MEHMET ÂKİF ERSOY'UN HAYATI

"ALLAH BİR DAHA BU MİLLETE BİR İSTİKLAL MARŞI YAZDIRMASIN!"

MEHMET ÂKİF ERSOY'UN HAYATI
MEHMET ÂKİF ERSOY'UN HAYATI
Mehmet Akif, 1873 yılında İstanbul’da, sade bir hayatın yaşandığı Fatih’in Sarı güzel semtinin Nasuh mahallesinde 12 numaralı evde dünyaya geldi. Babası Fatih Medresesi müderrislerinden “İpek’li Temiz” lakabıyla anılan Tahir Efendi’dir. Annesi ise Buhar alı Mehmet Efendi’nin kızı H. Emine Şerife hanımdır. Babası Rumelili (Arnavut) annesi ise Buhar’dan hacca giderken Amasya’da vefat eden Buhar alı Şirvanî
Rüştü Efendi’nin kızıdır. Mülkiye’nin İdâdî bölümünde üç sene okuduktan sonra şehadetnâme (diploma) aldı ve yüksek kısmına kaydoldu. Bir sene süre sonra (1887) babası vefat etti. Aynı yıl evleri yanınca Mülkiye’ye nehari (gündüzlü öğrenci) olarak devam etmesi imkânsız hale geldi. Mezunlarına hemen iş verileceği için o yıl açılan ve ilk sivil veteriner yüksek okulu olan Mülkiye’nin Baytar Mektebi’ne (Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi) leylî (yatılı) öğrenci olarak geçti. 22 Aralık 1893’te okuldan birincilikle mezun oldu ve 26 Aralık’ta Baytar Müfettiş Muavini olarak tayin edildi. Görev yeri İstanbul olmasına rağmen Âkif, dört yıl Rumeli, Anadolu ve Arabistan’ın çeşitli bölgelerinde vazife yaptı. Mezuniyetinden 6 gün sonra 28 Aralık 1893’te İlk eseri olan 7 beyitlik gazeli Servet-i Fünun dergisinde yayınlandı. Bu arada çocuk yaşlarda başladığı Kur’an’ı Hıfzetme çabalarını yoğunlaştırdı ve hâfız oldu. 1 Eylül 1898 tarihine 25 yaşında iken Tophane-i Âmire veznedarı Mehmet Emin Bey’in kızı İsmet Hanım ile evlendi.Âkif’in bu yıllarda da Maarif mecmuasında, Resimli Gazete’de şiir yazıları ile Arapça, Farsça ve Fransızca’dan yaptığı tercümeleri yayınlamaya devam etti. 17 Ekim 1906’da mevcut görevine ilâveten Halkalı Ziraat Mektebi Mektebi’ne Kitabet-i Resmiye Muallimi ve 25 Ağustos 1907’de Çiftlik Makinist Mektebi’ne Türkçe Muallimi olarak atandı. İstanbul’da Umur-i Baytariye Dairesi Müdür Muavinliği yaptı. Fikirleriyle düşünce dünyamızı etkileyen Mehmed Âkif’in Safahat’ı bir şiir kitabı olmasının yanı sıra toplumun dertlerine deva, problemlerine çare gösteren, çözüm üreten rehber eserdir. Milli Mücadele’ye vaazlarıyla büyük katkı veren, mecliste bir süre mebus olarak bulunan Âkif, “İstiklâl Marş”ımızın yanı sıra “Çanakkale Şehitlerine” şiiriyle de edebiyat dünyamızı taçlandırmıştır. Mehmet Âkif Ersoy, 27 Aralık 1936 tarihide İstanbul’da vefat etti ve Edirnekapı Şehitliği’ne defnedildi. Dönemin aydınlarıyla yakın dostluklar kuran Âkif, Türkiye’de en çok sevilen ve okunan şairlerin başında yer alıyor. Her geçen yıl toplumun artan büyük ilgisiyle hatırlanan Âkif, rahmet, saygı ve şükranla yâd edilmeye devam ediyor.
MEHMET ÂKİF ERSOY'UN TAHSİLİ
Mehmet Akif Ersoy Dört yaşında Emir Buharı Mektebi'ne başlayan Akif ilk öğrenimden sonra Fatih Merkez Rüştiyesi ile Mekteb-i Mülkiye'nin idadi (lise ) kısmını bitirdi. Bu mektebin yüksek kısmına geçtiği yıl Babası öldü ve Sarıgüzel'deki evleri yandı .Bu yüzden onu yatılı Halkalı Baytar Mektebi 'ne verdiler Mehmet Akif 'in şiirle ilgisi bu mektebin sıralarında başlamıştır.
MEHMET Akif ERSOYUN EDEBİ ŞAHSİYETİ VE FİKİRLERİ
Mehmet Akif'in yayınlanan ilk şiiri ''Kur'ana Hitabı '' adını taşır. O yıllarda Serveti fünün şiiri yaygın olmakla beraber , Mehmet Akif 'in şiirde '' gelenekçi '' olduğu dikkati çeker. Bu biraz da Muallim Naci 'n in Mülkiye 'de olmasından kaynaklanmaktadır. Bununla beraber Ziya Paşa ve Abdülhak Hamid 'den etkilenmiştir. Fakat bir süre sonra şiire ara verir. ve on yıl müddetçe susar.Mehmet Akif , asıl sesini daha sonra Sebilürreşad adıyla çıkacak olan Sırat-ı Müstakim mecmuasında yayınladığı şiirleriyle bulmuştur. .Bu yıllarda özellikle manzum hikayeleri dikkat çeker .
MEHMET Akif ERSOYUN ESERLERİ
Mehmet Akifi'n nesirleri ve çok sayıda tercümeleri de bulunmakla beraber . ber aber , daha ziyade şiirleriyle şöhret kazanmıştır. Şiirlerini 1911 'den itibaren yedi kitap halinde yayınlandı.
1) Safahat (1911 ): 1908 'den beri itibaren Sırat-ı Müstakim 'de yayınladığı şiirler yer alır. Bunlar genellikle manzum hikayelerdir.
2) Süleymaniye Kürsüsünde ( 1912) : Doğu Türklerinden Abdürreşid ağızından vaaz şeklinde söylenmiş tek manzumedir.
3) Hakkın Sesleri (1913): Ayet ve Hadis tefsirleriyle '' Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi '' adlı şiiri yer alır.
4) Fatih Kürsüsünde (1914 ): İslam dünyasının çeşitl meselelerinin işlendiği vaaz v şeklinde tek şiir .
5) Hatıralar (1917 ): 1913 başlarında Mısır ve Hicaz'a , 1914 'te Berlin 'e ve Necid 'e yaptığı seyahatlerin intibaları nı ve ayet- hadis tefsirlerini ihtiva eder.
6) Asım ( 1924): Muhavere şeklinde yazılmış tek bir manzumedir. Akif bu eserinde , özlediği '' garbın ilmini almış ve İslam asrın idrakine söyletmiş '' gençliği Asım tibiyle sembolleştirir.
7) Gölgeler (Mısır 1933 9: Son yıllarda yazdığı kısa ve lirik şiirler yer alır.
Mehmet Akif 'in bütün şiirlerini daha sonra damadı Ömer Rıza Doğrul , Safahat '' adıyla tek bir kitapta toplanmıştır. Bu kitapta Akif'in kitaplarına almadığı şiirler d bulunmaktadır.
Bu şiirlerinden biri de büyük şairin , millete armağan ettiği için kitabına almadığı ''İstiklal Marşı '' dır.
Zeynep Didem Gezgin
İSTİKLAL MARŞININ DOĞUŞU
İSTİKLAL MARŞI' NI AKİF YAZMALI
Hasan Basri Bey Mehmet Akif Beyin en yakın dostlarındandır. Balıkkesir Mebusu Hasan Bari bey 'i Mecliste gördü Hamdullah Suphi Bey , kısa bir sohbetten sonra , şimdiye kadar müsabakaya 500 den fazla şiir geldiğini fakat hiç birinin ke Hasan Bey şöyle demiştir ndisini tahmin etmediğini söyledi. ''acaba diye ilave etti. Üstad 'ı ikna edeme misiniz ? ''
Hasan Basri Bey '' Akif Bey müsabaka şeklini ve ikramiyeyi kabul etmiyor . diye cevap verdi. Hamdullah Suphi Bey'e eğer bir çare bir şekil bulursam yazdırmaya çalışırım,''
Mehmet Akif Ersoyun musabakaya katılmamasının tek sebebi , kazanana 500 liralık ödül verileceğinin ilan edilmiş olmasıydı.
Mehmet Akif Ersoy mili mücadeli icin İstiklal marşını yazdı ve Nizammeddin Nazif 'e dinle bakalım ''delikanlı '' der .İlk kitasını okudu Mehmet Akif Ersoy
Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşını para için yazdığını zannediyorlardı, en büyük korkusu buydu ! Ama Eşref Edip , onun İstiklal Marşı 'nı yazdığı günlerde maddi bakımdan bir hayli sıkıntı içinde olduğunu söyler. Hatta paltosu olmadığı için ceketle girer. çok soğuk günlerde ise Meclis'e giderken yakın dostu Baytar Şefih Beyin paitosunu giyermiş. Şefik Bey , bir gün . ''Akif Bey şu mükafatı reddetmeyip de bir muşamba ,yahut palto alsaydınız daha iyi olmaz mıydı ? '' diyecek olmuş Eşref Edip diyor ki : Hiddetinden ne hallere girdiğini görmeliydiniz. Böylr söylediği için tam iki ay Şefik'le konuşmadı.
Akifin bütün Dostları Akifin evde , sokakta , camide Meclis'te uyurken , yürken yemek yerken , adeta bütün hüçreleriyle İstiklal Marşı' nı düşündüğünü yazıp bitirinceye kadar tam bir ''istiğrak'' halini yaşadığını söylemektedirler.
Ogünlerde Taceddin Dergahı 'nın odalarından birinde kalan Konya mebusu Hafız Bekir Efendi , tarihçi Cemal Kutay'a anlatmış ''Akif , bir gece birden uyanır, kağıt arar , bulamayınca kurşun kalemiyle yer yatağının sağındaki duvara marşın ''Ben ezelden beri dir hür yaşadım. hür yaşarım '' mısrasıyla başlayan kıtasını yazar . Sabahliyin namaza kalktığında , Üstadı çakısıyla duvardaki yazıyı kazarken gördüm. ''
İstiklal Marşı 1 Mart 1377 ( 1921 ) de Mçli Mebusu 2 toplantı yaparak kabul ediliyor. , ve besteleniyor. İstiklal Marşının Bestecisi Zeki Üngör Beydir.
MEHMET AKİF ERSOYUN ÖLÜMÜ
Mehmet Âkif Ersoy, 27 Aralık 1936 tarihide İstanbul’da vefat etti ve Edirnekapı Şehitliği’ne defnedildi. Dönemin aydınlarıyla yakın dostluklar kuran Âkif, Türkiye’de en çok sevilen ve okunan şairlerin başında yer alıyor. Her geçen yıl toplumun artan büyük ilgisiyle hatırlanan Âkif, rahmet, saygı ve şükranla yâd edilmeye devam ediyor.
Sözlerime son verirken Mehmet Akif Ersoyu her zaman şükranla anmalıyız ve Edirnekapı Şehitliğini ziyaret etmeliyiz . Bana göre Mehmet Akif Ersoy vatanını , miletini. bayrakını seven zor şartlarda yaşasa bile maddiyata önem vermiyen bir insandır. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun...
Zeynep Didem Gezgin
12 Mart İstiklal Marşı'nın kabulü nasıl gerçekleşti? İstiklal Marşı 98 yaşında!
Bazı kaynaklara göre İstanbul Fatih'te, bazı kaynaklara göre ise Çanakkale Bayramiç'te 1873'ün aralık ayında doğan Mehmet Akif, ilk şiirlerini yazmaya okul yıllarında başladı.
Şair, babasının 1888'de vefatının ardından yaşadığı sıkıntılar nedeniyle Mülkiye Mektebini bırakıp, mezunlarına hemen iş imkanı veren Halkalı Baytar Mektebi'ne kaydoldu.
Mezuniyetinin ardından memuriyet hayatına başlayan ve Anadolu, Rumeli ve Şam bölgelerinde görev yapan Mehmet Akif, 1898'de Tophane-i Amire Veznedarı Mehmet Emin Bey'in kızı İsmet Hanım'la evlendi, bu evlilikten üç kız ve üç erkek çocuğu dünyaya geldi.
Ünlü kitabı "Safahat" 1911'de, ikinci kitabı "Süleymaniye Kürsüsünde" 1912'de, üçüncü kitabı "Hakkın Sesleri" ve dördüncü kitabı "Fatih Kürsüsü'nde" 1913'te, beşinci kitabı "Hatıralar" ise 1917'de yayımlandı.
KURTULUŞ SAVAŞI VE MEHMET AKİF ERSOY
Osmanlı'nın Birinci Dünya Savaşı'na dahil olmasıyla birlikte, Mehmet Akif elindeki yazım imkanlarıyla savaşın kazanılması için devlete destek olmaya çalıştı. Bu amaçla Müslümanları bir bayrak altında toplamak, Türkleri siyaseten bir arada tutan Pantürkizm idealini gerçekleştirmek için kurulan Teşkilat-ı Mahsusa'ya katıldı.
Milli Şair, İstiklal Marşı gibi 10 dörtlükten meydana gelen "Cenk Marşı" adlı eserini 1912'de Sebilürreşad dergisinde isimsiz olarak yayımlarken, üzüntüyü gidermek, halkı birliğe davet etmek ve orduya manevi destek vermek gibi konularda camilerde vaazlar da verdi.
İngiliz ve Fransızların sömürgelerinden topladıkları Müslüman askerlerine yaptıkları propagandaya karşı propaganda yapmak üzere 1914'te Berlin'e gönderilen Mehmet Akif'in gayesi, farkında olmadan Osmanlı ile savaşan bu Müslüman askerleri aydınlatmaktı.
Akif, aynı hedeflerle Arabistan'a gitmek üzere 1915'in mayıs ayında yola çıktıktan sonra Çanakkale Zaferi'nin haberini aldı.
Bu zafer haberini yeni nesillere aktarmadan canını almaması için Allah'a yalvaran Mehmet Akif'in hissiyatını yol ve görev arkadaşı Eşref Kuşçubaşı şöyle ifade eder:
"Duası hıçkırıklarla kesiliyordu. Onu teskin etmek mümkün değildi, zaten müdahale etmek de istemiyorduk. Bu bir ilham manzarası idi ve ben onu görebilmiş mutlu bir fani idim."
Ankara'da 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmasıyla, Milli Şair Mehmet Akif Ersoy Mustafa Kemal'in davetiyle Sebilürreşad dergisini Ankara'da yayımlamak üzere 24 Nisan 1920 tarihinde Ankara'ya ulaştı ve sonrasında Taceddin Dergahı'na yerleşti.
Akif'in Ankara'ya gelişi pek çok kişi tarafından sevinçle karşılandı, "Hakimiyet-i Milliye" ve "Açıksöz" gibi gazetelerde haber olarak verildi.
Ankara'dayken Burdur milletvekili olan Mehmet Akif Ersoy'un halka yaptığı konuşmalar yayımlanarak halka ve askerlere dağıtıldı.
MİLLİ MARŞ YARIŞMASINA KATILMAK İSTEMEDİ
Meclis tarafından bir yarışma açıldı ve bu yarışma Hakimiyet-i Milliye gazetesinin 25 Ekim 1920 tarihli nüshasında ilan edildi.
Akif, milli marş için bir yarışma ve ödül olması fikrinden hoşlanmadığından dolayı yarışmaya katılmak istemedi.
Yarışmayanın son tarihi olan 23 Aralık 1920'ye kadar gönderilen, hatta bu tarihten sonra dahi gönderilen toplam 724 eser değerlendirildiği halde, İstiklal Marşı olacak bir eser seçilemedi.
Mehmet Akif'in dostu Hasan Basri Bey, dönemin Maarif Bakanı Hamdullah Suphi Bey'in de ricasıyla, şairi ikna etmek için uğraştı.
Bakan, ayrıca Mehmet Akif'e yazdığı şu mektupla şairin yarışmaya katılmasını istedi:
"Pek aziz muhterem efendim, İstiklal Marşı için açılan müsabakaya iştirak buyurmamalarındaki sebebin izalesi için pek çok tedbirler vardır. Zat-ı üstadenelerinin matlup şiiri vücuda getirmeleri, maksadın husulü için son çare olarak kalmıştır. Asil endişenizin icap ettirdiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu müessir telkin ve tehyiç vasıtasından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbetimi arz ve tekrar eylerim efendim. 5 Şubat 1337(1921) Umur-u Maarif Vekili Hamdullah Suphi"
Hasan Basri Bey de şair Mehmet Akif'i ikna edebilmek için şiiri kendisinin yazacağını söyleyerek şairden yardım talep etti.
Mehmet Akif beraber yazmayı kabul ederek ödülü almayacağını söyleyince, Hasan Basri Bey, yarışma koşullarının şairin istediği gibi düzenleneceğini, ikramiyeyi ise bir hayır kurumuna vereceklerini söyleyerek Mehmet Akif'i İstiklal Marşı'nı yazmaya ikna etti.
12 MART 1921'DE İSTİKLAL MARŞI KABUL EDİLDİ
Herkesin sabırsızlıkla beklediği şiir on gün içerisinde tamamlandı ve 17 Şubat 1921 tarihinde Sebilürreşad dergisinin ilk sayfasında "Kahraman Ordumuza" ithafıyla yayımlandı. 1 Mart 1921'de başkanlığını Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı Meclis görüşmelerinde İstiklal Marşı Şiiri, elemelerden kalan son altı şiirle birlikte Meclis'in seçimine sunuldu.
Hamdullah Suphi Bey'in kürsüden okuduğu, Atatürk'ün "Bu marş, bizim inkılabımızın ruhunu anlatır" dediği İstiklal Marşı, 12 Mart 1921 tarihinde kabul edildi.
İstiklal Marşı, kabulünün ardından İngilizce, Almanca, Fransızca, Macarca ve Farsça'ya çevirilerek, yurtiçinde ve yurtdışında dağıtıldı, mitinglerde ve törenlerde halkın manevi ve milli duygularını güçlendirmek amacıyla okunmaya başlandı.
ÖDÜLÜ YOKSUL KADIN VE ÇOCUKLARA İŞ ÖĞRETEN DARÜLMESAİ VAKFINA BAĞIŞLADI
İstiklal Marşı'nı para için yazdığının düşünülmesinden endişe eden Mehmet Akif, aynı dönemlerde ciddi maddi sıkıntı içerisinde olmasına rağmen, kazandığı 500 liralık ödülü yoksul kadın ve çocuklara iş öğreten Darülmesai'ye bağışladı.
Bu durum, 17 Mart 1921 tarihli "Hakimiyet-i Milliye" gazetesinde şöyle ifade edildi:
"Teberru: Burdur mebusu, şairi muhterem Mehmet Akif Beyefendi'nin Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilen İstiklal Marşı için mahsus beş yüzlira mükafatı nakdiyeyi, müşarünileyh fakir İslam kadın ve çocuklarına iş öğreterek sefaletlerine nihayet vermek emeliyle teşekkül eden Darülmesai menfaatine hediye eylemiştir."
"ALLAH BİR DAHA BU MİLLETE BİR İSTİKLAL MARŞI YAZDIRMASIN!"
İstiklal Madalyası ile ödüllendirilen Milli Şair, İstiklal Marşı'nı Safahat eserine koymayışının nedenini ise şöyle açıkladı: "Çünkü ben onu milletimin kalbine gömdüm."
Akif ayrıca daha sonra kendisine yöneltilen bir soru üzerine İstiklal Marşı için şu ifadeleri kullandı:
"Binbir fecayi karşısında bunalan ruhların ıstıraplar içinde halas dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O şiir bir daha yazılmaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur. Allah bir daha bu millete bir İstiklal Marşı yazdırmasın!"
İstiklal Marşı'nı 48 yaşında kaleme alan Mehmet Akif Ersoy, meclis seçimlerine tekrar katılmayı hiç düşünmedi. Ersoy, ailesi ve Sebilürreşad Dergisi ekibi ile birlikte İstanbul'a geri dönmesinin ardından, Abbas Halim Paşa'nın daveti üzerine gittiği Mısır'a 1926'da ailesi ile birlikte yerleşir.
Şair, hastalıklar ve maddi sıkıntıların yakasını Mısır'da da bırakmamasına rağmen, Mısır Üniversitesi'nde Türk Dili eğitimi verdi ve Mısır'da kaldığı sürede "Firavunla Yüzyüze" adlı şiirini yazdı.
Mehmet Akif, 1935'te hastalandı ve gurbette yaşadığı sürece, çok sevdiği, hasretini çektiği memleketinde ölmek istediğinden 1936'da İstanbul'a döndü.
Büyük şair 27 Aralık 1936'da Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı'nda vefat etti ve tabutu Türk Bayrağına sarıldı. Hayatı boyunca taşıdığı asaletine, tevazuuna uygun, gösterişten ve şatafattan uzak bir merasimle Edirnekapı Mezarlığı'na defnedildi
Zeynep Didem Gezgin