Bir çalışan iş yerinde ortalama her 8 dakikada bir kesintiye uğruyormuş.

Hari’nin değişik bir hikayesi var...

Bir çalışan iş yerinde ortalama her 8 dakikada bir kesintiye uğruyormuş.
Bir çalışan iş yerinde ortalama her 8 dakikada bir kesintiye uğruyormuş. Dikkatimiz dağıldıktan sonra, yapmakta olduğumuz işe tekrar tam odaklanabilme süremiz ise ne kadarmış biliyor musunuz? 23 dakika 15 saniye. Bir araştırmada ofis çalışanlarının tek bir işle ortalama ne kadar meşgul oldukları gözlemlenmiş… ve sonuç 3 dakika çıkmış.

Bakın; bu da ilginç: Telefonlarımıza her 24 saatte 2617 defa dokunuyormuşuz.

Çağımızın parolası “Yaşamayı denedim ama dikkatim dağıldı” olabilir mi? diye soruyordu yazar Johann Hari. Onun çok konuşulan “Çalınan Dikkat” kitabını geçen hafta okudum.

*

Hari’nin değişik bir hikayesi var...

Pek çoğumuzun “dijital detoks” hayalini gerçekleştirerek; yavaşlamak, odaklanma sorununu aşmak ve planladığı romanını yazmak için bütün akıllı aletlerini bırakarak üç aylığına Provincetown’da bir ev kiralamış.

Diyor ki Hari: “Her gün içime daha fazla bilgi çekmeye, daha fazla insanla görüşmeye, daha çok şey öğrenmeye, daha çok konuşmaya çalışmıştım ve fazla kullanıldığı için çizilmiş bir plak gibi artık konudan konuya atlayıp duruyordum ve aklımda bir şey tutmakta zorlanıyordum. Yorgundum.”

Üç ay boyunca, okyanus kenarında uzun yürüyüşler yapmış, daha fazla okumuş, daha çok uyumuş ve akıllı telefonunun, Internet’in, e-postaların, sosyal medyanın eksikliğini de hissetmediğini fark etmiş.

Fakat, tahmin edersiniz ki, hikaye mutlu sonla bitmemiş.

Johann Hari üç ay sonunda eski yaşamına geri döndüğünde aynı alışkanlıklarına, aynı odaklanma sorununa da geri dönmüş. Üstelik bu kez, iradesine hükmedebildiği yanılgısına kısa bir süre sahip olan ama sonra iradesizlik hissini daha yoğun yaşayan biri olarak.

*

Şimdi günümüzden tam 178 yıl öncesine gidelim… Yazılarımda sıklıkla bahsettiğim Henry David Thoreau’ya.

Düşünür Thoreau, 1845 yılında ormanın içinde, Walden Gölü kıyısında kendine bir kulübe inşa eder. İnsanın kendi kendine yarattığı ihtiyaçların bir süre sonra esiri olduğunu düşünen filozofun amacı doğanın içinde hem bir öğrenci hem bir gözlemci olarak sade bir yaşam kurmaktır. İki yıl süreyle burada yaşar.

Thoreau, toplumdan uzaklaştıkça başarı, moda, siyaset, para gibi kavramların da anlamsızlaştığını; insanın yaşamını gereksiz birçok nesne ve olguyla doldurduğunu farkına varır. İnsan, sahte kaygılarla ve bayağı yaşam çabalarıyla öyle çok meşguldür ki, bu onu hayatın daha güzel meyvelerini toplamaktan alıkoymaktadır.

“Hayatımız detaylarla mahvoluyor. Sadeleştirmeliyiz.” der.

*

Bu iki hikayeyi art arda şunun için anlattım:

Baktığımızda, insanın hız merakı, kaygıları, şan şöhret arzusu 178 yıl öncesiyle aynı; değişen tek şey “araçlar”.

Neden bu kadar acele yaşayıp hayatı ziyan ediyoruz? diye sorar Thoreau, yazdığı Walden adlı kitabında.

Benim size, birlikte düşünmeyi önerdiğim soru ise şu:
Dünya hızlanırken biz nasıl yavaşlayabiliriz?


(Fotoğraflar eşliğinde düşünmek isterseniz de, Instagram'daki son paylaşımıma bakabilirsiniz.

Ne Düşünüyorsun?

like
0
dislike
0
love
0
funny
0
angry
0
sad
0
wow
0
Türkiye Günlüğü Yönetici