Bu enerji kaynağı nereden geliyor?

Oksijen bizlerin yaşamı için elzem..

Bu enerji kaynağı nereden geliyor?
Kolumuzu kıpırdatırken, yürürken, konuşurken, düşünürken, koşarken, hatta uyurken bile enerji harcıyoruz. Bu enerji kaynağı nereden geliyor? Yani biz "yaşam enerjimizi" neye borçluyuz? Hemen aklımıza "yemekler", glikoz vs. gibi konular gelecek :) Enerjiyi biz "gıdaya" bağlıyoruz ilk akla gelenler arasında olduğu için.. Ama gerçekler hiç öyle değil. Vücudumuz glikozu parçalayıp, hücre içerisinde sindirdiğinde sadece 2 ATP enerji elde ediyor. 2 birim diye düşünebilirsiniz. Böyle bir verimde, bizim bu devasa hareket enerjilerini bulabilmemiz için sürekli yemek yememiz gerekiyor :) Tıpkı saç kurutma makinesinin çalışması için mutlaka prizde takılı olması gibi.. Ama biz bazen aç kalıyoruz, enerjimiz kesilmiyor. Devam ediyor. Bunun temel nedeni ne biliyor musunuz? Oksijen.. Biz oksijenli solunumla ve yemeklerden aldığımız o minicik enerji ile "oksidatif fosforilasyon" dediğimiz karmaşık bir reaksiyon yapıyoruz ve oksijenin varlığında 1 glikoz molekülünden 38 ATP üretebiliyoruz. Ama dikkat edin cümleme oksijen varlığında.. Yoksa 2 ATP..

Oksijen bizlerin yaşamı için elzem.. Şu an yaşadığımız atmosferdeki oksijen oranı ortalama %21.. Ve gördüğümüz tüm biyoçeşitlilik bu seviyede oksijeni kullanarak şekilleniyor. Size bir şey sormak istiyorum.. Bundan 250 milyon yıl önce hani bizim Dinazorlar dönemi dediğimiz, Mezozoik dönemde tüm hayvanlar, böcekler, bitkiler neden o kadar büyüktü? Hiç düşündünüz mü? Yani şu an ki binalar kadar canlıların olduğu bir Dünya.. Canlılar neden o dönemde o kadar büyüktü biliyor musunuz? Hemen size söyleyeyim :) O zaman ki Dünya atmosferindeki oksijen seviyesi %35 civarlarındaydı. Yani şimdikinin iki katı neredeyse.. O yüzden gövdece büyüme tetiklendi.

Oksijen, elektronegativitesi yani başka moleküllerle etkileşime girme oranı çok yüksek bir molekül. Demiri paslandırır, yanma reaksiyonun kalbindedir.. Her türlü bileşiğe bağlanıp, bileşiklerin yapısını da bozabiliyor. Bu reaksiyona da temelde "oksidasyon" diyoruz.

Yaşlanmamızın temelinde de "oksidasyon" var. Yani bizi yaşatan oksijen, zaman içerisinde bizlerin ölümüne de neden oluyor. Bizleri oksijenin o güçlü oksidasyonundan koruyan enzimlerimiz var. Katalaz gibi mesela. Vücudumuzun en hızlı çalışan enzimi. Oksijenin yaptığı oksidasyonun giderilmesinde çok aktif mesela. Hızını hayal etmeniz için söylemek istiyorum. Saniyede 6 milyon hidrojen peroksiti parçalıyor. Saniyede.. Muazzam bir hız, müthiş bir güç. Ve elbette dışarıdan gıdalarla aldığımız "antioksidanlar" var. Adı üzerinde "Anti Oksidan". Oksitlenme karşıtı moleküller..

Bizim gıda tüketmemizin temelinde sadece enerji alımı yok. Antioksidan alımı da söz konusu. Antioksidan zengini beslenmediğimizde de, genel tabirle "hastalık" dediğimiz, başımıza hiç istemediğimiz şeyler geliyor. Tüm hastalıkların başlangıcında yani kök nedende hep antioksidan zengini beslenmeme yatıyor.

Lafı çok uzattım. Size bugün bir kod vermek istiyorum: Süperkritik Ekstraksiyon Çıktılarının TAMAMI, antioksidanca inanılmaz zengin.

Can KAYACILAR

Biyolog, Davranış Bilimci (Neuroscientist, MSc)
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok