"Ben bir sokak çocuğuyum. Hiç öğrenci olamadım.....

Berlin'de karşımdaydı. Huseyin Ozer, sımsıcak bir insan

"Ben bir sokak çocuğuyum. Hiç öğrenci olamadım.....
"Ben bir sokak çocuğuyum. Hiç öğrenci olamadım, hiç okula gidemedim, ama ben her akşam sürekli okurum.".
.
.
.
Dün Berlin'de Türk Alman İşverenler Birliği'nin ödül törenine davetliydim. Berlin'in en gözde caddesi Kurfürstendamm'daki yerlerinde onlarca başarılı Türk işveren ile birlikte oldum. Her birinin yaşamı bir roman. İçeri girdikten 10-15 dakika sonra, okuduğumda yaşam öyküsünden çok etkilendiğim ve tanışmayı istediğim kişi Berlin'de karşımdaydı. Huseyin Ozer, sımsıcak bir insan. Bu kadarı olamaz denilen zorluklarla geçmiş bir hayat ve bugün Londra'da restoranlar zinciri sahibi tanınmış şef Hüseyin Özer...Başlangıçtaki sözleri onun çocukluğunu da anlatıyor.

Sadece fotoğraflarını görmüştüm. Ama kabarık saçları ve kendine has görünümüyle içimden "evet, evet Hüseyin Özer diye geçirdim". Ayağa kalktım, tam önümde durdu ve konuşmaya başladık. Onu tanımamdan çok mutlu oldu. Yanımıza oturdu. Sanki uzun yıllardır arkadaşım gibi başladık sohbete. Anadolu'nun sıcak insanı. O anlattıkça ben "biliyorum, biliyorum Ankara günleriniz" vs dedikçe daha da şaşırdı. Sanki eski bir dost... "Annem beni bizi terk eden babamı öldürmem için silah alayım diye Ankara'ya gönderdi. 11 yaşındaydım Sıhhiye'de tuvaletlerde yattım. Çakmak taşı satıyor para kazanıyordum. Dağlarda çobanlık yaparken okumayı öğrendim. Ankara'da bir namaz kitabı elime geçti. Okudukça babamı öldürmekten vazgeçtim. Onu öldürürsem kendi hayatımı öldürecektim. Oysa anladım ki kötülerin cezasını Allah veriyor. Ben sadece çalışmaya devam ettim" diyerek, bildiğim inanılmaz öyküsünü kısa kısa anlattı. İnternette hayatını okuyabilirsiniz.

"Çok ödül aldım, ama ilk kez bir Türk topluluğundan ödül alıyorum, gelmez miyim" diye ekledi. Kürsüde yaptığı konuşmanın her cümlesi paha biçilmezdi.
"Ben açtım. Karnımı doyurmak için mutfaga girdim. Yemek yapmayı ögrendim, başka bir şey bilmiyordum. Aslında sevmiyordum ama madem ki yaşamak için bunu yapmam gerekiyor. Zevk almaya baktım. Sevmediğiniz işi yapmaya mecbur kalınca en iyisini yapın, kendinizi her gün kahretmenize gerek yok, seveceğiniz hale getirin, ben öyle yaptım" öğüdü ise hele yolun başındaki gençler için not alınacak bir tavsiyeydi.


"Hiç öğrenci olamadım, ama ne mutlu ki birçok öğrencim var, hiç eğitim hayatım olmadı ama bugün bir eğitim aşığıyım" diyen Özer'in hedefi Türk yemeklerini tanıtmak ve Avrupa'nın vazgeçilmezi haline getirmek.
Türklerin İtalyan, Fransız restoranı açmak yerine kendi yemeklerimizi pişirdikleri Türk restoranlarını açması gerektiğini vurgulayan Özer, 75 yaşında, hayat coşkusundan hiçbir şey kaybetmemiş, 20 yaş enerjisinde, hayalleri olan çok özel birisi.

Ve en önemlisi kendisini gençlere yardıma adamış bir insan.

Güzel bir cumartesiden kalanlar...Alçak gönüllülüğünden ve samimiyetinden hiçbir şey kaybetmemiş bir Türk insanı. "Fotoğraf çektirelim" deyince benim için unutulmaz bir anı oldu. Londra'da belki buluşuruz dedik.

İyi pazarlar...

Dr. Nejla Kılınç, PhD

'Ufuk Planlama' Kurucusu, Şehir Plancısı (A Grubu), Öğretim Görevlisi, Yazar
Resim önizleme