Köyümden... Gönlümden... Zamana Söylemek İstediklerim -26

Hayat öyle veya böyle bir şekilde geçiyor.

Köyümden... Gönlümden... Zamana Söylemek İstediklerim -26
Köyümden... Gönlümden...
Zamana Söylemek İstediklerim -26
Hayat öyle veya böyle bir şekilde geçiyor. İçinde insana ait olan hüzün, sevinç, hırs, keder, neşe vs hepsini taşıyor. "Başımıza gelmez" dediklerimiz geliyor, "olmaz" dediklerimiz oluyor.
Bugüne kadar yazmak istemediğim, yazmadığım bazı hadiseleri bu serinin içine koyayım diye düşündüm.
17 yaşında Motor Sanat Enstitüsü'nü bitirdim. İş arıyorum, Gölcük Tersanesi imtihanlarına girdim, kazandım. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı olmuştu. Önce o harekâta katılan arkadaşlara öncelik vereceklerini, onları işe başlatacaklarını, daha sonra bize sıra geleceğini, posta ile haber vereceklerini söylediler.
Bir müddet sonra postacı iki adet mektup getirdi. Birisi Gölcük Tersanesine iş başı kâğıdı, diğeri de Adana Mühendislik Yüksek Okulu, İnşaat Mühendisliği Bölümünü kazandığıma dair üniversite imtihanı sonucu.
Babam "bizim sülâlede hiç okuyan yok. Okumaya git. Gücüm yettiği kadar okuturum, gerekirse ceketimi satar okuturum. Bana bir şey olursa sen de kardeşlerine bakarsın" deyince bize Adana yolu göründü. Yeşil bir bavula bir kaç parça eşya koyduk, annem biraz yolluk hazırlamış. Kardeşim Murat bisikletle otogara getirip yolcu etti. Okul numaram 75200 idi. 75 girdiğim yıl 1975'in son iki rakamı, 200 de kayıt sırası.
Benden küçük üç kardeşim daha var. Babam adlarımızı M ile başlayan isimlerden koymuş. Ablam Munise, Mehmet Ali, Muhittin, Murat ve Arif. Arif, arife günü dünyaya gelmişti de ismi ondan dolayı Arif konulmuştu. Biz üçümüz, Mehmet Ali, Muhittin, Murat Motor Sanat Enstitüsünü bitirmiştik. Babam birimizin ordu mensubu olmasını istiyordu. Bir diğerimiz de İmam Hatip'e gitmeli, arkadan dua edecek insan olmalıydı. Arif de o yüzden İmam Hatip'e gitti.
Ben Adana'da talebe iken kardeşim Muhittin de Hava Astsubay Okulunu kazandı, İzmir'e gitti. Onlar bir sene sonra göreve başlıyorlardı.
Okulu bitirip göreve başladı kardeşim. O İzmir'den mektup yazardı, ben Adana'dan.
Bir güzel insandı Muhittin kardeşim.
Okuduğu Orta Okulda bir şiir yarışması açmışlar, birinci gelmişti. Aşık Veysel'in Dostlar Beni Hatırlasın kitabını hediye etmişlerdi.
Beraber yürürken hiç önüme geçtiğini, bir yere girerken çıkarken benden önce gittiğini bilmem. Namazını kılardı, ramazan haricinde de oruç tutar, ancak bir şey teklif ettiğimizde oruç olduğunu öğrenirdik.
Aldığı maaşı babama verirdi.
Benim okulum 1980 Haziran'ında bitti. Normali 1979 da bitmesi idi ama bir yıl okula sokmamışlardı. "Haziran dönemi mezunuyum" derdim ama bir yıl sonraki Haziran olduğunu söylemezdim tabi.
O zaman iş güç de yok.
Arkadaşlarla çarşıda dolaşıyoruz. Normalde akşama kadar sürer bu birliktelik. Birden canım sıkıldı, içim daraldı, yerimde duramaz oldum. Evimizin sokağına girdiğimde kapıda bir askeri aracın durduğunu gördüm.
Kardeşim Muhittin, iki astsubay arkadaşı ile Porsuk Nehri'ne yüzmeye gitmişler. İkisi kurtulmuş, kardeşim yokmuş, bulunamıyormuş.
O gece nasıl geçti bilmem. Her an kapı açılıp gelecekmiş, bir yerden haber alınacakmış gibi beklemeler.
Kardeşimin ertesi gün cenazesi bulundu. Yirmi yaşını doldurmasına on iki gün kalmıştı.
Annem ve babam bir evlâtlarını, biz bir kardeşimizi kaybetmiştik.
Kardeşimin vefat ettiği gün ablamın bir çocuğu oldu hastanede, adını Muhittin koydular.
Sabrın, beklemenin, Yunus Emre'nin Gök Ekin'inin, "Allah sıralı ölüm versin", "Allah kimseye evlât acısı göstermesin" sözlerinin ne olduğunu yaşayarak öğrendim.
Bizim ev tek katlı.
Bir koridordan "hayat" dediğimiz yere giriliyor. Diğer odaların, salonun, mutfağın kapısı da bu hayata açılıyor.
Vefatından bir müddet önce kardeşim dışarıya gidecek, evde de kimse yok. Hayatın kapısını kilitlerken anahtar kırılıyor, kapının içinde kalıyor. Uzun uğraşmalar sonucu çıkarılıyor içindeki parça.
Kardeşimin vefatından sonra "Hayat kapısı kapandı" demişti babam.
Annem vefat etmeden üç- beş dakika önce "Yasemin, Muhittin" diye sesleniyor. Ablam da kızı Yasemin'i görüntülü arıyor telefonla. Annemin aklına illâki Muhittin geliyor son anında.
Babam her sabah Yasin okudu camiden gelince. Annem de her sabah dörtte uyanır dua etmeye başlardı hepimize.
Kardeşimin kırık anahtarı o duvarda asılı dururdu hep.
"Bir ölüm bilirim sevdalara denk,
Hem Azrail ağlar, hep güller ağlar.
Yalnızlık dolusu yükselir duvar,
Bu kurak iklimde kol gezer esrar,
Hudutsuz çöl gibi kavrulur yürek!
Kimseler duymasın, bilmesinler tek,
Bende kâinata yeter hüzün var."
Yağmur Tunalı- Melâl Burcu
...
Şehitlerimize, bu toprakları vatan yapanlara, atalarımıza, anneme, babama, kardeşime, Ganira Paşeyeva Hanım'a, Vehbi Örs arkadaşıma, geçmişlerimize rahmet olsun.
Fatihalarla.
...
Bu fotoğraf kardeşim İzmir'de talebe iken annemle babam ziyaretine gitmişlerdi, o zamandan.
Bir 3 kişi görseli olabilir