Nobel ödüllü Olga Tokarczuk’un ‘Empusyon’u Türkçede: İntihal değil ‘ittisâl-üt-terbî’

Nobel ödüllü Olga Tokarczuk’un ‘Empusyon’u Türkçede: İntihal değil ‘ittisâl-üt-terbî’

Karar Gazetesinden Taner Ay ın yazısında Nobel ödüllü Olga Tokarczuk’un ‘Empusyon’ romanı Timaş Yayınları’ndan çıktı. Kitabın Thomas Man’ın ‘Büyülü Dağ’ından intihal olduğu yazıldı. ‘Büyülü Dağ’ ile ‘Empusyon’ arasında intihal değil, ‘ittisâl-üt-terbî’ yani ‘birinin tuğlalarının bir diğerinin tuğlalarıyla birbirine girmesi sonucunda iki duvarın birleşmesi’ mevcut. Ama iki yazarın da tuğlaları farklı... Tokarczuk yeni bir inşâ tekniği de geliştiriyor: Gerilim! İntihal zırvalıklarına itibar etmeyin, ‘Empusyon’ yeni bir edebî şölen...

TANER AY

Edebiyatta intihal tartışmalarını hep sıkıntılı bulmuşumdur... Çünkü Arapça intihal kelimesi bizde edebî eserlerinden yapılan soyut ve somut bütün aşırmaları ifâde etmek için kullanılmasına karşın, ‘Kitâbü’l-ayn’ ve ‘el-Muhîd fi’l-lûga’ gibi lûgatlarda kelimenin anlamının daha sınırlı olduğu ve sadece şiirde yapılan soyut aşırmalar için müstakilen kullanıldığı görülmektedir. Sırf bu bağlamda dahi kelimenin kaynağı olan Arap Edebiyatı’nda intihale ilişkin görüşler o kadar farklıdır ki, İbn Sellâm el-Cumahî’den Merzübânî’ye, Ebû Ali el-Hâtımî’den İbn Reşîk’e ve Abdülkâhir el-Cürcanî’den İbnü’l Esîr’e kadar intihal teorilerini say say bitiremezsiniz. İbn Reşîk ‘el-’Umde’nin de intihalin anlamını ‘bir şâirin başka bir şâirin şiirinin kendisine ait olduğunu iddia etmesi’ne kadar daraltığını söyleyeyim de, gerisini artık siz düşünün.

Geçenlerde Timaş Yayınları’ndan Mehmet Çapkan ile görüşürken, bana Olga Tokarczuk’un ‘Empusyon’ romanının çıkacağını söylemişti. Benim Thomas Mann’ın edebiyatçılığını pek sevdiğim biliniyor, Nobel ödüllü Tokarczuk’tan da bugüne kadar da bir şey okumamıştım, Mehmet romanın konusunu kısaca anlatırken, hemen aklıma Thomas Mann’ın ‘Büyülü Dağ’ı geliverdi, yeni bir kıyametin kopacağı muhakkaktı. Hislerim beni yanıltmadı, daha kitap raflara çıkmadan, sallamalar başlayıvermişti. Romanı ilk okuyanlardan biri Metin Celâl’di, okuyup işittiklerim arasında bir o farklı ve olumlu şeyler söylüyordu, sonra ‘Empusyon’u ben de okudum, peşinen belirteyim, harika bir roman. ‘Büyülü Dağ’ ile ‘Empusyon’ arasında, asla benzerlik demeyeceğim, bir inşaatçılık terimini mecazen kullanarak söyleyeyim, bir ‘ittisâl-üt-terbî’ mevcut, bu terim mealen ‘birinin tuğlalarının bir diğerinin tuğlalarıyla birbirine girmesi sonucunda iki duvarın birleşmesi’ anlamına geliyor. Ama Thomas Mann’ın da Olga Tokarczuk’un tuğlaları da farklı... Tokarczuk ustası ile buluşurken yeni bir inşâ tekniği de geliştiriyor: Gerilim! Neşe Taluy Yüce’nin çevirisi de mükemmel, tepe sersemlerinin intihal zırvalıklarına da asla itibar etmeyin, inanın bana, ‘Empusyon’dan ‘Büyülü Dağ’a yeni pencereler açacaksınız. ‘Empusyon’ yeni bir edebî şölen, Timaş Yayınları’nı kutlarım. İlk işim, diğer Olga Tokarczuk romanlarını okumak olacak.

DOĞU BATI DERGİSİNDEN İKİ HARİKA SAYI

Yücel Kayıran’ın şiirlerini seviyorum, onun Doğu Batı dergisinin 104’üncü, 105’inci, 106’ncı, 107’nci ve 108’inci sayıları için yaptığı editörlüğüyse çok değerli ve çok önemli buluyorum. Doğu Batı dergisinin ‘Modern Türk Şiiri-IV’ ve ‘Şiirin Evrensel Politikaları’ sayılarını nihayetinde okuyup bitirebildim. 107’nci sayıdaki Enis Batur’un ‘Modernötesine Doğru Şiir’ ve Yücel Kayıran’ın ‘Modern Türk Şiirinde Yeni Dekadans’ beni geçmiş zamana yuvarlayıverdi. Yücel’in yazısındaki Ahmet Erhan yakın arkadaşımdı, İlhami Çiçek’i ise, ‘81 olmalı, soldan ilk keşfeden isimlerden biriydim, Çiçek’in intihar ettiği ‘83 yılında yayınlanan ‘Satranç Dersleri’ kitabından yirmi kadar alıp arkadaşlarıma hediye ettiğimi anımsıyorum.