Özlem Akbaş Sayfasından alıntı
Sonraki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0 1973
Editor Haziran 18, 2020 0 1956
Editor Temmuz 1, 2020 0 1951
Editor Temmuz 4, 2020 0 1949
Editor Haziran 15, 2020 0 1931
Editors Ocak 13, 2025 0 333
Editors Ocak 12, 2025 0 469
Editors Ocak 12, 2025 0 439
Editors Ocak 12, 2025 0 379
Editor Şubat 7, 2021 0 421
Evliliklerde neden aldatma yaşanır, kadın aldatılacağını anlar mı?
Editor Ağustos 1, 2021 0 326
KALBİN DÜŞMANI OBEZİTEYE DİKKAT!
Editor Ocak 26, 2021 0 421
Amy Adams başrolü ile Netflix’te yayınlanacak.
Editor Kasım 14, 2021 0 1110
"Ayasofya’dan bugün olmaz ise yarın Atatürk için dualar yükselecektir"
Editor Mayıs 18, 2020 0 599
Mor menekşelerin gri susuşları Kuytuda açan acının rengi
Editor Mart 19, 2020 0 640
Sosyal ağlardaki duygusal etkileşim çok güçlü
Editor Ekim 8, 2020 0 614
Pınar Protein Süt Ailesi’nde bir oyuncu daha: “Pınar Protein Kahveli”
Editor Şubat 4, 2021 0 334
Kanser tedavisinde yeni yaklaşımlar
Editor Mart 16, 2020 0 587
Hava kirliliği virüslerin etkisini artırıyor
Özellikle 1. Dünya ve Çanakkale Savaşı sırasında ülkenin tıp eğitimi veren tek kurumu Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane, hocalarını, öğrencilerini cepheye yolluyor, eğitime ara vermek zorunda kalıyor, binası ise tamamen hastaneye dönüşüyordu. Sadece cephede savaşmakla kalmıyor, savaş olmadığında ya da geride kalan kıdemsiz tıbbiyeliler, direnişte bizzat çalışıyorlardı. İzmir’in işgalinin üç gün sonrası, 18 Mayıs 1919’da, okulda hararetli, hüzünlü konuşmaların yapıldığı, hemen direniş gruplarının örgütlendiği bilinir.
Daha çok bahsedilecek olay, anlatılacak konu var ancak, söylemek istediğim şudur;
Ülkede herkes askerdir, eli silah tutan tüm erkekler savaştadır. Gerçek kurumsal düzeyde tek hastane vardır, ülkenin her yanındaki cephelerde tüm hekimler subaydır, askerdir. Yaralılar iyileştirilir, komutan hastalarını, askerlerini dolaşır. Hastanede, kışlada, revirde, cephede çadırda, savaşta. Tabip subay, iyileşenleri, tekrar silah tutabilecekleri savaşa, taburuna yollar, ‘’taburcu’’ eder. Başka hiçbir milletin, ülkenin hastanesinde, hastalar iyileştiklerinde ‘’taburuna yollanmaz, taburcu’’ edilmez. Bazı değerleri, yaşamının içine böylesine sindirmiş başka bir millet yoktur. Başkalarını bilmem ama, taburcu ettiğim her hastada, göğsümün ağlamaklı kabarması bundandır. Ordusunu, askerini, bağımsızlık mücadelesini, Gazi Mustafa Kemal’ini, silah arkadaşlarını, tüm aziz şehitlerini, yaşamına böyle sindiren başka bir millet yoktur. Bazı olguların farkında olmasak da her zaman, sonsuza kadar bizimle yaşayacaklar…
İşte size ‘’taburcu’’luk hikayesi.
Alıntı.