Hukukçuyum. Günlerden beri haklarımızı sorguluyorum.

Toprak mülkiyetine ve kullanımına dair mevzuat var mı var. Peki nasıl bir mevzuat?

Hukukçuyum. Günlerden beri haklarımızı sorguluyorum.

Hukukçuyum. Günlerden beri haklarımızı sorguluyorum. Ormanlar vardı, tarla oldu. Tarlalar vardı, arsa oldu. Arsalar vardı, bina oldu. Toprak mülkiyetine ve kullanımına dair mevzuat var mı var. Peki nasıl bir mevzuat? Bu mevzuat nasıl düzenlenmeli? Doğanın bize emrettiği şekilde. Bizim ihtiraslarımız bitmiyor. Kimileri daire, dükkân sahibi olmanın hayalini kuruyor, kimi arazi kapatıyor, bir vahşi yarıştır gidiyor. Fırsatçılık ve açgözlülük öyle bir bağımlılık ki madde bağımlılığından beter. Bu bağımlılıkla mücadele görevi Devlet’e düşüyor. Devletin hem merkez ve taşra yapılanmasında hem de yerel idarelerde yetki sahibi olanlar baraj gibidir. Nasıl barajlar akarsu rejimini düzenlerse onlar da insanların bu kontrolsüz arzularını dizginler. Kendi yaşam uygulamalarıyla örnek olur. Eylem ve işlemleriyle hem kendi hayatlarının hem millet düzeninin sürdürülebilirliği için nasıl yaşamaları gerektiğini gösterir; örnek olur. Aklımızı başımıza devşirmemizin zamanı çoktan geldi, geçiyor. 800bin km2 cennet vatanımızda 80 milyon yaşayacağız. Bebeğinden ninesine kişi başına 10bin m2 düşer. Kapladığımız alan 1 m2 bile değil. Akıllıca planlanmış 100 m2 evde dört kişilik aile rahatça yaşar. (Ben yaşadım, oradan biliyorum.) İhtiyacımız olan basit. Çok katlı inşaat yapmanın uygun olmadığı bölgeleri tüm halkımıza hiçbir şey gizlemeden duyuracağız ve bu konuda KESİN YASAK koyacağız. Bu bölgelerdeki mevcut yapılar da derhal yıkılacak. Devlet, insanlara, farklı bölgelerde, güvenli, depremde yıkılmayacak yapılarda (çelik konstrüksiyon, konteyner, kubbe ev, karavan) yerleşim olanağı sunacak. Bu olanak, çok katlı bina yapımına uygun olmayan bölgelerde de sunulacak. Bu yerleşim üniteleri, tarım yapmaya müsait alan ve katma değerli üretim projesi ve bilgisiyle birlikte tahsis edilecek. Boşaltılan arazilerde kamulaştırma yapılmayacak ancak bu arazilerde iskân edilen insanlara, yerleştikleri araziler ve evler üzerinde uzun süreli üst hakkı tanınacak. İnsanlar bu üst hakkının bedelini kendilerine verilen tarım projesinden elde ettikleri gelirin ufak bir kısmıyla uzun vadede ödeyecekler. Bu arada bu tarım projelerinin bir master planı olacak ve sözleşmeli tarım modeliyle ürünlerin topluca pazarlanmasına yönelik bir kurgu işletilecek. Diğer yandan evler, elektrik, su şebekesine bağlanmadan evin ihtiyacını görebilecek bağımsız elektrik ve su üretim donanımıyla donatılacak. 

İnternet altyapısının güçlendirilmesine odaklanılacak ve buralarda yaşayan ailelerin çocukları için kaliteli uzaktan öğrenim imkânı sağlanacak, öğrenciler, kendilerine tahsis edilen mentor öğretmenler vasıtasıyla düzenli olarak takip edilecek. Birimlerin her birinin en fazla 5 km. uzağında, sosyal etkinlikler, ibadet, temel sağlık hizmetleri, depolama, afet yönetimi için bir lojistik merkez olacak. Bu merkez de aynı şekilde güvenli, depremde yıkılmayacak (çelik konstrüksiyon, konteyner, kubbe ev, karavan) ve şebekeye bağlı olmadan elektrik, su ihtiyacını karşılayacak şekilde inşa edilecek. Bunu yaptık yaptık, yapmadık, aynı kâbusu görmeye devam edeceğiz. Artık toprak mülkiyeti demeye dilim varmıyor çünkü cılkını çıkarttık. Topraktan uzaklaştık, kendimize beton mezar yapıp duruyoruz. Bu kâbustan uyanalım, elimiz toprağa değsin artık, ayağımızı sağlam basalım; cennet vatanımıza sahip çıkalım. Toprağın üstü altından daha güzel. 

Prof. Dr. Ayşe Odman Boztosun

Robert Kolej/ İÜHF/ MJur-MSt University of Oxford Doktora-