Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 18, 2020 0
Editor Temmuz 1, 2020 0
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 15, 2020 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 31, 2024 0
Editor Mart 26, 2024 0
Editor Nisan 21, 2021 0
Gençler kısa yoldan ekonomik durumunu düzeltmenin derdinde’
Editor Aralık 31, 2021 0
Doğayı koruyan üretim anlayışı
Editor Nisan 29, 2021 0
Ramazan pidesi ve güllaç siparişleri en çok satanlar sıralamasına girdi
Editor Ağustos 8, 2021 0
İstinye Üniversitesi Vadi Kampüsü ile büyüyor
Editor Temmuz 18, 2021 0
Siyah saçlarını sarsan bağrıma Sürmeler mi çektin mavi ağına
Editor Ağustos 26, 2021 0
Sevdiğiniz yiyecekleri hayatınızdan çıkarmak
Editor Temmuz 27, 2019 0
Eski şifonyerleri biriktirir misiniz?
Antik Yunan'da tiyatro, şarap, neşe ve bereket tanrısı Dionysos'un anısına düzenlenen dini bayramların bir parçası olarak ortaya çıktı. Festivallerde şarkı, dans ve diyalog unsurları içeren oyunlar sahnelendi. Vakti zamanının en meşhur oyun yazarları Aeschylus, Sophocles ve Euripides insan doğası, mitoloji, ahlak temaları ağırlıklı olmak üzere binlerce izleyiciyi kendisine hayran bırakan trajediler ve komediler yazdılar.
Antik Roma'da tiyatro başlangıçta Yunan tiyatrosundan etkilenmişti ancak daha çok komedileri hiciv içerecek şekilde gelişti. Romalı oyun yazarları Plautus komedileriyle, Seneca ise trajedileriyle çok ünlü oldular, halâ daha bu antik dönemin oyun yazarları çok ünlüler.
Avrupa'ya gelince, Orta Çağ'da tiyatro, zamanın doğası gereği dini nitelikteydi ve performanslar genellikle katedrallerde yapılıyordu. Gizem, mucize ve ahlak konuları İncil'deki hikayeleri referans alıyordu.
Rönesans dönemi, klasik Yunan ve Roma tiyatrosuna olan ilginin yeniden canlanmasına tanıklık etti ve pek çok Avrupa şehrinde kalıcı tiyatroların kurulmasına yol açtı. William Shakespeare ve Christopher Marlowe gibi oyun yazarları çok değerli eserler ve bir iz bıraktılar.
Bizim topraklarımızda ise daha ziyade mizah, hiciv ve ahlak öğretilerini birleştiren gölge oyunları ağırlıktaydı. Karagöz ve Hacivat'ı tanımayan yoktu, halâ daha yok bana kalırsa.
Günümüzün modası gibi lanse edilen hikaye anlatıcılığı yani meddahlık geleneksel Türk tiyatro sanatının içinde zaten çok önemliydi.
Meddahlar anlatacaklarına geçmeden önce o çok meşhur; "Hak dostum! hak" ünleminden sonra:
"Söyledikçe sergüzeşti verir bezme letafet, dinle imdi bende-i âcizden hoş bir hikâyet." yani; "Yaşadıklarımı anlattıkça meclise neşe gelir, şimdi bu âciz kuldan bir hikaye dinleyin." beytiyle giriş yaparlardı.
Çağımızın tek kişilik oyunlarının komedyenleri için; "Modern tiyatronun meddahlarıdırlar." desem yanlış olmaz.
17. yüzyıldan itibaren tiyatro, dünya çapında yeni türler, tarzlar ve akımların ortaya çıkmasıyla gelişmeye devam etti. Buna İtalya'da operanın, Fransa'da neoklasik dramanın yükselişi ve Avrupa ve Amerika'da modern sahne sanatlarının ve müzikallerin ilerlemesini de ilave edebiliriz.
* Her yıl #27Mart tüm dünyada "Tiyatro Günü" olarak kutlanıyor. Pek çok güzel etkinlik bu kapsamda yapılıyor elbette ama bana içlerinden en ilgi çekici geleni, dünya çapında başarı kazanmış bir tiyatro oyuncusu, yönetmeni yahut yazarın yazdığı evrensel bildirgedir. İlk bildirge 1962’de Jean Cocteau tarafından yazılmıştı.
Bu yıl Nobel ödüllü oyun yazarı Jon Fosse #SanatBarıştır başlıklı bildirgesinde şöyle diyor:
"Aslında çok basit: Savaş ve barış birbirine ne kadar zıtsa, savaş ve sanat da o kadar zıttır...
Her insan eşsizdir ve aynı zamanda herkes gibidir.
Patara Antik Tiyatrosu