KELİMELERİN GÜCÜ ADINA!

Ağzımızdan çıkan sözcükler nominal anlamlarının yanı sıra güçlü birer davranış şekillendiricidir.

KELİMELERİN GÜCÜ ADINA!

Ağzımızdan çıkan sözcükler nominal anlamlarının yanı sıra güçlü birer davranış şekillendiricidir. Gelin nasıl olduğunu beraber öğrenelim.

New York Üniversitesi’nden psikolog John Barg, Mark Chen ve Lara Burrows ile Bharg’ın ofisinin önündeki koridorda bir deney düzenlediler. Lisans öğrencilerinden oluşan deneklere iki karışık cümle testinden birini verdiler. İlk testte “saldırganca”, “gözü pek”, “dert vermek”, “rahatsız etmek”, “izinsiz girmek” ve “hakkını yemek” gibi kelimeler serpiştirdiler. İkinci testte ise “saygı”, “anlayışlı”, “taktir etmek”, “sabırla”, “baş etmek”, “kibar” ve “incelikli” kelimeleri yer alıyordu. Her iki durumda da öğrencilerin ne olup bittiğini anlamaması için çok benzer sözcükler seçilmişti. (Denek, bir deneye veya herhangi bir şeye hazırlandığını fark ettiği anda, tetikleme evresi işe yaramaz hale gelir.) Yaklaşık 5 dakika süren testten sonra öğrencilere koridorda ilerleyip bir sonraki görevlerini öğrenmeleri için deneyi yürüten kişi ile görüşmeleri söylendi.

Ancak öğrenci deneyi yapan kişinin ofisinin önüne geldiğinde Bargh, deneyi yapan kişinin başka biriyle –koridorun başında ofisin kapısını bloke edecek şekilde duran deney ekibinden bir işbirlikçi ile- yoğun bir görüşmede olduğu imajını yaratarak deneycinin meşgul olmasını sağlıyordu. Bargh’ın istediği kibar kelimelerle hazırlanan deneklerin deneyi yapan kişi ve işbirlikçinin konuşmasını bölmesi, kaba kelimelerle hazırlananlardan daha uzun süre alıp almayacağını ölçmekti. Bargh bilinçaltının etkisinin gücünün insan davranışları üzerinde fark yaratacağını biliyordu. Fakat bu gücün etkisinin küçük olacağını düşünüyordu. Deneyden önce Bargh New York Üniversitesi komitesinden insan üzerinde deney yapma onayını aldığında, komiteye 10 dakika sonra deneyi sonlandıracağı sözünü vermişti.

Bargh, deney sonunda “tetikleyicilerin ve kelimelerin gücünün” ne kadar yüksek olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu: Kaba kelimeler serpiştirilmiş metinle hazırlanan grup yaklaşık 5 dakika sonra konuşmayı böldü. Öte yandan kibar kibar hazırlanan grubun %82si konuşmayı hiç bölmedi. Bargh, sonuçla ilgili şu tespitte bulundu: “Eğer deney 10 dakika sonra sona ermeseydi, kibar kelimelerle hazırlanan denekler kim bilir daha ne kadar beklerlerdi?”

Sadece davranışı tetiklemede değil karşımızdakinin acısını tetiklemede de kelimelerin gücü yadsınamaz. Özelikle muhatabımızın şahsiyetine yönelik duygusal şiddet veya sözlü istismar içeren cümleler, travmatik anılara dönüşebilir. Çünkü beyin inanır ve inandığı şeye göre davranışı şekillendirir. Yani bir çocuğa “aptal” denildiğinde, o çocuğun şahsiyetine yönelik olan bu saldırı özgüvenini kırar ve onu aptalca hareketler yapmaya yönlendirir. Belki de geliştirdiği bu davranış biçimini -eğer bir farkındalık kazanmazsa- tüm yaşamı boyunca devam ettirebilir. Olumlu ya da olumsuz anlamlar içeren bilinçaltı tetikleyicileri davranışlarımız üzerinde büyük bir güce sahiptir ve biz bu gücün büyük bir oranda farkında değiliz.

Ayrıca NikolaTesla’nın söylediği üzere “tıpkı kelimeler gibi, evren de kocaman bir titreşimdir ve hepimiz bu titreşimin küçük birer yansımasıyız.” Bu yüzden olumlu kelimeler kullanmak evrenin frekansıyla aynı frekansı yakalamak ve akışta kalmanın en kolay yoludur diyebiliriz.

Sonuç olarak; kimse bozmasın evrenin akordunu yahu! Güzel güzel titreşelim. Değil mi sevgili yılan? Sen de çıkacaksan çık artık şu delikten

Elif SÖZER

Yüksek Mimar