Sil-baştan olmalı her şey. Bilimle. Akılla. Mantıkla. Analizle.

Yeni yerleşimler, yeni köyler.. Yaşamı yeniden başlatacak aksiyonlar..

Sil-baştan olmalı her şey. Bilimle. Akılla. Mantıkla. Analizle.
Kendimi günlerdir nasıl hissettiğimi ve nasıl ifade edeceğimi bilemedim. Bir insanın canının dünyalar kadar değerli olduğu bir Dünya'da milyonlarca canın yaşadığı bir katastorofun bende yaşattığı hisleri anlatmam imkansız.

Hani hep derim ya, zaman durdu diye. Deprem anından itibaren bende zaman binlerce defa durdu.

Babasını kaybetmiş, sadece annesiyle birlikte yaşayan, okumasına, çalışmasına, sofrasına destek olduğum Hasan'da Osmaniye'de yaşıyordu. Depremden 3-4 saat sonra hala büyütüp bakamadığım bir fotoğraf gönderdi. Annesinin göçük altındaki fotoğrafını.. Ve bu dünyadan o da ayrılmıştı. Kimsem kalmadı Can abi dedi. Bu hayatta daha fazla ne yapabilirim diye sordu. "Allah büyüktür, devlete sığın" demekten başka bir şey gelmedi dilimden.

Bir gün sonra bir mesaj daha.. Can abi, "annemi çilek dolabına koydular", orada bekliyor dedi. Türkçesi iyi olmadığı için muhtemelen bahsettiği, soğuk hava depolarıydı. Neler hissettiğimi gerçekten anlatamam.

Anlatamıyorum.. Gerçekten bazı şeyleri ifade edemiyorum. Eminim buradaki bir çoğumuz çok yakınlarını bu depremde kaybetti. Ve geriye kalanlar.. Onlar da bu yaşanılanların travmasını ömür boyu atlatmakta zorluk çekecek. 1999'da yaşanılan o büyük deprem hala konuşuluyor, insanlar halen o depremin yaralarını sarmaya çalışıyorsa, bu deprem yaşamlarımıza çok ama çok daha derinden işleyecek.

Az değil, 1 canın bile çok değerli olduğu bir Dünya'da 13.5 milyon insanın etkilenmesi benim için anlatılamaz bir şey.

Ömrünü depreme adamış, binlerce makalenin yayılmasına destek olmuş, yüzlerce tez yazdırmış bilim insanları var ülkemizde. Bu bilim insanları hiç durmadan bizleri uyarıyorlar. Yer belirtiyorlar. "Türkiye Deprem Haritası" diye bir harita var. Bordo çizgilerle belirlenmiş fay hatları var. Diyeceğim o ki.. Biz ülkece depremin nerelerde olabileceğini "biliyoruz". Bile bile, göre göre başımıza geliyor bazı şeyler.

Jeomorfolog bir amcam var.. Cengiz KAYACILAR. İstanbul Deprem Gerçeği'nden dolayı 25 yıl önce İstanbul'u terk etti. Niğde'de yaşamaya ve Niğde'nin o güzel dağlarına bakan bir yerde bir Dağ Müzesi kurdu. Orada yaşıyor. Onunla sohbetlerimizde hep aynı şeyden bahsediyordu: Marmara Bölgesi'nde yaşanılacak büyük bir depremin ülkeyi sıfırlayabileceğini söylüyordu. Türkiye'nin 3'te birinin konsantre olduğu, tam da o bahsettiğimiz fay hattının göbeğindeki bir coğrafyada yaşanılacak büyük bir depremi hayal etmek bile istemiyorum. Şu an yaşadığımız yeterince hafızamı zorluyor.

Yapılması gereken o kadar çok şey var ki. Türkiye fay hattı üzerinde bulunan tüm yüksek katlı binalardan vazgeçmeli. Bunun için devlet-özel-sektör, kendi milli arazilerine "Deprem Dönüşüm Evleri" yapmalı. Konsantre yerleşimlerden ziyade, daha homojen, daha yayılımcı bir yerleşim modeli "ZORUNLU" olmalı. İnsanlar büyük binalardan, oralara taşınmalı bana kalırsa.

Aklımın yettiği tek şey bu. Yeni yerleşimler, yeni köyler.. Yaşamı yeniden başlatacak aksiyonlar..

Sil-baştan olmalı her şey. Bilimle. Akılla. Mantıkla. Analizle.

Can KAYACILAR

Biyolog, Davranış Bilimci (Neuroscientist, MSc)
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok