İstanbul Sözleşmesi tartışmasının muhatabı kadınlardır!

Deneyim ve sözümüzü aktardığımız bu hukuki metinlerde ısrar ettiğimiz gibi uygulanmalarının da takipçisiyiz.

İstanbul Sözleşmesi tartışmasının muhatabı kadınlardır!

1998 yılından bu yana kadına yönelik erkek şiddeti ile alanda çalışarak mücadele eden kadın örgütleri olarak her yıl Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nı örgütlüyor ve bu alandaki deneyimlerimizi paylaşıyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek ancak toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis etmeyi amaç edinerek ve bütüncül bir yaklaşımla mümkün. Her yıl kurultay bildirgelerinde bunu vurgulayarak karşılaştığımız sorunları paylaştığımız gibi bütüncül mücadele için yapılması gerekenleri tek tek açıklıyoruz. Deneyim ve bilgimizin her türlü yasa, yönetmelik ve uygulamada esas alınmasını talep ediyoruz.

Türkiye ve dünyada kadına yönelik şiddetle mücadele için çıkarılan yasa ve sözleşmeler kadın hareketinin yoğun çalışmaları ve mücadelesi sayesinde çıkarıldı. Türkiye 2011’de İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamış, 2012’de 6284 sayılı Kanun’u bu sözleşmeye dayanarak çıkarmıştır. İstanbul Sözleşmesi feministlerin deneyimleri ile yazılmış, 6284 sayılı Kanun’un yazılma sürecine alanda deneyimli kadın örgütleri dahil olmuştur. Deneyim ve sözümüzü aktardığımız bu hukuki metinlerde ısrar ettiğimiz gibi uygulanmalarının da takipçisiyiz.

Bugün İstanbul Sözleşmesi’nin gerektiği gibi nasıl uygulanabileceğinin tartışılması yerine imza çekmek, çekince koymak gibi beyanların gündeme gelmiş olmasını kabul edilemez buluyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılmaya açılmasının ardında, kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadeleyi engelleme niyetinin olduğunu görüyor ve haklarımızdan hiçbir koşulda geri adım atmayacağımızı bildiriyoruz.

İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik erkek şiddetinin tanımı, nedenleri ve nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda yıllardır ısrarla vurguladığımız sözümüzün yer aldığı bir hukuki metindir. Şiddete ve şiddet uygulayana dair tanımların darlığı, yıllarca kadınların maruz kaldığı farklı şiddet biçimlerinin görünmez kalmasına neden olduğu gibi şiddetten uzaklaşma mücadelelerinde bir zorluk olarak karşılarına çıktığına tanıklık ettik. İstanbul Sözleşmesi erkek şiddetinin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunu görür, şiddet tanımına fiziksel şiddet dışında cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddeti dahil eder, şiddet uygulayan aileden biri olmadığında da koruma ve tedbir kararı alınabilmesini sağlar, ısrarlı takibi bir şiddet biçimi olarak tanımlar. Böylelikle bütün kadınların faydalanabileceği kapsamlı bir mekanizma öngörür.

Kadınların şiddete maruz kaldığında arayabilecekleri bir acil yardım hattı olması, barolardan ücretsiz avukat desteği alabilmeleri ve tüm haklarından herhangi bir dil, din ırk, vatandaşlık statüsü, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli ayrımcılığa uğramadan yararlanabilmeleri gibi kapsamlı ve bütüncül uygulama tedbirleri içerir. Bugün türlü söylemleri kullanarak sözleşmeden çekilmeyi düşünenler, sadece cinsiyeti ya da cinsel yönelimi nedeniyle şiddete maruz kalan kadınların maruz kaldıkları şiddeti derinleştirmekten, şiddetten uzaklaşmalarını zorlaştırmaktan başka bir sonuca ulaşmayacaktır. Uygulamalardaki eksiklerin ve sorunların kadınların şiddetten uzaklaşmalarını zorlaştırmanın yanı sıra kimi zaman kadınların can güvenliklerini tehdit ettiğini de her gün deneyimliyoruz. Uygulamaların pek çoğu İstanbul Sözleşmesi’ne rağmen hayata geçirilmiyor ve uygulayıcıların keyfine bırakılarak kötü uygulamalara zemin hazırlanıyor. Bugün acilen yapılması gereken, sözleşme hakkındaki bu tartışmayı İstanbul Sözleşmesi nasıl toplumun her kesimine benimsetilip eksiksiz bir şekilde uygulanabilir tartışmasına dönüştürmektir.

Kadına yönelik erkek şiddeti ile alanda çalışarak mücadele eden kadın örgütleri olarak kadın cinayetlerinin ve şiddetin sistematik olduğunu ve bunun mücadelesinin de sistematik bir şekilde verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Yasaların ve sözleşmelerin sadece kağıt üzerinde değil, hayatın kendisinde ve tüm uygulamalarda var olması gerektiğine inanıyoruz. İstanbul Sözleşmesi, başta kadınların “şiddetsiz bir dünya mümkün” politikası olmak üzere haklarımızın güvencesidir.

Sığınaksız bir dünya için İstanbul Sözleşmesi vazgeçilmezdir!

İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz!

http://siginaksizbirdunya.org/tr/

Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Bileşenleri*

Adana Kadın Dayanışma Merkezi ve Sığınma Evi Derneği (AKDAM)

Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği

Aydın Söke Kadın Sığınma Derneği

Bodrum Kadın Dayanışma Derneği

Buca Evka-1 Kadın Kültür ve Dayanışma (BEKEV)

Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Dern. ve Kadın Danışma Merkezi (ELDER)

Çiğli Evka-2 Kadın Kültür Derneği (ÇEKEV)

Diyarbakır Rosa Kadın Derneği

Edirne Kadın Merkezi Dayanışma Derneği (EKAMEDER)

Engelli Kadın Derneği (ENG-KAD)

Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği

İzmir Kadın Dayanışma Derneği

Kadın Dayanışma Vakfı

Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV)

Koza Kadın Derneği

Mersin Bağımsız Kadın Derneği (BKD)

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı

Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği

Muğla Emek Benim Kadın Derneği

Şanlıurfa Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği

Uluslararası Göçmen Kadınlar Dayanışma Derneği (UGKDD)

Yaşam Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi (YAKA-KOOP)

* Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı bileşeni olan Adıyaman Kadın Yaşam Derneği, Ceren Kadın Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, Muş Kadın Çatısı Derneği, Muş Kadın Derneği, Selis Kadın Derneği ve Van Kadın Derneği’nin faaliyetine 22 Kasım 2016 tarihli Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK/677) son verildiğinden listede yer alamamaktadır.