Taksi de Tüm camlar kapalı olduğundan sanki soykırım için nazi kampına atılmış gibiydim.

Dayanamadım, “şoför bey sigaranızı söndürür müsünüz? boğulmak üzereyim.” dedim.

Taksi  de Tüm camlar kapalı olduğundan sanki soykırım için nazi kampına atılmış gibiydim.
Sabahın erken saatlerinde ofisime gidebilmek için yoğun trafiği de düşündüğümden ulaşım tercihim taksi oldu. Neyse caddeden bir taksiye durması için işaret ettim.

Kapıyı açtım tam içeri girecektim ki saçı başı, sakalı birbirine bulaşmış, yakası paçası dağılmış sürücü koltuğunda yan oturan şoför sinirli, sert hatta hırpalayan bir ses tonuyla;

“ Nereye gidiyon? “

Önce şaşırdım ama bu her zaman başıma gelen bir soruydu ve taksi bulmanın zorluğunu yaşadığımdan olağan karşılayarak “Beşiktaş’a gidiyorum” yine o hain ses tonuyla “ iyi gel otur”dedi.

Yine de taksi bulmanın keyfiyle arka koltuğa oturdum. İçerisi sis bombası atılmışçasına dumanla kaplıydı. Sağ olsun şoför bey sol elindeki sigarasından derin bir nefes alıp arabanın içine üflerken yarısına kadar açık olan kendi camından yediği kuruyemişlerin kabuklarını atıyordu. Tüm camlar kapalı olduğundan sanki soykırım için nazi kampına atılmış gibiydim.

Dayanamadım, “şoför bey sigaranızı söndürür müsünüz? boğulmak üzereyim.” dedim.

Ben yokmuşum gibi yoluna devam ederken sadece dikiz aynasından sana ne dercesine öfkeli bir bakışla tepkisini gösterdi.

Şoförün bu hali hayra alamet değildi, fazla dumandan beyin hasarına uğradığını ve bu sebeple de duyu yeteneğini kaybettiğini düşündüğümden en azından ciğerlerime bir nebze oksijen dolsun diye hemen yanımda duran camı açtım.

Tam açılan camdan iki nefes oksijen içime çekmiştim ki bir baktım aynadan yine sinirli bir bakışla yanan sigarasını caddenin ortasına fırlatarak açtığım camı yanındaki düğmeden kapattı ve “ Zaten hastayım beni öldürmeye mi çalışıyon” dedi. O sırada kırmızı yanan trafik lambasına, yanından geçen arabaların şoförlerine ve önünden geçen yayalara küfür lugatında yer alan tüm deyimleri kusursuzca sıralamaktan kendini alamıyordu.

Artık sabrın son aşamasına gelmiştim. Konuşmaktan anlamadığı ve işine gelmediğini duymayan bu şahıs için ya onun gibi insanlıktan uzaklaşıp yumruk yumruğa dövüşecektim, ya da onun tahriklerine ve belasına bulaşmadan insanca arabadan inip yoluma devam edecektim ki ani bir frenle arabayı durdurdu, ne olduğunu anlamadan ön koltuğa bir yolcu almaz mı?

Benim gibi insancıl yapıya sahip olan biri olarak bile yazmaktan zorlanıyorum ama içimden arka koltuktan bu belanın kafasında odun kırmak geldi.

Neyse birbiri ardına geçen yıllar bana öfkemi kontrol altında tutmamı öğrettiğinden fırsat bu fırsattır diye araba durmuşken parasını koltuğun üzerine bıraktım ve kendimi dışarı atarken anlayacağını sanmıyorum ama yine de birkaç kelime söylemeden inemedim.

“Belli ki bir acın, bir derdin veya üzüntün var. Hıncını başkalarından çıkarmaya çalışıyorsun. İnsanları tahrik edip, kışkırtıp belana bulaştırmak istiyorsun ama sen kendi sorununu çözmeye çalış yoksa sen bu davranışlarınla belanı çok geçmeden bulursun.”

Maalesef birçok hizmet sektöründe olduğu gibi taksi şoförlerinin de arasında böylesine çürük elmalara rastlıyoruz.

İnşallah bir gün siz de bu çürük elmaya rast gelmezsiniz dileklerimle...

Hakan Artış

Acıbadem Sports şirketinde DİREKTÖR