını görebileceğimizi düşünmüyorum ve bu türlü çeşitliliğin de bize ait otantikliğimiz olduğuna inanıyorum.

Onur Küçükkaramıklı

Co-Founder at SONA Underwater Dive Technology
Resim önizleme