Sonraki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 18, 2020 0
Editor Temmuz 1, 2020 0
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 15, 2020 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 26, 2024 0
Editor Eylül 9, 2020 0
Keratokonusun ilerlemesi kornea nakline kadar gidebilir
Editor Kasım 29, 2020 0
Öksürmenizin gerekçesini açıklama ihtiyacı duyuyorsanız…
Editor Ağustos 31, 2020 0
“Türkiye’nin En Etik Şirketleri” ödülüne layık görüldü.
Editor Ocak 20, 2021 0
Geleceğin yeşil enerji uzmanları meslek kolejinden yetişecek
Editor Nisan 21, 2021 0
“Kanser Tedavisinde Yüzde 70 Oranında Çok İyi Sonuç Alınabiliyor”
Editor Kasım 20, 2020 0
Çeşmenin üstündeki desenler ve süslerin anlamları da çeşmenin yapılış hikâyesini...
Editor Ocak 28, 2020 0
Türk milletinin en temel, en kutsal kurumu olan Türk ailesi efsanesi çöküyor.
Editor Nisan 1, 2020 0
Teklifle, cezaevlerinde geçirilmesi gereken süre yarı yarıya kısalıyor.
Editor Eylül 4, 2021 0
Ömer Koç: “Vakfımızın idealleri üzerine fikirlerinizi inşa ederek yarınlara umutla...
Editor Ekim 18, 2021 0
Sebepsiz ağlamalar, ani öfkelenme ve süreklilik sağlayamamaya dikkat!
2000 tane başyapıt; Renoir, Monet, Degas, Van Gogh ve daha nice sanatçının hayal dünyası bugün orada milyonlarca kişinin hayal dünyasıyla buluşuyor.
Yani, o saat hem zamanı gösteriyor hem zamansızlığı.
*
"Zaman", üstünde kafa yormayı sevdiğim konulardan biri. Geçtiğimiz hafta küçük bir kaza geçirdiğim ve yeni bir yazı hazırlayamadığım için, bu konuya ilişkin bir yıl önce yazdıklarımı paylaşayım istedim...
*
Haldun Taner’in “On İkiye Bir Var” başlıklı bir öyküsü var. Aylin Aktaş'ın beni tanıştırdığı bu şahane öykünün kahramanı Sakıp Bey bir yeteneğe sahiptir:
Saate bakmadan o anki saati bilir.
Fakat bu yeteneği onun hem hayatını kolaylaştırmakta hem de başına bela olmaktadır.
Sakıp Bey’in bununla nasıl başa çıktığını öyküden öğrenin isterim ama size onun başka bir iç monoloğundan bahsedeyim.
“Eskiden beri az yaşamaktan, erken ölmekten korkarım ama hangimiz korkmaz ki?” diyerek düşünür Sakıp Bey ve bundan neden korktuğumuzu çözmeye çalışır.
“Düşündüm ve buldum; aslında hayatı yoğun yaşamamaktan korkuyoruz.”
“Hayatı yoğun yaşamaktan neyi anlıyorum? Sevmek, sevilmek, çocuk yetiştirmek, karınca gibi çalışmak mı? Hayır. Yoğun yaşamaktan sadece zamanın geçişini hissetmeyi anlıyorum. Madem zamanı durdurmanın çaresi yok, madem zaman geçecek, bari geçişini iyi hissetsek” der.
*
Haldun Taner, bu öyküsünden sadece düşündürerek uğurlamaz bizi.
Sakıp Bey aracılığıyla zamanın değerini anlamamız için hepimizi bir de ufak deneye davet eder. Ki bence, çocukluğun verdiği saf merakla pek çoğumuz bunu küçükken deneyimlemişizdir.
Bir odanın kapısını, pencerelerini sımsıkı kapatın. Tiktaklarını duyabildiğiniz bir saat koyun yanınıza. Sırt üstü yatıp, gözlerinizi kapayın. Kafanızdaki bütün fikirleri kovarak, bütün dikkatiniz bu saatin tiktağında, zamanın geçişini hissedin. Yaşadığınızı düşünün. Zamanın yanınızdan saniye saniye kayıp gittiğini…
*
“Zaman yönetimi”ne dair onlarca şey okuyoruz, yazıp çiziyoruz. Zaman yönetimine böyle en temelden başlamamız; önce, geçen zamanın şuuruna varmamız gerekmez mi sahiden?
Hem… Hayallerini ertelemekten, zamanının bir saniyesini bile boşa geçirmekten böyle böyle vazgeçmez mi insan? Yeni başlangıçlara yol almayı seçmez mi?
Bir yazımın yorumlarına sevgili Semra Yurtseven eklemişti aşağıdaki cümleleri ve ben çok sevmiştim. Onunla bitireyim ve sözü size bırakayım:
“Zamanı saatlere, yıllara, mevsimlere bölmüşüz… Yeni başlangıçlar yapalım diye.”
Damla Ömür Tantekin
Founder of D Strategy | Advisor |