Türkiye'de tarım binlerce, yüzbinlerce arazi üzerinde yapılıyor

Türkiye'nin en ama en büyük sorunu bu biliyor musunuz?

Türkiye'de tarım binlerce, yüzbinlerce arazi üzerinde yapılıyor
Türkiye'de tarım binlerce, yüzbinlerce arazi üzerinde yapılıyor. Tarım yatırımları da tam olarak bu şekilde oluyor. Yani insanlar toprak alırken, 3 dönüm, 30 dönüm, 300 dönüm, 500 dönüm gibi oranlarda kendilerine arazi yatırımı yapıyorlar. Buraya kadar her şey olağan akışında gidiyor. Ama sonrasında işler biraz zorlaşmaya başlıyor. O tarlaya ne ekeceğim? Örneğin 30 dönüm tarlaya ne ekilir? Bu konuda bir arayış içerisinde oluyorlar doğal olarak. Çünkü tarım yapmak para harcattıran bir uğraş. Muhteşem keyifli ama öncelikle harcamanız gerekiyor. Diyelim ki o kadar dönüme lavanta ektiniz, çörek otu ektiniz, biberiye ektiniz.. Ürünleriniz büyüdü, hasada kadar geldiniz. Keyifli bir hasat yaptınız.. Ve hikaye tam olarak burada bitiyor büyük oranda. Çünkü devamında o ürünlerin ne olacağı hakkında karmaşa daha da artıyor. Yağ elde etseniz, tüm emekleriniz karşılığından elde ettiğiniz yağı resmen ederinin kat be kat altına satabiliyorsunuz. Yani ürettiğinize pişman oluyorsunuz, moraliniz bozuluyor. Tarım, emek yoğun bir sektör ve böyle bir sonuçla karşılaştığınızda giderek tarıma karşı soğuyorsunuz.. Aslında gücünüz varken, tarım o gücünüzü sizden almış oluyor.

Türkiye'nin en ama en büyük sorunu bu biliyor musunuz? Çünkü henüz Türkiye'de "katma değerli ya da yüksek katma değerli ürün" üretme mantığı, yol göstericiliği çok yaygın değil. Mesela o lavantadan muhteşem kokulu bir sabun yapılsaydı, ve bunun satışı için güzel bir hikaye ile ilerlenseydi, 30 dönüm lavanta tarlası 300 kat para kazandıracaktı. Ya da çörek otu süperkritik ekstraksiyon ile %0.02 timokinon değil, %5 timokinon içeren bir yağ elde edip, bu yağ "antienflamatuvar" özellikli bir gıda takviyesine dönüştürülseydi o tarla kazancı kendini 10 ile 50 ile çarpacaktı.

Bir de Türkiye'de şu mantığı da yenmemiz gerekiyor: İşte zaten onu yapmışlar.. 8 milyar insanız şu Dünya üzerinde. Akıl edilmemiş, yapılmamış çok ama çok az şey kalmıştır, emin olun. Hele ki dar bir çerçevede örneğin çörek otu yağında yapılanlar çok bellidir. "Mikroeğirme (electrospinning) yöntemi ile çörek otu yağından çörek otu yağı bazlı polimer geliştirip, bunu antienflamatuvar özellikli yara örtü bezinde kullanma".. Mesela bu yapılmamıştır :) Ama bir çırpıda yapılabileceklerimiz çok belli... Çörek otu üret.. Çörek otundan süperkritik ekstraksiyon ile çörek otu yağı (aktif bileşen bazlı) üret. Bu ürettiğimizi SON ÜRÜNE çevir.. Ve pazarlamasını gerçekleştir.

Tarımsal aktivite kısmı hariç, biz diğer tüm kısımlarda varız. Yani bitkisel ekstraksiyon tesisleri, yenilikçi ürün formülasyonları, detaylı analizler, son ürün geliştirme, ve son ürünün üretimi.. Çok yakın bir zamanda bu işin çok güçlü bir şekilde pazarlanmasına yönelik de aksiyon alacağız.

Türkiye'de ürün ve çeşitliliği alabildiğine artmalı. Bunu başarmalıyız. Çünkü tam da o zaman hepimizin geliri artacak. Tarım toprağını elinde bulunduran herkes muhteşem bir potansiyele sahip. Bu potansiyeli GÜCE çevirmek ise son ürün geliştirilmesinden ve üretiminden geçiyor.

Can KAYACILAR

Biyolog, Davranış Bilimci (Neuroscientist, MSc),
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok