Gece dalışını ise daha bir başka seviyorum. Neden mi?

Ben yaşamın bizimle ilgili kısıtlamaları olduğuna pek inanmıyorum.

Gece dalışını ise daha bir başka seviyorum.  Neden mi?
Aniden hakim olan sükunet içerisinde, suyun dışındayken ağırlığının altında ezildiğim tüpün varlığını unutturarak beni yalnızca "an" da tutan olağanüstü yerçekimsizlik deneyimine gönülden bağlıyım.

Gece dalışını ise daha bir başka seviyorum.

Neden mi?

Sualtında yaşayan bazı canlıların bizim yakamoz dediğimiz türden biyolüminesans ışıldamaları içinde dolaşmak, kapkaranlık yerçekimsiz ortamda yalnızca dalış arkadaşlarımın tuttukları fenerlerin ışığına maruz kalan hızla yanımdan geçip giden envai çeşit balığın pullarının büyüleyici bir raksla o ışığı yakalamasına şahit olmak, kendimi atmosferin dışında yıldızlara dokunacak kadar yakın duran bir astronot gibi hissettiriyor.

Güneş battıktan sonra artık gün ışığının kısıtlamalarına bağlı olmayan yaşam çeşitliliği geceyle birlikte saklandıkları yerden çıkıyor. Utangaç ahtapotlar, gündüz kavuğunda uyuklayan mürenler, zarif orfozlar hatta barakudalar, gölgelerin arasında, ince fener ışıklarının altında adeta dans ederek gündüz saatlerinde gizledikleri hallerinden çıkıp birer avcıya dönüşüyor. Onlar için avlarla dolu mercan resiflerinde gündüzün sükuneti nihayet yerini deniz yaşamının karmaşık etkileşimlerine bırakıyor.

Gece dalışında ışık ve gölge oyunları bana göre gerçeküstü ve sinematik bir atmosfer yaratıyor sanki elimdeki fenerle sualtı dünyasının bambaşka ayrıntılarını keşfediyor gibi hissediyorum. Balıklar ve mercanlar gecenin fonunda büyüleyici silüetler oluşturarak bu düşünceme adeta destek oluyorlar.

Gece dalışı korkulara, önyargılara meydan okuyor ve dalgıçları karanlıkta derinlerin gizemlerini kucaklamaya davet ediyor. İlk başta korkutucu görünse de aslında sunduklarıyla başlangıçtaki çekincelerden çok daha ağır basıyor. Keşif ve macera duygusu, sualtınının harikalar diyarında bir yolculuğa dönüşüyor.

#JamesCameron bilimkurgu türünde sinema tarihinde kültleşmiş, her anlamda çığır açan ve dünyada en çok gişe yapmış ilk iki filmin #Titanic ve #Avatar'ın yönetmeni olarak ne kadar ünlü ise bir dalgıç olarak da o kadar ünlüdür.

Cameron'un günün birinde dünyanın en derin noktası olan Mariana Çukuru'na dalmayı planladığını #theabyss'i izlerken anlayabilirsiniz mesela. Titanic için Atlantik'in yaklaşık 4 bin m altında bulunan enkaz görüntülerini toplarken iki Rus denizaltısını kullandığını bilebilirsiniz. Kendi tasarımı #DeepseaChallenge adlı sualtı kapsülünü, birçoğu onunla filmlerinde çalışmış olan Avustralyalı mühendislerden oluşan bir ekip tarafından inşa edildiği duymuş olabilirsiniz.

Dalış üzerine söylediği bir cümlenin altına ben de imzamı atmak isterim :
"Dalış bana başka bir gezegene gidip geri döndüğümü hissettiriyor..."

Ben yaşamın bizimle ilgili kısıtlamaları olduğuna pek inanmıyorum. Endişelerimizle o kısıtlamaları biz yaratıyoruz. Kendimizi yeni bir şey öğrenmeye, farklı bir şey deneyimlemeye, sınırımızın olmadığına ikna edebilirsek, bu her şeyi yapabileceğimiz anlamına gelmez ama sadece denersek bile yapabileceğimiz çok şey olduğunu farkedebileceğimiz anlamına gelir

Onur Küçükkaramıklı

Co-Founder at SONA Underwater Dive Technology
www.divesona.com / Sona Sualtı Teknolojileri
Resim önizleme