Soru: Bir baba, 6 yaşındaki kızını 29 yaşında bir herifle evlendirebilir mi?

Cevap: Evlendiremez.

Soru: Bir baba, 6 yaşındaki kızını 29 yaşında bir herifle evlendirebilir mi?
Soru: Bir baba, 6 yaşındaki kızını 29 yaşında bir herifle evlendirebilir mi?
Cevap: Evlendiremez. Zira İslam’da evlenecek kız ve oğlanın her ikisinin de hem biyolojik hem psikolojik erginliğe sahip, hem bâliğ hem âkıl, hem bedenen hem aklen buluğa ermiş olması, hem cinsel erginliğe sahip hem de reşid olması yani akıl ve özgür irade sahibi olması, birbirlerini beğenmesi ve evlenmeyi kabul etmesi lazımdır. Yani hem bedenin hem aklın ergenliğe ulaşması gerekir. Anne, baba ya da başkaları çocukları istemedikleri bir evliliğe zorlayamazlar.
Kur’an’da kesin olarak şu yaşta evlenilir diye bir hüküm yoktur. Yukarıda söylediğimiz gibi evrensel iki temel ölçüt vardır. Çocukların ne zaman evlendirileceğine dair açıklayıcı şöyle bir ayet var:
“Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri deneyin. Eğer onlarda akılca bir olgunlaşma görürseniz hemen mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler de mallarını alacaklar diye o malları israf ile ve tez elden yeyip tüketmeyin. Zengin olan veli yetimin malına tenezzül etmesin. Yoksul olan da kararınca yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman yanlarında şahit bulundurun, hesap sorucu olarak da Allah yeter.”(Nisa, 6)
Burada her ne kadar yetim çocuklardan bahsediliyorsa da buradan yetim olsa da olmasa da bütün çocuklar için genelleyebileceğimiz bir hükme varabiliriz. Bu ayette bu konuda iki temel kavram var: “Evlilik çağına gelmek”, “akılca bir olgunlaşma”. Evlilik için bu iki temel ölçüt gerekiyor. Sadece biri yeterli değildir, her ikisi de lazımdır.
1.Evlilik çağına gelmek: Bu bedenen, biyolojik olarak buluğ çağına gelmek, cinsel olgunluğa erişmektir.
2.Akılca bir olgunlaşma: Bu da akılca reşid olmaktır. Bunun ölçüsü de verilmiş. Buna göre kendilerine mal teslim edilebilecek yaşa gelmek, kârını zararını ayırt edebilecek, sağlıklı, özgür karar verecek yaşta olmak. Buradan hareketle kendilerine ev, aile, çocuk sorumluluğu verilebilecek yaşta olmak gerektiği anlamı çıkar.
Reşid olma yaşı aşağı yukarı ortalama 18’dir. Nitekim bugün resmiyette de çocukların kamusal alanda hukuki olarak sorumluluk yaşı 18’dir. Reşid olmak, sorumluluk alabilecek yaşa erişmektir.
Kız çocuğu âdet görür görmez buluğa ermiş sayılmaz, âdet görmek ergenlik döneminin başlangıcıdır, ergenlik ondan sonra uzun süre devam eder. Buluğa erme, aşağı yukarı ortalama olarak 18 yaşında tamamlanır.
Bu konuda yanlış yorumlanan bir ayet vardır. Ayet şöyle: “Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlar ile âdet görmeyenler hakkında tereddüt ederseniz onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süreleri ise doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a saygısızlıktan sakınırsa Allah ona işinde bir kolaylık verir.”(Talak, 4) Bu ayet esas itibariyle boşanmayla ilgilidir. Buradaki “âdet görmeyenler” ifadesinden, âdet görmemiş kız çocuklarının da evlendirilebileceği hükmü çıkmaz. Tam tersine bu ifade, evli olup da henüz aybaşı görmemiş kadınlar içindir.
“İçinizden evli olmayanları evlendiriniz.”(Nur, 32) ayeti de yanlış yorumlanıyor. Buradan erginlik çağından önce de kız çocuklarının evlendirilmesinin mümkün olduğu anlamı çıkmaz. Zira burada bir yaş sınırı konulmamışsa da ifadenin gelişinden ve genel anlamdan evlenme yaşı gelip geçmiş ama evlenememiş ergen kızlardan bahsedildiği açıktır. Yoksa “evli olmayan 6 yaşındaki kızları evlendirin” anlamı yok. Küçük kızların evli olmaması zaten doğal bir durumdur. İstisnaî değil, genel bir durumdur. Ayette ise istisnai durumdan bahsediliyor.
Kadınların erken yaşta mesela 9 yaşında âdet görmesi yeterli değildir. Âdet görerek artık ceninin / çocuğun barınabileceği bir ortam hazırlanmış yani biyolojik hazırlık olmuş olabilir, ama aynı zamanda reşid de olması gerekir. Aynı şekilde erkeklerin de mesela 12 yaş gibi erkence ihtilam olması da yeterli değildir, onun da reşid olması lazımdır.
Bir erkek çocuğu için ihtilam olur olmaz hemen evlendirilebilir hükmü de çıkmaz. Bu konuda İmam Maturidi’nin şu açıklaması çok yerindedir: ”Cinsel organı kullanmak ancak büyüdükten sonra mümkündür. Çocuk sahibi olmak ancak güç ve kudrete sahip bulunduğu zamanda olması gerekir. Bu da ergenlik suyunun şehvetle çıkması yoluyla gerçekleşir. Örf ve âdet açısından bilinen odur ki meninin şehvetle gelmesi durumunda ergenlik vaki olur. Dolayısıyla meninin şehvetle çıkması ergenliğe alamet kılınmıştır. İşte bunun içindir ki “yetimler evlilik çağına gelinceye kadar” buyurulmuştur.”(Te’vilatü’l-Kur’an,C.3, s.34)
Bu konuda istismar edilen, yanlış bilgiler verilen bir husus daha vardır. O da Hz. Ayşe’nin 6 ya da 9 yaşında iken Hz.Muhammed’le evlendiği meselesi. Öncelikle bu konuda hadis diye verilenler zayıftır, uydurmadır. Hz. Ayşe, Hz. Muhammed’in peygamberliğinden 6 yıl önce doğdu. Hz. Muhammed’in peygamberliğinden 10 yıl sonra Hz. Ayşe ile evlenmesi konusu gündeme geldi. O zaman Hz. Ayşe, en az 15-16 yaşında idi. Hz. Ayşe’nin Peygamberimizle nikâhlanması, bundan üç yıl sonra, yani 18-19 yaşlarındadır. (Ayrıntılı tarihî süreç bilgisi için bakınız: Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Asrısaadet’in Büyük Kadınları adlı eserinin ‘Hz. Âişe’ bahsi (sayfa: 29-65) ve İslam’da Büyük Günahlar adlı eserinin ‘İftira’ bölümü)
Hiçbir kişi, tarikat, oluşum, kurum İslam demek değildir. Gerçek İslam, indirilmiş din olan Kur’an ve Hz. Muhammed İslam’ıdır. Uydurulmuş din yapılarının bilerek ya da bilmeyerek yaptıkları İslam’a aykırı uygulamalar İslam’ı değil onları bağlar. Cahil cühela veya kötü niyetli kişilerin cüppe sarık giyerek İslam’ı temsil iddiaları ve kendilerini İslam’la özdeşleştirme şaklabanlıkları bizi kandıramaz.
Çocuk istismarı, çocuklara tecavüz ya da çocukları küçük yaşta evlendirme gibi olaylar sadece İslamcı olduğunu iddia eden yapı ve kurumlarda olmuyor; dünyanın her yerinde dinli dinsiz birçok kişi ve kurumda da görülebiliyor.
Mesela 1977 yılında Fransa’da önde gelen aydın, filozof ve sanatçılar 15 yaş altı çocuklarla cinsel ilişkiyi suç sayan yasayı açık bir mektup yazarak protesto ettiler. Bu mektuba imza koyanlar: Foucault, Louis Aragon, Althusser, Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir, Gilles Deleuze, Jean Danet, Alain Robbe-Grillet, Philippe Sollers.
Ayrıca kilise kurumunda da çocuk istismarı, çocuklara tecavüz olayları bolca görülmüştür. Mesela şu habere bakalım: “Fransa Katolik Kilisesi tarafından görevlendirilen Kilisede Cinsel İstismar Bağımsız Komisyonu (CIASE) dün yayımladığı raporla, 1950'den bu yana 216 bin çocuğun dinî görevlilerin cinsel istismarına uğradığını açıklamıştı.”(https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58815112)
Son söz: Ne idüğü belirsiz kişi ve kurumların çocuk istismarından hareketle İslam düşmanlığı yapılamaz. Kim olursak olalım çocuklarımızı korumak, bir insanlık ve İslamlık görevidir. Zira onlar savunmasızdır, iradesizdir, çaresizdir, zayıftır, güvenlik içinde insanca var olmaları ve büyümeleri, bizim insafımıza bırakılmıştır.

Prof. Dr.Nurullah Çetin