MEKÂNIN RUHU

“Kitapların çok olduğu bir ortamda kendinizi nasıl hissedersiniz?”

MEKÂNIN RUHU

Mekân suflör gibidir bana göre; sahne arkasından fısıldadıklarıyla bireyin varoluş rolünü yönetir. Bunu renk, ışık, koku gibi mekânsal fenomenler aracılığıyla bilinçdışına -çağrışım yoluyla- mesajlar göndererek yapar. Bu mesajlar bilinçdışında olumlu ya da olumsuz birtakım duyguları tetikleyerek duygusal ve davranışsal dışavurumlara neden olur.

Bu bağlamda “mekânsal niteliği belirleyen fenomenler ve dekoratif öğelerin manipülatif gücü bireyin ruhsal ve zihinsel dünyasındaki kaosu regüle edebilme yetisine sahiptir” diyebiliriz.

Konuyu şöyle bir soru ile açayım:

“Kitapların çok olduğu bir ortamda kendinizi nasıl hissedersiniz?”

Soruyu bir analojiyle cevaplayayım: Yapılan bir deneyde bir denek grubuna beyaz doktor önlüğü, diğer denek grubuna da beyaz renkte boyacı önlüğü giydirilmiş. Doktor önlüğü giydirilen insanların algısal ve bilişsel performanslarında artış gözlenirken boyacı önlüğü giyenlerde herhangi bir değişiklik olmamış.

Kitaplarla dolu bir odadaysanız, kitapların verdiği sufleler, zihninizden dilinize dökülür adeta. Eski bir radyodan süzülen melodiyle demlenir cümleleriniz. Kikir kikir oyuncak bebek, düt düt mavi otobüs, fısır fısır ağaç sehpa; o meraklı çocuktan deneyimli birer yetişkine dönüşüm serüveninizdeki bütün merhalelere karşılık gelir. Yani yaşam sahnesinde var olduğunuz tüm anlara ait ipuçları buluruz etrafınızda. Mekân varlığınızı kabul etmiş ve sizi tüm varlığıyla kuşatmıştır.

Bunu bir nevi “eşyanın hakikatini görme” anı olarak da yorumlayabiliriz. Etrafımızdaki her nesne birer ayna vazifesini görür. Birey, eşyada kendi özünde olandan bir parça bulduğunda “yankının yansıması” diye tanımladığım izafi dışavurum süreci başlar. Anlaşılmak ve kabul edilmenin verdiği özgürlük duygusu ile özümüzün sözümüzle bütünleştiği “anda kal”ırız.

Bu, zorlayıcı felsefi bir yorum gibi görülebilir. Ama hakikat ortadadır: Beyinler ve bedenler yaşam denilen sürecin büyük bir kısmını mekânların içinde geçirirler. İç ve dış sesler ya güzel bir senfoniyle akışta kalır ya da tam bir kakafoni ile kaosta sıkışır.

Ruhun mekânı beden, bedenin mekânı nesnel dünyadır. Bedensel ve nesnel mekânın frekansının rezonesinde varoluşun ipuçları saklıdır.

Elif SÖZER

Yüksek Mimar