Sevgi ve üretim. Severek üretmek, üreterek sevmek..''

Sanatı, doğayı, insanı, yaşamayı seviyorum.

Sevgi ve üretim. Severek üretmek, üreterek sevmek..''
Çoğa teslim olmamak, kimseyi hayal kırıklığına uğratmadan kısa bir ömrü sürdürmek kolay mi?

Kendimi bildim bileli...tutkum değişimdi, daha iyi bir dünyaydı:
İllâ ki SEVGİYLE...

"Yaşamın iki anlamı vardır:
Sevgi ve üretim. Severek üretmek, üreterek sevmek..''
Ama illâ
illâ ki SEVGİYLE..."

Bazen de her şey o kadar anlamsız gelir ki, içimizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyun.
Korkariz sözcüklerden, sessizlikten, bakamayiz aynalara, yüzleşemeyiz gerçeğimizle...

İnsanların eylemleri ve söylemleri hiç şüphesiz ki, hayatla olan ilişkilerinin rengini ve biçimini tayin ediyor.

Benim de hayatla yegane bağım hep değişim, dönüşüm ve sevgi odaklı oldu. Sevmediğim hiç bir şeyle gönül bağı kuramam.

Şiir yazarken, kitap okurken, film izlerken, yemek yaparken, ağaçlara, çiçeklere dokunurken kalbim heyecanla çarpar.
Her defasında, tekrar tekrar aynı duyguyu hissetmekten alıkoyamam kendimi.

Aynı anda, o kadar çok şeye aşk duydum ki...
Çocuklarıma, aileme, olgunlaşmama, sevginin şifacılığına, göldeki nilüfere, gökteki kuşa, yerdeki ağaca.
Tüm bunlarla birlikte sınırlarımı, neredeyse tüm zayıflıklarımı tanıyarak kendim hakkında bilgi edindim. Ama yaşam hakkında daha bilmediğim çok şey var.

Bütün bu senfonilerle birlikte:
Sanatı, doğayı, insanı, yaşamayı seviyorum.
İyilikten, güzellikten yana tavır alma gayretimi seviyorum, bunlar için mücadele ediyorum...
Yazarken evrenle kurduğum bağı seviyorum.
Ne kul ne kuklacı...

Sürüyle hareket edenlerden, gövdesi sözünden önce gelenlerden, kendini herkesten çok akıllı sanan hastalıklı beyinlerden, sanatı kendi tekelinde görenlerden, vatan sevgisini slogan vari bilenlerden uzak durmayı tercih ediyorum/...

Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, şiirlerin içinde bir cambaz ipine tutunmuş gibi bazen ürkek bazen hüzünlü bir peri, bazen de dünyanın pasını, kırını silmek için eline bir bez alan camcı kız gibi düşünüyorum kendimi ve camdan dışarı bakıp şarkılar mırıldanmak, ruhuma dinginlik veriyor. Böyle zamanlarda, her şey birbirinin yerini alıyor...

Bazen de kuru bir yaprak gibi, eski bir çerçeve gibi, hani unutsam her şeyi dersiniz ya o misal yani !
Yeni bir iklime, yeni bir kente, başımıza gelmiş bir felakete dayanmak ve katlanmak için silkelerken benliğimizi bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatımızı nasıl kapladığını anlarız.

Bitmez sandığımız hayat günü gelince sormadan alır kendini bizden. Bitmez sandığımız kadar uzun değilmiş diye şaşarız. Giden herkesin arkasından bakarak.
Kirpiklerimizin birbirine değmesi kadar kısa olmasına bir kez daha şaşırarak....

Veee benim gibi/gibiler şiirlerin ruhunu memleket bilir, yâr bilir!!

Herkesin içinde söze düşmeyen
hasretlerin közü var
Ölesiye huzursuz, yürüdüğü yollar biteviye yorgun

Bir ömür
bir söze yenik düşerken
yeryüzünün ağlayışını duyuyorum:
"Aç gözlü gölgeler yutuyor hayatları, umutları, hayalleri..."
Korkusuz aşklar doğursak, çoğalsak
O karanlığa, o gölgelere inat hiç sönmeyen...

#OlcayKasımoğlu

Olcay Kasımoğlu/Şair/Yazar/Eğitimci

  1. derece bağlantı
İlk Yardım Eğitim Merkezi Mesul Müdürü