Gönlümden... Nevzat Atlığ

Koro çalışmalarında çok titizmiş Nevzat Atlığ.

Gönlümden... Nevzat Atlığ
Gönlümden...
Dün Nevzat Atlığ yazısının sonunda "Bu yazıyı okuyunca Abdullah Ağabey çok memnun olmuştur." diye bitirmiştim.
Hakikaten çok memnun olmuş Abdullah Ağabey. Demiş ki; "Hem de nasıl mutlu oldum anlatamam. Üstadın yönettiği koroyu 1983 yılında Adana'da dinlemek bahtiyarlığına eriştim. O konserde musikimizin an güzel kadın seslerinden Serap Mutlu Akbulut'un mikrofonsuz olarak icra ettiği 'Bülbül ne gezersin Çukurova'da' şarkısını ikindi yürüyüşlerimde zaman zaman hatırlar mest olurum."
Koro çalışmalarında çok titizmiş Nevzat Atlığ. Elbette o titizlik seyredenlerin gönlünde böyle yer buluyor demek ki.
Koro, İstanbul Festivali'nde yer alıyor. Çok iyi hazırlanıyorlar. Rumeli Hisarında açık hava konseri verecekler. Normali konserden bir müddet önce gidip hazırlık yapmak, sonra da sahneye çıkmak. Öyle yapmıyor Nevzat Atlığ. Bir gece önce orada bir oyun var, onu seyrediyor. Sesler her yerden mükemmel duyuluyor, o iyi. Yalnız Hisar Camii'nde yatsı ezanı okunuyor, o sırada, ve bir de Yeşilköy'e inen uçakların sesi yüzünden konuşmalar hiç duyulmuyor.
Bunlara çare düşünüyor. Konseri on dakika geç başlatsa ezan iki bölüm arasındaki boşluğa rastlayacak, bu halloluyor. THY Genel Müdür Yardımcısı yeğenine de uçak ve konser konusunu aktarıyor. Merak etmemesini söylüyor akrabası. Konser sırasında uçaklar Büyükçekmece gölü üzerinden iniyor.
Böyle titizlikle hazırlanan konserler insanı mest etmez mi Abdullah Ağabey?
Tabi her konser de o kadar şanslı değil.
1971 yılında Ankara'da Devlet Konser Salonu'nda İsmail Baha Sürersan yönetimindeki koro konser verecek. Bakan Talat Sait Halman'ın onayı ve desteği var. Davetiyeler basılmış afişler hazırlanmış. Çok sesli müzik icracıları karşı çıkmışlar, "Bu salonda Türk Müziği çalınır, söylenirse hepimiz istifa ederiz" diye kazan kaldırmışlar. Konser durdurulmuş, bakan Talat Sait Halman da görevinden istifa etmiş.
Nevzat Atlığ, bu hadiseden altı sene sonra 24 Şubat 1977 günü Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası binasında konser veriyor. Türk kültür tarihinin en önemli olaylarından bir gerçekleşiyor böylece. Daha önce konserini yaptırmadıkları İsmail Baha Sürelsan telgraf çekip kutluyor;
"Pek muhterem efendim,
...
İçinde bulunduğunuz pek müşkül şartlar dahilinde, bir başkasının başarabileceğine asla ihtimal vermediğim, bu derece mükemmel ve muvaffakiyetli bir konser verebilmeniz, benim, acizane takdir ölçülerimin pek üstündedir. Zat-ı alilerini, en halisane duygularla tebrik etmek isterim.
...
Derin şükran, tebrik ve hürmetlerimi arz eylerim pek muhterem efendim."
Bu tür yazıları okuyunca böyle bir nezaketi ne zaman kaybettiğimizi düşündüm.
Yine bir konseri hakkında Ergun Göze şunları yazmış;
"Pazartesi akşamı Kenter Tiyatrosunun salonları musiki ve vakarın haşmetli bir kucaklanmasına şahit oldu.
...
Sahnede başlarında Sayın Nevzat Atlığ olmak üzere Türk musikisinin en kıymetli elemanları, tertemiz ciddi ve vakur giyiniş ve tavırlar içinde hanımefendi ve beyefendi idiler. Sesler perdesinde en küçük bir fazlalık taşımayan, disiplinli ve fakat bir musiki fezasını yudum yudum getirip bazen bir yelken gibi açan bir kıvamda idiler."
O gece okunan bütün eserler İsmail Dede Efendi'ye aitmiş. Nevzat Atlığ'a göre İsmail Dede Efendi ve Mimar Sinan, Osmanlı kültürüne kaynaklık eden, manevi değerleri hatasız ve eksiksiz yansıtan en büyük iki Türk sanatkarı imiş. Gönlünün sözcüsü saydığı İsmail Dede Efendi eserlerini, bu mübarek alışkanlığını son konserine kadar devam ettirmiş.
Şunu da yazayım kitaptan "şimdiye kadar yaptığı 22 saatlik plak, kaset, CD ve nota yayınlarından kesinlikle telif ücreti almamıştır; elbette memuriyet dışındaki konserlerden de..."
Efendim?
...
Serap Mutlu Akbulut dinleyelim biz, Bülbül Ne Gezersin Çukurova'da... Ve Dede Efendi..
Mehmet Ali Kalkan
Fotoğraf açıklaması yok.