EY TÜRK! KAĞANINA, İLİNE VE TÖRENE BAĞLI KALMAZSAN…
Nurullah Çetin
Orhun Abideleri, 6. ve 8. yüzyıllar arasında adında ilk defa “Türk” adı geçen, millî bir Türk devleti olan Göktürk Devletinin, boylardan (kavim) millete (budun), boyculuktan (kavmiyetçilikten) milliyetçiliğe nasıl geçtiğinin, budun birliğinin ve budun devletinin Türk milletine neler kazandırdığının, ancak millet ve millî devlet olma vasıflarını kaybedince nasıl dağıldığının, çöktüğünün, parçalandığının adeta bir raporudur. Göktürk Devletinin ortaya çıkışı, yükselişi ve yıkılış süreçleri bugün için bizim ibret dersleri alacağımız önemli bir tarihî tecrübe mirasımızdır.
O zaman farklı Türk boyları (kavimleri) siyasi ve idari manada birleşerek bir millet (budun) yani Türk milleti yani Türk budun olunca istiklalci, milliyetçi, hür, müreffeh, efendi bir devlet kurdular. Ancak hem Çin emperyalizminin bölücü, parçalayıcı ve birbirine düşürücü propagandalarına, entrikalarına, şeytanca tezgâhlarına kapılan bazı Türk beyleri tekrar boyculuğa, kişisel menfaati milletin menfaatinden öne almaya başlayınca, Türk millî ruhundan, değerlerinden ve töresinden uzaklaşınca Göktürk Devleti yıkılıp gitti.
Göktürk Devletinin bize verdiği ders, Orhun Abidelerinden de hareketle şudur: Türkler hür, bağımsız, rahat, mutlu, şahsiyetli bir millet ve kalıcı bir devlet olarak yaşamak istiyorlarsa şu temel değer ve ilkeye uymak zorundadırlar: “Kağana, ile ve töreye bağlı kalmak.” Bunun ne demek olduğunu açalım:
1.Kağana Bağlılık: Kağan devlettir. Kağan, bir Türk boyunun değil, bütün Türk milletinin tamamının, bütün boyların en üst konumdaki yolbaşçısı, başkanı, lideridir. Bu bir şahıs olmaktan ziyade hâkimiyet hak ve yetkisini Tanrıdan alan yani Tanrının iradesine uygun iş yapan, Tanrının emir ve yasaklarına uyan, kendi kişisel heva ve heveslerini, ihtiraslarını, menfaatlerini, makam mevki, şöhret, hükmetme hırsını, egosunu tatmin için değil; tamamen Tanrının rızası doğrultusunda idare eden bir lider olmalıdır. Türk milletini, boylara, kavimlere, mezheplere hatta dinlere, bölgelere, yaşam tarzlarına göre bölen ve bunlar arasında çatışma çıkaran değil, tam tersine dünyadaki bütün Türkleri birleştiren, bütünleştiren, adaletli bir iş bölümüyle teşkilatlandıran kutlu bir liderdir.
Kağan, sadece Türkiye’nin, Kazakistan’ın, Kırgızistan’ın, Özbekistan’ın, Türkmenistan’ın, Azerbaycan’ın değil bütün bunların birleşimi olan Turan Türk Devletinin lideridir.
O sıradan bir kişi değil, Türk devletinin kendisinde temsil edildiği, kendisi olmaktan çıkıp Türk Devleti olabilecek kapasitede, yetkinlikte, beceride, ufukta biri olacaktır. Onun görevi Kazak, Kırgız, Tatar, Türkmen, Özbek gibi boyları birleştirmek yani Turan birliğini kurmaktır.
Onun görevi, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye çalışmaktır. Yani millet mistiği olmalı, kendi kişisel varlığını Türk milletinin varlığında eritmelidir. O Tanrının kendisine böyle bir görev verdiğine inanır. Tanrının kendisini kağanlığa bunun için getirdiğine inanır. Onun görevi, ölmeye yüz tutmuş Türk milletini diriltmek, derleyip toparlamak, büyük millet yapmaktır.
Onun görevi vatanı, devleti elinden alınmış Türk milletine vatanını ve devletini geri vermek, yabancı devletlerin ve odakların kulu kölesi, cariyesi olmuş Türkleri hürriyetine kavuşturmak, bağımsızlaştırmaktır. Yani Çin esareti altındaki Doğu Türkistan Türklüğünü, Rus esaretindeki Batı Türkistan Türklüğünü, Fars esareti altındaki İran Türklüğünü, Amerika’nın fino köpeklerinin esaretindeki Irak ve Suriye Türklüğünü özgürlüğe, bağımsızlığa kavuşturmaktır.
Onun görevi, Türk töresini terk ederek gâvur töresine göre duyan, düşünen ve yaşayan Türkleri tekrar Türk töresine döndürmektir. Yani kendi değerlerini terk ederek mankurtlaşan Türklere millî bilinç aşılamaktır.
Onun görevi, aç milleti doyurmak, çıplak milleti giydirmek, ev bark sahibi yapmak, fakir milleti zenginleştirmek, az milleti çok yapmak yani nüfusu hızla azalan Türklerin nüfusunu çoğaltmaktır. Yani ekonomik adaletsizliği ortadan kaldırmak, ekonomik kalkınma ve gelişmeyi sağlamaktır.
Onun görevi Türk’e kafa tutana, horozluk taslayana, vatanı bölmeye, devleti yıkmaya çalışana haddini bildirmek yani dizliye diz çöktürmek, başlığa baş eğdirmektir. Hem dış düşmanlara, hem iç ihanet şebekesi terörist yapılara kodu mu oturtmak, bunun için de çok güçlü bir ordu ve polis teşkilatı oluşturmaktır.
Kağan, sadece en üst konumdaki idareci değil; aynı zamanda daha alt kademelerdeki bütün idarecileri de temsil eder.
Türk’e baş olacak kağanın bilgili, cesur ve doğru olması lazımdır. Yani cahil, korkak, hileci, sahtekâr ve aldatıcı olmayacaktır. Orhan Abidelerinde geçen: “Bilgili kağan imiş, cesur kağan imiş, beyleri de milleti de doğru imiş” gibi ifadeler bunları telkin ediyor.
2.İle Bağlılık: İl vatandır. Yani vatan sahibi olmak. İline bağlı olmak, vatanına sahip çıkmaktır. Bu da hem dış düşmanlara, yabancılara vatanı vermemek, teslim etmemek, onlarla paylaşmamak, hem vatanı yabancı toplulukların işgal ve istilasına uğratmamak, hem de vatanı imar etmek, güzelleştirmek, geliştirip kalkındırmaktır. Orhun Abidelerinde geçen şu ifadelere bakalım:
“Güneyde Çagay ormanına, Tögültün ormanına konayım dersen, Türk milleti öleceksin… O yere doğru gidersen Türk milleti öleceksin... Ötüken yerinde oturup kervan kafile gönderirsen hiçbir sıkıntın yoktur. Ötüken ormanında oturursan ebediyyen il tutarak oturacaksın.”
Bu cümlelerden bugüne dönük olarak biz şunları anlayabiliriz: Türkiye merkezdir. Bu merkezi sağlam tut, bu merkeze sahip çık, burayı terk edip Batılı ülkelere, başka ülkelere kaçıp gitme, oraya buraya sığınma, burayı boş bırakıp yabancılara teslim etme. Eğer yabancı ülkelere gideceksen kafile kervanla git, yani ticaret için, ihracat için, iş için, eğitim, turizm vs için git, git ama asıl vatan Türkiye’yi terk etme. Yoksa oralarda asimile olur, silinir gidersin yani ölürsün. Dilini, dinini, kültürünü, kimliğini unutur, gâvurlaşırsın. Nitekim birçok batı ülkesinde kaybolup, silinip gitmiş yani manen ölmüş çok Türk var.
3.Töreye Bağlılık: Töre milliyettir. Sahibi olduğu kendi vatanında, kendi bağımsız, millî Türk devleti teşkilatı altında yaşayan Türk milleti, Türk ve millet olarak varlığını ancak töreye yani manevi, kültürel, dinî, sosyal değerlerine bağlı kalarak koruyabilir. Töre, Türk milletinin ruhudur, maneviyatıdır, kültürüdür, dilidir, dinidir, âdetleridir, gelenekleridir, törenleridir, sanatı, edebiyatıdır. Aynı millete mensup ve ait olma şuurunu veren bütün maddi ve manevi bağlarıdır, kıvançta ve tasada duygudaşlık düzeyinde bir olmadır. Ortak gelecek tasavvurunda gaye ve emel birliğidir.
Türk kağanı, Türk töresini düzenleyecektir. Bu, onun millî görevidir. Bumin Kağan Türk milletinin ilini tutup yani vatanını koruyup töresini düzenlemiştir. İlteriş Kağan da Türk töresini bırakıp terk eden milleti atalarının töresine göre yeniden düzenlemiştir, yetiştirmiştir. Türk milleti o zamanlar Çin esareti altında asimile olup gitmemek, kendi millî varlığını korumak için töresine sahip çıkmıştır. Töreyi bırakan birçok Türk bugün Çinli olarak yaşıyor. Yine bugün Türk-İslam töre ve kimliğini terk etmiş birçok Türk Fransız, Alman, İngiliz, Amerikan, Rus, Arap, Fars olarak yaşıyor.
Son söz Bilge Kağan atamızın olsun:
“Türk, Oğuz beyleri, milleti işit: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini, töreni kim bozabilecekti? Türk milleti, vaz geç, pişman ol! Disiplinsizliğinden dolayı, beslemiş olan kağanına, hür ve müstakil iyi iline karşı kendin hata ettin, kötü hale soktun. Silahlı nereden gelip dağıtarak gönderdi? Mızraklı nereden gelerek sürüp gönderdi? Ötüken ormanının milleti, gittin! Doğuya giden gittin! Batıya giden gittin! Gittiğin yerde hayrın şu olmalı: Kanın nehir gibi aktı, kemiğin dağ gibi yığıldı. Beylik erkek evladın kul oldu. Hanımlık kız evladın cariye oldu. O bilmemenden dolayı, kötülüğün yüzünden amcam kağan uçup gitti.”