İKLİM KRİZİ İLE MÜCADELE

Karbonsuzlaştırılmış bir dünyanın sonrasında ne olacak?

İKLİM KRİZİ İLE MÜCADELE
İklim krizi ile mücadele adına bir çok değişim yaşanıyor. Güneş panelleri, doğada biyobozunur materyaller, sentetik kimyasallardan arındırılmış ürünler vs. diye listeye binlerce şey ekleyebilirim. Peki ya işin sonunda nereye varıyoruz? Net-zeroya vardığımızda ne olacak? O ünlü soruyu sormadan edemiyorum "What is next?".. Net-zeroya yani karbon salımlarının iyiden iyiye kontrol altına alındığı, karbonsuzlaştırılmış bir dünyanın sonrasında ne olacak?

İşte bu sorunun bir çok cevabı var. Mesela Dünya'nın tüm bu üzerinde çalıştığı "sürdürülebilirlik değişimleri" yaşadığında, bizi nasıl bir dünya bekliyor olacak derseniz, sürdürülebilirliğin ana gücü olan "döngüsel ekonomi modeli" uygulanmaya başlandığında, yani yüksek teknolojilerle topraktan ya da biyoreaktörlerden gelen bileşenler (karbonhidrat, protein, yağ, biyoaktif diğer bileşenler) farklı ayrıştırmalar ve çevrimler içerisinde kullanıldığında aslında yaşamın inanılmaz derecede ucuzladığı, pahalılığın ortadan kalktığı bir Dünya'ya doğru geçiş yapmış oluyoruz. Çünkü şu bir gerçek ki, Dünya "üretemiyor" değil. Üretiyor ama ürettiğini değerlendiremiyor, israf ediyor. Türkiye'de de bu böyle, Dünya'da da.. Dünya'da üretilen tarımsal ürünlerin %33'ünün israf edildiği belirtiliyor. Türkiye'de bu meyve-sebze bazında düşünüldüğünde rakamın %50'lere vardığı görülüyor. Tam da bu nedenle aslında döngüsel ekonomi modelleri çok güçlü bir değişim ve dönüşüm modeli olarak karşımıza çıkıyor. Bir tarım ürününden, farklı alanlarda kullanmak üzere farklı biyobileşenlerin eldesi ve bunlarla yenilikçi ürünler geliştirmek, gıdada-tarımda ve bunların devamında ilaçta da sürdürülebilirliğin devamı anlamına geliyor. Böylece aslında atık olarak görülen bir şey olmadığı için, tükettiğimiz gıdalarda çok farklı bir senaryonun ortaya çıkmasını sağlıyor. Bu arada israf edilme rakamları, bütün olarak bir meyvenin-sebzenin israfından bahsediyorum.. Yani bu ürünlerin şu an kullandığımız hallerinden.. Fabrika atıklarını düşündüğünüzde yani örneğin bir meyve suyu fabrikasındaki nar kabuğu, çekirdekleri ya da bir ayçekirdeği yağı fabrikasındaki ayçekirdeği posalarını düşündüğünüzde, aslında ürettiğimiz ürünlerin israf oranının %70lere çıktığını rahatlıkla göreceksiniz. Buna son ürüne gittiğimize lokantaların, yemeklerin, hanelerin çöpe attığı "yemek atıklarını" da eklediğinizde aslında biz topraktan-tabağa yaşanan üretim çevrimini hiç de doğru bir şekilde yapmadığımız ortaya çıkıyor.

Net-zero hedeflerine gerçekten hakkıyla, bilim ve inovasyonla vardığımızda aslında Türkiye'de gıdaların inanılmaz derecede ucuzlama potansiyeli çok ama çok yüksek. Tam da bu noktada "para" dediğimiz ödeme sisteminin de değişebileceğini düşünüyorum. Çünkü daha fazla takas sistemlerinin yaygınlaşacağını öngörüyorum.

Can KAYACILAR

Endüstriyel Bilim İnsanı
Resim önizleme