Fotoğraftaki saat Paris’teki Orsay Müzesindeki eski tren garının saati.

Yani, o saat hem zamanı gösteriyor hem zamansızlığı.

Fotoğraftaki saat Paris’teki Orsay Müzesindeki eski tren garının saati.
Fotoğraftaki saat Paris’teki Orsay Müzesi’nin son katında yer alan, arkasında da muhteşem bir manzara olduğu için fotoğraflara sıkça konu olan, eski tren garının saati.

2000 tane başyapıt; Renoir, Monet, Degas, Van Gogh ve daha nice sanatçının hayal dünyası bugün orada milyonlarca kişinin hayal dünyasıyla buluşuyor.

Yani, o saat hem zamanı gösteriyor hem zamansızlığı.

*

"Zaman", üstünde kafa yormayı sevdiğim konulardan biri. Geçtiğimiz hafta küçük bir kaza geçirdiğim ve yeni bir yazı hazırlayamadığım için, bu konuya ilişkin bir yıl önce yazdıklarımı paylaşayım istedim...

*

Haldun Taner’in “On İkiye Bir Var” başlıklı bir öyküsü var. Aylin Aktaş'ın beni tanıştırdığı bu şahane öykünün kahramanı Sakıp Bey bir yeteneğe sahiptir:

Saate bakmadan o anki saati bilir.

Fakat bu yeteneği onun hem hayatını kolaylaştırmakta hem de başına bela olmaktadır.

Sakıp Bey’in bununla nasıl başa çıktığını öyküden öğrenin isterim ama size onun başka bir iç monoloğundan bahsedeyim.

“Eskiden beri az yaşamaktan, erken ölmekten korkarım ama hangimiz korkmaz ki?” diyerek düşünür Sakıp Bey ve bundan neden korktuğumuzu çözmeye çalışır.

“Düşündüm ve buldum; aslında hayatı yoğun yaşamamaktan korkuyoruz.”

“Hayatı yoğun yaşamaktan neyi anlıyorum? Sevmek, sevilmek, çocuk yetiştirmek, karınca gibi çalışmak mı? Hayır. Yoğun yaşamaktan sadece zamanın geçişini hissetmeyi anlıyorum. Madem zamanı durdurmanın çaresi yok, madem zaman geçecek, bari geçişini iyi hissetsek” der.

*

Haldun Taner, bu öyküsünden sadece düşündürerek uğurlamaz bizi.
Sakıp Bey aracılığıyla zamanın değerini anlamamız için hepimizi bir de ufak deneye davet eder. Ki bence, çocukluğun verdiği saf merakla pek çoğumuz bunu küçükken deneyimlemişizdir.

Bir odanın kapısını, pencerelerini sımsıkı kapatın. Tiktaklarını duyabildiğiniz bir saat koyun yanınıza. Sırt üstü yatıp, gözlerinizi kapayın. Kafanızdaki bütün fikirleri kovarak, bütün dikkatiniz bu saatin tiktağında, zamanın geçişini hissedin. Yaşadığınızı düşünün. Zamanın yanınızdan saniye saniye kayıp gittiğini…

*

“Zaman yönetimi”ne dair onlarca şey okuyoruz, yazıp çiziyoruz. Zaman yönetimine böyle en temelden başlamamız; önce, geçen zamanın şuuruna varmamız gerekmez mi sahiden?

Hem… Hayallerini ertelemekten, zamanının bir saniyesini bile boşa geçirmekten böyle böyle vazgeçmez mi insan? Yeni başlangıçlara yol almayı seçmez mi?

Bir yazımın yorumlarına sevgili Semra Yurtseven eklemişti aşağıdaki cümleleri ve ben çok sevmiştim. Onunla bitireyim ve sözü size bırakayım:

“Zamanı saatlere, yıllara, mevsimlere bölmüşüz… Yeni başlangıçlar yapalım diye.”

Damla Ömür Tantekin

Founder of D Strategy | Advisor |

Bu resim için alternatif metin açıklaması yok