Psikologlar, Dilan-Engin Polat çiftinin sosyal medyadaki gösterişli hayatını nasıl yorumluyor?

'Ben yaptım, siz de bunu görün'

Psikologlar, Dilan-Engin Polat çiftinin sosyal medyadaki gösterişli hayatını nasıl yorumluyor?

“Burası benim hayatım. Ağlarken de, gülerken de, sıkıntı yaşarken de, para harcarken de paylaşım yapıyorum. Benim hayatım bu.”

Güzellik merkezleri sahibi Dilan Polat, 21 Eylül’de Armağan Çağlayan’ın sunduğu YouTube programı Gör Beni’de Instagram paylaşımlarıyla ilgili bu sözleri söyledikten yaklaşık 1,5 ay sonra kara para aklama suçlamasıyla tutuklandı.

33 yaşındaki sosyal medya fenomeni ve eşi Engin Polat’ın sosyal medyada, lüks ve gösterişli hayatlarıyla ilgili yaptığı paylaşımlar aylarca Türkiye kamuoyunu meşgul etti.

Instagram'da ve TikTok'ta milyonlarca, Twitter'da yüz binlerce takipçisi bulunan Polat, sosyal medya hesaplarında yaptığı paylaşımlarda gösterişli hayatını cömertçe sergilemekten kaçınmadı.

Bu paylaşımlarında, altın tozu attığı Türk kahvesini içerken çekilmiş görüntülerine de, eşinden kendisine gelen 100 dolarlarla bezenmiş tepsiye de yer verdi.

Çift hakkındaki hüküm henüz kesinleşmedi ancak Polatlar bir anlamda, bu gösterişli hayatlarını sosyal medyada sonuna kadar sergileyerek, sadece kamuoyunun değil, adli mercilerin de dikkatini çekmiş oldu.

'Ben yaptım, siz de bunu görün'

Uzman psikolog Cemre Soysal, sosyal medya kullanıcılarının parayla kurduğu ilişkilere göre üçe ayırılabileceğini söylüyor. Bu grubun ilki doğrudan sosyal medyadan para kazanan insanlar. Diğeri para kazandığı konuyu sosyal medyadan sunan insanlar. Üçüncüsü ise oluşturmak istedikleri popülerlikle sosyal medyadan para kazanmaya çalışan insanlar.

Gör Beni’de konuşan Dilan Polat, hayatının her anını sosyal medyada paylaşmasının, işinin bir parçası olduğunu söylüyor.

Instagram hikayelerinin ortalama 3-4 milyon kişiye ulaştığını kaydeden Polat sosyal medya stratejisini, “Bu sayede şubelerime müşteri kazandırıyorum. Ürünlerimi tanıtıyorum. Sürekli ürün tanıtım yaptığınız zaman insanlar sizi bu kadar izlemeyi sevmeyebiliyor. Dolayısıyla aralarda kendi hayatımdan kesitler paylaşmam gerekiyor” sözleriyle açıklıyor.

Ancak Soysal’a göre Polat çiftinin ilan ettiği gösterişin yokluktan çıkmış olması olası. Çiftin “Ben hiçken, şu kadar para kazandım ve başardım. Siz de bunu görün” gibi bir bakış açısına sahip olabileceğini söyleyen Soysal şöyle devam ediyor:

“Sosyal medya olmasaydı da bunu başka yerlerde görürdük. Bu insanların yeni keşfettikleri zaafı değil. Sosyal medya, normalde ulaşamayacakları insanlara da ulaşmalarını sağlıyor.”

Bu tip bir bakış açısının sosyal medyada hatrı sayılır bir kitle oluşturabileceğini savunan Soysal, “‘Bu kişiler benim için de potansiyel bir ihtimal ifa ediyor’ kısmına aldanmak insanın çok temelde düşeceği bir tuzak” diyor.

Soysal, buradaki temel sorunu dijital para kazanma yöntemlerinin ortaya çıkması ve pandemi sonra yaşanan ekonomik krizin, insanların “fast food” gibi “fast zenginleşme” hayalini ortaya çıkarması olarak görüyor:

“Bu insanlar da, bu hayali olan kişilere bunun mümkün olabileceğini gösteriyor. Beş yıl önce hiçbir şeyi yokken, bir anda altın kahveler içiliyor.

“Bu insanların konuşma tarzları, evlerindeki ufak yerlerden yakaladıkları detaylar, halka iniyormuş gibi yaptıkları şeyler oluyor. Halkın giydiği pijamadan giyiyor gibi gözüküyor. ‘Ay anacım’ gibi laflarla konuşuyor. Onların kelimelerini kullanıyor. Bu da dolayısıyla özellikle takipçilerinin, ‘Çok paraları var ama bir taraftan da bizim gibi’ diye hissetmelerini sağlıyor.”

'Bu işlere girmenize neden olan kişisel özellikler, çöküşü de hazırlıyor'

Dilan-Engin Polat çifti kendilerine yöneltilen kara para aklama suçundan tutuklu yargılanıyor. Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Sinan Alper çift hakkında kesinleşmiş bir hükmün henüz olmadığını hatırlatıyor. Haklarındaki bilgilerin de ancak basın üzerinden öğrenildiği kadar olduğunu söylüyor.

Ancak insanlarda narsisizm, psikopati, Makyavelizm veya sadizm gibi karanlık kişilik özelliklerinin ufak dozlarda ya da belli skalalarda olması durumunda illegal ya da kabul edilemez yollardan para kazanma ihtimalinin artabileceğini belirten Alper şunları dile getiriyor:

“Madalyonun diğer yüzü de var. Bu işlere girmenize sebep olan kişilik özellikleri bu çöküşünüzü de hazırlıyor. Aynı kişilik özellikleri bu sefer fazlasıyla gösteriş yapma, diğer insanların üzerine çıkma, onlardan daha iyi olma, en iyi olmayı da beraberinde getirebiliyor. Örneğin insanların sizin şatafatlı videolarınızı izlerken duyacağı hisse karşı tamamen duyarsız olma, gelen eleştirilere daha yüksek sesle cevap verme gibi.”

Alper, insanları yasa dışı işlere sokan kişilik özelliklerinin, işler devam ettiği sırada bunlardan böbürlenmesine neden olan özellikleriyle paralellik gösterebileceğini de sözlerine ekliyor. Ancak meselenin sadece bundan ibaret olmayacağını da ifade ediyor.

Peki bu insanlar neden gösterişli hayatlarını gösterme ihtiyacı duyuyorlar?

Cemre Soysal’a göre mutlak surette bu insanların parayla olan ilişkilerine, var olsa da olmasa da paranın bu insanlar için ne anlam ifade ettiğine bakmak gerekir.

“Dürüst olalım, paraya ihtiyacım yok diyen hiç kimse yok” diye sözüne devam eden Soysal, elde bir miktar para olmasının ardından insanın bununla ne yapacağının çok önemli olduğunu kaydediyor.

“‘Param olsun, ben dünyayı gezeyim’ demek başka bir şey, sadece ‘Param olsun’ demek başka. Çünkü paramın olması benim için bir şey ifade ediyor.”

Çiftlikbank’ın sahibi Mehmet Aydın ve Dilan Polat için de bu durumun geçerli olduğunu ifade eden Soysal, şunlar söylüyor:

“Türkçe'de ‘sonradan görme’ dediğimiz bir tabir var. Gördüğü bir şey yok, para görmediğinin üstünü kapatacak bir makyaj gibi bu insanların hayatında.

“Çünkü paranız olduğunda zamanla yapabilecekleriniz, onu neyin aracı olarak kullanacağınıza dair vizyonunuz gelişiyor. Bu yavaş yavaş gelişecek bir şey. Siz bir bitkiyi çok çabuk büyüsün diye normalde alacağının beş katı kadar sularsanız o bitki çürür. Sağlıklı büyüyebilmesi için onu vaktinde sulamaya ihtiyacınız var. Para, insan gustosunda böyle bir etkiye sahip.”

Sinan Alper de dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türk kültüründe de gösterişin saklanan bir varlık olduğunu söylüyor.

Türk halkının “gözüne sokmayalım, nazar değer” gibi kültürel kodlara sahip olduğunu belirten Alper, Polat çifti içinse durumun bununla taban tabana zıt bir noktada olduğunu söylüyor:

“Burada kişisel bir ihtiyaçtan da kaynaklanıyor gibi.”

'Sosyal sermayeden çıkıp kapital sermayeye dönüşüyor'

Çift

KAYNAK,INSTAGRAM/@ENGINPOLAT

Yasa dışı yollarla para kazandığı kesinleşmiş suç dünyasındaki insanlardan profillerini mümkün olduğunca gizlemelerinin beklenebileceğini kaydeden Alper, ancak genellikle bunun tam tersinin yaşandığını dile getiriyor.

Alper, “Zaten o kişiyi kanunları görmezden gelecek şekilde suç dünyasının içine iten özellikleri de bu dürtüselliği kapsadığı için, elindekiyle şov yapması da beraberinde geliyor” diye devam ediyor.

“Mesela uyuşturucu ticareti yapan insanların göz önünde olmamak için düşük bir profil çizmeleri gerekir. Ama en pahalı arabaları alırlar, en pahalı yerlerde tatile gider ve bunu paylaşırlar. Bunun birçok örneği var.

“Aynı özelliğin bir yandan suç dünyasında başarı getirmesi, diğer yandan da çok fazla kafasını kaldırdığı için de yakalanma ihtimalini artırması, çift yüzlü bir madalyon gibi.”

Cemre Soysal, insanların sosyal medya kullanımında gösterişli hayatını paylaştıkça paylaşmasının tamamen ihtiyaçlarla alakalı olabileceğini savunuyor.

Paranın elde edilen görünürlüğü, tanınırlığı artırmasının, bu insanların hayatlarında bir ihtiyaca karşılık gelmesi durumunda bu paylaşımların da sürekli olarak artmasının olağan olduğunu belirten Soysal, şunları söylüyor:

“Ödüllendirilen davranış her zaman artar. Eğer görülmek, bilinmek, tanınmak, onlar için bir ödül anlamına geliyorsa, bu ödülü aldıkça daha çok yapmaya devam ediyor. İşin bir yerinden sonrası da zaten görünürlükle de para kazanmaya başladığı için artık yumurta-tavuk ilişkisine dönüyor.

“Bu sosyal bir sermayeden çıkıp, kapital bir sermayeye dönüşüyor.”

Sinan Alper gösterişli hayatın sosyal medyaya yansımasının birçok insanın potansiyel olarak yapabileceği bir şey olabileceğini düşünüyor.

Ama bunun için öncelikle insanların zengin olması gerektiğini belirten Alper, “Bunu pratikte böyle gözlemleyemeyeceğiz çünkü böyle zengin çok az insan var” diyor.