Salgın neden en çok kadınları vurdu?

Salgın en çok kadınlarda iş ve gelir kaybına neden oldu.

Salgın neden en çok kadınları vurdu?

Salgın en çok kadınlarda iş ve gelir kaybına neden oldu. Kadınları bakım-hizmet sarmalına hapsetti. Pandeminin cinsiyet eşitsizliğini nasıl derinleştirdiğini veriler ve uzman görüşleriyle inceledik.

Dünya bir yıldan uzun süredir küresel bir sağlık kriziyle boğuşuyor. Pandemi süreci, mevcut eşitsizlikleri daha görünür kıldı, aynı zamanda derinleştirdi. Bu sene 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle sokaklara çıkacak olan kadınlara bu yıl geçmiş kazanımları ellerinden alınan, emekleri görünmez kılınan kadınların hak talepleri de ekleniyor.

Dünya çapında kadın istihdamı daha az olmasına rağmen, bu süreçte iş kaybını en çok kadınlar yaşadı. Ev içinde artan bakım emeği, dışarıdan hizmet satın alamama, uyulması gereken hijyen standartlarının yükselmesi kadınları daha çok eve hapsetti. Peki neden istihdamda küresel olarak yaşanan dalgalanmalar kadınlar ve erkekleri farklı etkiledi? Krizin, toplumsal cinsiyet bağlamında Türkiye'deki sosyal ve ekonomik yansımalarını verilerle ve uzman görüşleriyle inceledik.

Kadın iş gücü istatistikleri

DİSK/Genel-İş Covid-19 salgınının kadın işçiler üzerindeki etkileri araştırması Mart 2021 raporuna göre, kadın işçilerin yüzde 38'inin geliri düştü ve son bir yıl içerisinde geniş tanımlı kadın işsizliği 1 milyon 346 bin kişi arttı.

DW Türkçe’ye konuşan DİSK Araştırma Dairesi Uzmanı Deniz Beyazbulut, erkeklerde de iş gücüne katılımın düştüğünü ancak bu eğilimin kadınlarda daha hızlı olduğunu söyledi: "Son bir yılda kadınların istihdamında yüzde 6,5'lik bir düşüş yaşanırken bu oran erkeklerde yüzde 2,7. Bunun yanı sıra "ümitsizler" diye tabir edilen, iş aramayan ancak çalışmaya hazır olan grup, kadınlarda yüzde 171'lik bir artış gösterdi." Beyazbulut, bu artışın en büyük nedeninin kadınların yoğun olarak çalıştığı hizmet, perakende, ticaret, gıda iş kollarının salgından en çok etkilenen kollar olması ve bu sektörlere dair istihdam ümitlerinin azalması olduğunu ifade etti. 

Türkei | Frauentag, Deniz Beyazbulut von der Gewerkschaft DİSK

DİSK Araştırma Dairesi Uzmanı Deniz Beyazbulut

Ücretsiz izne çıkma arttı

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı 2020 çalışmasına göre, kadınların pandemi sürecinde yaşadığı iş ve gelir kaybının en önemli iki sebebi "işten çıkarılma" ve "ücretsiz izne çıkma" olarak görülüyor. Grafiğe dahil edilmeyen diğer oranlar  ise "serbest çalışanları ve "diğer" sebepleri kapsıyor. 

Arbeitslosigkeit Frauen Pandemie TK

TÜSİAD, TÜRKONFED ve Birleşmiş Milletler Kadın Birimi Türkiye Ofisi, işbirliğinde salgının toplumsal cinsiyet bakış açısından anlaşılması için yürütülen çalışma da, evdeki bakım işlerinde kadınların artan rolünden dolayı kadınların ücretsiz izin kullanımının artmış olduğunu gösteriyor.

Asgari güvence kalkanından mahrumlar

Salgının en ağır darbe vurduğu sektörlerde kadın istihdamı oldukça yoğun. OECD raporu, dünyada sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının yüzde 70'ini ve kayıt dışı istihdamın çoğunluğunu kadınların oluşturduğunu gösteriyor.

Kadınların yoğun olarak çalıştığı hizmet, ağırlama, gıda, turizm sektörlerinde güvencesiz, kayıt dışı ve geçici çalıştırmalar yaygın. Salgına karşı oluşturulan koruma paketleri ise çoğunlukla bu şekilde çalışanlara ulaşamıyor. Örneğin, kısa çalışma ödeneği başvurularında, son 60 gün hizmet akdine tabi olmak kaydıyla son 3 yıl içinde 450 gün prim ödemiş olma şartı aranıyor. Kadınların asgari güvence kalkanından mahrum olmaları, kısıtlı da olsa sunulan teşviklerden adil bir şekilde yararlanamamasına neden oldu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), salgından en çok etkilenen hizmetler sektöründe yüzde 4,3 küçülme yaşandığını gösteriyor. Bu küçülme, istihdam edilen kadınların yüzde 61.2'sinin hizmet sektöründe çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda, kadınların ciddi iş kaybına tekabül ediyor.

Cinsiyetçi iş bölümü

Kadınların en çok istihdam edildiği alanlardan sağlık ve hizmet sektörlerindeki kadın emeği, toplumsal cinsiyet rollerinin uygulandığı ev içi emeğe benzerlik gösteriyor. Ücretli istihdam işlerinin niteliği, evdeki ücretsiz emeğin niteliğiyle benzerlik gösteriyor bu da hizmet ve bakım gerektiren mesleklerin "kadın işi" olmasıyla sonuçlanıyor. Bu durumu Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Bakırköy Kadın Sekreteri Menevşe Alptekin, "Toplumun biçtiği rollerden kurtulamadığımız için, sağlık sektöründe çalışanların çoğu kadın" ifadeleriyle özetliyor.

"Bu iş hemşireler üzerinden yürüdü"

Salgının en yoğun olduğu dönemde hemşire olarak çalışan SES'li Alptekin, "Bu iş hemşireler üzerinden yürüdü. Doktor servise bile girmezken biz hastayı bırakamadık. Hemşire olarak çalışırken, hastalarla direkt temastaydım. Bize tavandan ek ödeme yapacaklarını söylediler ama yapmadılar" diyerek bu süreçte yaşadığı zorlukları anlattı.

Kamu çalışanları ne durumda?

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, pandemiyle beraber esnekleşen iş yapısının kamu emekçisi kadınların üzerine daha çok yük bindirdiğini ifade etti."Dönüşümlü çalışma, uzaktan eğitim ve kreşlerin kapatılması ev işlerine ayrılan sürenin kadınlar için 4 kat artmasına neden oldu. Kamuda uygulanan esnek çalışma uygulamasının devam edeceğine dair emareler var, bunun kadınlara olumsuz etkileri olacaktır. Bu durumda bakım hizmetleri devlet yerine kadınların üzerine kalacak" diyen Atasoy, kadınlara tam zamanlı ve güvenceli iş kollarının sağlanması gerektiğinin altını çizdi.

Türkei | Frauentag, Gülistan Atasoy von der Gewerkschaft KESK

KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy

Seks işçileri de mağdur

Seks işçileri de mağdur. Genelevler geçen sene Mart ayında "süresiz" kapatıldı. Seks İşçiliği alanında avukatlık yapan Kardelen Yılmaz, kayıtlı çalışan seks işçilerinin yaşadıkları zorlukları DW Türkçe'ye anlattı. "Her genelevde uygulama farklılıkları olmakla beraber, genellikle genelev çalışanları mesai bitiminden sonra da genelevde yaşar. Genelevlerin kapatılmasıyla bir barınma sorunu da ortaya çıktı. Genelevde çalışanlara özgü bir destek mekanizması yok" diyen Yılmaz, seks işçilerinin yaşadıkları en büyük sorunun kayıtsız alana yönelmek zorunda kalmak olduğunu belirtti.

Kadın cinayetleri

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, 2020 yılında erkekler tarafından 300 kadın öldürüldü, 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Kadınların yüzde 60'ı evde öldürüldü. "Evde kal" güvenlik çağrıları, bazı kadınları en güvencesiz ortamlarına hapsetti.

Türkei Gülsüm Kav, Frauenrechtlerin

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kurucusu Gülsüm Kav

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kurucusu Gülsüm Kav, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada pandemi döneminde telefon destek hattına ulaşanların 3'te 2 oranında arttığını belirtti. Kav, "Kadın cinayetlerine karşı mücadelenin toplumsallaşmasından ötürü şiddet uygulayan erkeklerin gizlenme eğilimi arttı. Kadınların şüpheli ölümlerinin artışında bu gizleme eğilimi yatıyor. Pandemi süreci, üstünü örtme ve gizleme sürecini kolaylaştırdı" ifadelerini kullandı.

"Pandemi bahane olarak kullanıldı"

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı raporları ise salgın sürecinde sığınağa gitmek üzere karakola başvuran bazı kadınların koronavirüs gerekçesi ile kabul edilmediğini gösteriyor. 30 Mart'ta verilen, "6284 Sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin koronavirüs kapsamında sağlığı tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi" talimatı, şiddet uygulayan failler hakkında evden uzaklaştırma kararı verilmemesi ya da kadınların sığınaklara yerleştirilmemesi riskini doğurdu. Mor Çatı'dan  Sosyal Çalışmacı Ayşegül Özadak, sığınak için başvurulan kamu organlarının "Gitme çoluk çocuğun hasta olur, ne işin var orada" demesinin, pandeminin bahane olarak kullanılması olduğunu ifade etti.

Özadak, 2020 yılında yaklaşık bin 700 kadının ilk defa Mor Çatı'ya başvurduğunu ifade etti. 2019 yılı ile karşılaştırdığımızda artış göze çarpıyor. 2019 yılında Mor Çatı'ya ilk kez başvuru yapan kadın sayısı 944 idi. Uzmanlara göre, söz konusu toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden dolayı ücretli ve ücretsiz alanlarda hak kaybı yaşayan kadınlar için yaşadıkları dezavantajları gidermeye yönelik özel politikalar geliştirilmesi gerekiyor.

Ayşegül Ilgın

© Deutsche Welle Türkçe