Karantinayı Başka Hayatlarda Yolculuğa Çevirecek Kitaplar

Amacımız, karantina ve sokağa çıkma yasaklarını kitap tutkunları için bir ganimete çevirmek

Karantinayı Başka Hayatlarda Yolculuğa Çevirecek Kitaplar

Karantinayı Başka Hayatlarda Yolculuğa Çevirecek Kitaplar

Yukarıdakine benzer başlıkları görmeye epey alıştık, doğru… Ancak aşağıda derlediğimiz listenin ayrıcalıklı olduğunu söylememiz de mümkün, zira son bir buçuk aydır hemen her öneri derlemesinde gördüğünüz standart başlık ve yazarların dışında, tamamen farklı bir içeriğe sahip!

Amacımız, karantina ve sokağa çıkma yasaklarını kitap tutkunları için bir ganimete çevirmek. Diğer bir deyimle, henüz karşılaşmamış olabileceğiniz yetenekli yazarların dünyasına konuk olmanızı sağlamak.

Her biri bambaşka bir macera ya da sadece okuduğunuzda keşfedebileceğiniz dünyalara kapı açan kitaplarla tanışmaya hazırsanız, başlayalım:  

 

YALNIZLIĞIN KARA LANETİ

Brigid Kemmerer

 

Yalnızlığın Kara Laneti Kapak.jpg

“Klasik bir peri masalı anlatısından isteyeceğiniz her şey var: Titizlikle kurgulanmış fantastik bir dünya, nadiren karşınıza çıkacak türden bir kadın kahraman. Tek bir şikâyetim var: Keşke devamını hemen okuyabilsem!”

–Jodi Picoult

ÂŞIK OL, LANETİ BOZ.

On sekizinci yaşının sonbaharını tekrar tekrar yaşamaya lanetlenen Kordiyar veliahtı Prens Rhen, bir kızı kendine âşık edebilirse laneti kolayca bozabileceğini sanmıştı. Fakat önüne çıkan herkesi ayrım yapmaksızın parçalayıp öldüren bir canavara dönüştüğünde, işinin o kadar da kolay olmayacağını çabucak anlamış, sonunda kendi kalesini, ailesini ve umudundan geriye kalan son kırıntıyı da yok etmişti.

Harper için hayatta hiçbir şey kolay olmamıştı. Uzun süredir ortalarda görünmeyen babası, ölüm döşeğindeki annesi ve serebral palsisi nedeniyle devamlı kendisini küçümseyen abisi, Harper’ı ayakta kalmak için sert ve dayanıklı olmaya mecbur etmişti. Ancak bir gün sokakta saldırıya uğrayan bir kadına yardım etmek isterken kendini bambaşka bir dünyada buldu.

Harper nerede olduğunu ve neye inanacağını bilmiyordu. Prens mi? Lanet mi? Canavar mı? Harper, Rhen’le vakit geçirdikçe asıl tehlikenin ne olduğunu anlamaya, Rhen de Harper’ın, baştan çıkarması gereken sıradan bir kız olmadığını fark etmeye başlayacaktı. Fakat Harper’ı, Rhen’i ve ülkedeki herkesi Kordiyar’ın esiri olduğu lanetten kurtarmaktan daha fazlası gerekecekti.

SALGIN

Erin Bowman

(2019 Edgar Ödülü Adayı, En İyi Genç Yetişkin Roman)

Salgın_Kapak.png

Uzak bir gezegende çalışan bir sondaj ekibinden acil yardım çağrısı alan ufak bir mürettebat, standart bir araştırma ve kurtarma görevi için uzayın derinliklerine doğru yola çıkmıştı. Fakat gezegene vardıklarında terk edilmiş bir kazı alanı, etrafa saçılmış silahlar… ve sondaj ekibinin cesetleriyle karşılaştılar. Koca bir projeyi yerle bir eden şeyin ne olduğunu bulmaya çalışırken, bazı şeylerin ortaya çıkarılmaması gerektiğini fark edeceklerdi çünkü kimi felaketler, her an ortaya çıkmaya hazırdı.

“Sürükleyici, korkutucu ve heyecanlı bir şekilde ilerleyen Salgın, bilimkurgu ve korkunun mükemmel birleşimi. Gözlerimi sayfalardan ayıramadım.” –Amie Kaufman, Illuminae ve Aurora’nın Dönüşü’nün New York Times çoksatan yazarı 

“Uzay boşluğunda yatan bilinmezliğin korkunç-luğunu çok az kişi anlar ama Erin Bowman bu hissi Salgın romanında on ikiden vurmuş. Okurken ışıkları kapatmayın derim!” –Beth Revis, Evrenin Ötesi’nin New York Times çoksatan yazarı

“Erin Bowman’ın Salgın romanında bilimkurgudan beklediğim her şey var: Zorlu bir kurtarma görevine yollanan zeki bir mürettebat, durdurulamaz bir düşmanla karşı karşıya kalıyor. Bu çok katmanlı ve gerilim dolu maceraya bayıldım ve bu dünyaya geri dönmek için sabırsızlanıyorum.” –Veronica Rossi, Sonsuz Gökyüzünün Altında serisinin New York Times çoksatan yazarı

 

KARANLIK ŞEHİR

BİR STRANGER THİNGS ROMANI

Adam Christopher

 

Karanlık Şehir - Bir Stranger Things Romanı Kapak (1).jpg

 Hawkins’te 1984 Noel’iydi. 

Polis şefi Jim Hopper’ın tek dileği Eleven’la ilk Noel’inin sakin geçmesiydi, ancak Eleven’ın başka planları vardı. Hopper’ın itirazlarına rağmen bodrumdan, üstünde “New York” yazan bir kutu getirdi ve cevaplaması zor sorular sormaya başladı. Hopper onca sene önce Hawkins’ten neden ayrılmıştı? “Vietnam” ne demekti? Ayrıca neden hiçbir zaman New York hakkında konuşmuyordu?

Geçmişiyle yüzleşmek yerine bir demogorgon ordusuyla savaşmayı tercih etse bile, Hopper gerçeklerden daha fazla kaçamayacağını anlamıştı. Böylece bütün hayatı değişmeden önce New York’ta yaşadıklarını anlatmaya başladı…

New York’ta 1977 yazıydı. 

Hopper, Vietnam Savaşı’ndan evine dönmüştü. Küçük kızı ve eşiyle beraber sivil hayatına devam etmek için New York Polis Teşkilatı’nda dedektifliğe başlamıştı. Fakat şüphe uyandıran bir federal ajan karakolda belirip çözülmemiş vahşi cinayetlerin dosyasına el koyduğunda Hopper işleri eline alıp gerçekleri öğrenmek için her şeyi riske atacaktı. 

Çok geçmeden Hopper, New York’un korkunç çeteleri arasına sızdı. Ancak cinayetleri çözmek üzereyken bütün şehri karanlığa gömen bir elektrik kesintisi, Hopper’a daha önce hiç yaşamadığı zorluklarla yüzleştirecekti.

“Hawkins Polis Teşkilatı’nın şefi olmadan önce New York’ta bir polistim; daha doğrusu dedektiftim, cinayet masasında çalışıyordum.”

El, dudaklarını oynatarak alışık olmadığı kelimeyi söylemeye çalıştı.

“Aa, evet,” dedi Hopper. “‘Cinayet’ adam öldürmek demek.”

El’in gözleri kocaman oldu.

Hopper az önce Pandora’nın kutusunu açıp açmadığını düşünürken içini çekti.

“Her neyse, 1977 yazında, çok tuhaf bir şey oldu…”