Yarın Babalar Günü..

"İnsan 16 yaşındayken dünyayı değiştireceğini düşünür..

Yarın Babalar Günü..
Notlarımı karıştırırken, bir söze rastladım..

"İnsan 16 yaşındayken dünyayı değiştireceğini düşünür..18 olduğunda düşünceleri sert bir kayaya çarpar.. 20 yaşına geldiğinde hiç bir şey değiştiremeyeceğini anlar ve 25 yaşına geldiğinde ise dünyanın onu değiştirdiğini farkeder.. Ve insan 25 yaşında ölür, 75 yaşında gömülür". diye bir söz yazmışım tutuğum günlüklerime.. Binlerce sayfa arasından nedense bu not çarptı gözüme.

Bir insanın ne zaman öldüğünü aslında çok iyi anladım. Zaman öğretti bana bunu.. Ailesindekiler birbir gittiğinde, canından çok sevdiği dostları yaşamlarını başka yöne doğru kaydırdığında ve yalnızlığın o derin tadını yaşamaya başladığınızda işte o zaman ölüyor insan. Gömülmek ise başka bir zaman diliminin uğraşı..

Annemle babam beni şehir dışında üniversite okumam için, oradaki devlet yurduna bıraktığında daha 17 yaşındaydım. Erkek yurdu olduğu için annem girmek istemedi, yurdun dışındaki kapıda bekledi. Babam ise beni kalacağım odaya kadar bırakmıştı. Hiç unutmam, orada duran benden büyük, iki üç gence beni emanet etmişti. Dar uzun, saçtan dolabıma da çantamı bıraktıktan sonra, küçücük bir asma kilitle dolabın kapısını kitleyip, aşağı inmiştim, annemle babamı uğurlamak için.

Zaman içerisinde insan, insanları tanıyor. O asma kilidi bir daha hiç kitlemedim mesela. Dolabımın kapısı hep açıktı. Herkese de söylemiştim, ihtiyacı olan, neye ihtiyacı varsa açsın alsın diye. Zaman içerisinde o dolaba pazardan meyveler de koymuştum, zeytin gibi daha bir çok gıda da. Temel ihtiyaçlar kapsamında odamdaki dolaba herkes ihtiyacı olduğunda bakardı. Alıştırmıştım insanları. "Can'da vardır belki" düşüncesini işlemiştim akıllarına.

Üniversite yıllarım benim için altın bir çağ gibiydi. Hani böyle sevinerek aldığınız bir derginin ya da kitabın ilk açtığınızda o kokusunu duyarsınız da içinizi muazzam bir huzur kaplar ya, üniversite yılları benim için hep öyleydi. Annemin ve babamın o yıllarda da benim için yaptıklarını asla ama asla unutamam. En zor zamanlarıydı belki ama hayatta kalma mücadelesini hep birlikte verdik.

Bu ülke zorluklarla, bir çok insanın binbir emeğiyle yüzbinlerce genç yetiştiriyor. Ben o gençlerden sadece biriyim. Ve okumanın, eğitim-öğretimin ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Laboratuvarda uykusuz kaç gece geçirdim, ömrümden ne kadar zaman gitti hiç bilmiyorum. Babamın bizi okutabilmek için ne kadar toz yuttuğunu, ne kadar emek verdiğini, ne kadar alın teri döktüğünü de söylememe hiç gerek yok.

Biz, bu ülke için tam olarak bu borcu ödüyoruz. Yaşamımıza dokunan, bize yardım eden, bize kol kanat geren, bizleri eğiten, öğreten, bizler için emek harcayan, alın teri döken, bir kap yemeğimizi hazır eden, bizi biz yapan herkese borcumuz var! İşte tam da bu borcu ödemek için gece gündüz çalışıyorum. Benimle birlikte büyüyen, geleceğe yürüyen tüm gençlere ilham olmak için, örnek bir insan olmak için çabalıyorum.

Bu vesile ile babası hayatta olan herkesin Babalar Günü'nü en içten dileklerimle kutlarım.

Can KAYACILAR

Biyolog, Davranış Bilimci (Neuroscientist, MSc)
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok