Rivayet o ki bir gün İmam Gazzali ilim tahsil etmek için sefere niyet eder

Gazzali’ye bu vak’adan sonra iki senesini verir ve tüm o kitapları ezberler.

Rivayet o ki bir gün İmam Gazzali ilim tahsil etmek için sefere niyet eder
Rivayet o ki bir gün İmam Gazzali ilim tahsil etmek için sefere niyet eder. Zaten çok yükü yoktur. Az biraz yolluk alır yanına. İki küfe kitabını da atına yükler ve yola çıkar. Birkaç gün sonra yol tenhalaşır ve haramiler yolunu keser. Pılı pırtı neyi varsa alırlar Gazzali’nin. Haramilerin lideri “Alın şunun kitaplarını da” deyince İmam çılgına döner. "Durun," der onlara dokunmayın. "Ne yaparım onlarsız? Yirmi küsur yıllık ilmim uçar gider elimden." Harami gülmeye başlar. “Şu aciz haline bak. Demek elinden kitaplarını alsam İlmin kalmayacak öyle mi? Sen boşa ilim tahsil etmişsin. Bırakın şunun kitaplarını kalsın,” der ve çekip giderler. Başına gelen hadise öyle dokunur ki Gazzali’ye bu vak’adan sonra iki senesini verir ve tüm o kitapları ezberler.



Kıssadan aldığım ders: ne asil hırsızlar varmış evvel zaman içinde. Gözümün içine baka baka "Hiçsin oğlum sen," diyebilecek dürüst ve yola getiren hırsızlar. Bana içkin olmayan bilginin, beynimin kıvrımlarında eritmediğim şeyin ha var ha yok kıvamını nüktedan şekilde anlatan yüce ruhlu hırsızlar...



Zamanın ruhu ruhumu emiyor. Benden çalan ve eksiğimi yüzüme vurmayan şeytanımsı şimdiki yeni zaman. Bir müsekkin gibi canımı yakmadan beni tüketen.



Sonra hafakanlar. Gidip kendisini Etna’da bir kraterden içeri atıp intihar eden Empedokles. Hepinizin sırtındaki at sineğiyim diyen Sokrat. Sirakuza’da köle pazarlarında satılan Platon. "Bari şu arenada kör palalar kullanın," diyen müşfik Marcus Aurelius. "Gece ıssız çölde yalnızca önümdeki ateşle kala kala korkuyu yitirdim," diyen Ömer. Kerbela’da Yezidin eline düşen Zeynel. Manisa’da şahzadeyken akşamları ufukta İstanbul’u seyretmeye çalışan Fatih. Kanser olacağını bile bile radyumu ayrıştırmak için inat eden Marie Curie. Dreyfus’ta haksızlığa uğrayan bir Yahudi subay için tüm Fransa’yı karşısına alıp “Suçlusunuz! Sizi itham ediyorum” diyen Zola. Ben 30’umda ne yaptığımı bile hatırlamazken Derne ve Tobruk’ta strateji geliştiren, Montesquieu ve Henry Binder okuyan Mustafa Kemal. İspatlamaya çalıştığı bir teorem yüzünden günlerce kağıda bakıp kör olan Euler. "Ben hiçbir köpek görmedim ki bir lokma ekmek için bir başka köpeğe baş eğsin," diyen Muhammed İkbal.



Ne Mesnevi teskin ediyor ne ikindiler. Noel baba gibiyim. Tüm bacalara dost ve evlerin içinden uzak. Hiçbir hane kalıcı değil. Dağların sivri uçları sırtıma batıyor. Ne çok şey yüklenenler varmış meğer. Ve biz ne hafifmişiz. Yağmalansak kederlenecek neyimiz var? Nietzsche’nin ölmeden önceki son anlarını seyrediyorum. Ne yapayım yani filozof frengi mi olayım ben de ? Çaldırdığımda hüzne değecek şeyler delilik katar mı bana da? Akıl yani...Boynuna sarılacağım atlar bile kalmadı sokaklarda. Bu bile tek başına cinnet sebebi. Sokaklar atsız kaldı.



Ve yine başa döndüm senin bol bıyıklı suratından. Haramiler atlı, haramiler asildi. Zaman, “zamanın ruhu” ismini almamış ve bir ad verilen her şeyin lekelendiği gibi lekelenmemişti. Çölde kayboldum. Çünkü çöl kaybolunca anlaşılandı.

Can küçükşahin

Mühendis
Resim önizleme