SAĞLIK ŞEHİDLERİMİZE…

Bâzen bir zümrenin toplumun sorumluluğunu yüklendiği devirler oluyor.

SAĞLIK ŞEHİDLERİMİZE…

SAĞLIK ŞEHİDLERİMİZE…

“O fitneden sakının ki, zararı sâdece zâlimlere dokunmaz”(Enfal 25) meâlindeki âyet-i kerîme beni düşündürenlerdendir.
Bir diğer âyet ise: “Fitne kıt’âlden büyük cürümdür” (Bakara 217) meâlindeki âyetti. "Fitne"ye daha nasıl dikkat çekilebilirdi?
*
“Mefhum-ı muhâlif” diye de bir şey var biliyorsunuz. Söylenen bir sözün men ettiği veyâ özendirdiği alt metne atıf yapar. Burada aynı âyetler fitneyi bertaraf etmenin ecrini ölçme konusunda da bir kıstas veriyor.
“Zararı sâdece zâlimlere dokunmayan”, yani mazlumları da zarara uğratan “fitne”leri bertaraf eden kimselerin ne değerli hayırlara vesîle olacaklarını anlıyoruz. Aynı zımnî telkîni “fitneyi tanıma, hidâyete sevk, Hakk’ı kaim kılma…” gibi istikâmetlere doğru bir tefekkürle yürütmek de mümkün.
*
Bâzen bir zümrenin toplumun sorumluluğunu yüklendiği devirler oluyor.
Savaş zamanında askerler, kriz dönemlerinde iktisatçılar, kültür intikal ihtiyacı söz konusu olduğunda eğitimciler-mürşidler… gibi, salgın hastalık zamanlarında da SAĞLIK ÇALIŞANLARI bu vazifeyi yükleniyorlar.
Hukukçularımızın toplumsal düzen ve ahlâkı koruma konusundan sorumlu oldukları gibi.
Ne yazık ki bir kısım hukuk adamlarımız sınavlarını veremiyorlar.

Ancak şu Covid 19 denen virüsle mücâdele konusunda sağlık personelimizin alın akıyla görevlerini yürüttüklerine şâhid oluyoruz.
Dün gece Sağlık Bakanı Sn. Koca 7428 sağlıkçımızın hastalığa yakalandığını bildirdi. Ölüm sayısını bilemiyorum. Ancak çevreden ve medyadan yansıyan ölüm haberleri, sağlıkçılarımız arasında profesörden hemşireye, eczacıdan doktorlarımıza kadar epeyce kurban verildiğini gösteriyor.

Bu insanlarımızı yaptıkları işe silah zoruyla sevk etmiyoruz!
Onlar son derece yüksek bir sorumluluk örneği vererek can bahâsına işbaşı yapıyorlar.
Kim olduklarıyla ilgilenmeden önlerine gelen mikrop yuvası hastalara, canlarını tehlikeye atarak şifâ vermeye adanıyorlar.
Aynen vatan savunmasında bir askerin siperde düşman mermisine göğüs gererken, kimleri koruduğunu düşünmeden milleti adına can baş oynaması gibi…
*
Modern zamanlar, hikmete yabancılaşmanın verdiği metafiziksiz bir “normal algısı” yarattı. Bu “NORMAL”de Tanrı’ya bir yol ve rol yoktur!
Adanmanın, "rûhu Tanrı’ya ulayan" niteliği modernlere anlamsız görünse de; geleneğimizin normaline ayarlı gönüller, o adanışta bir “ŞEHÂDET” neşvesi bulunduğunu bilirler.
Bilirler ki, “ŞEHÂDET” sâdece askerî nitelikli bir değer değildir. Her mü’minin tecrübesinde bulunması olmazsa olmaz bir şarttır.
*
Toplumumuzun en îtibarlı meslekler arasında başa koyduğu tabâbet erbâbı, o îtibâr ile mütenâsip bir gelir seviyesine de sâhiptir. En azından ortalama gelir grubunun üzerinde yer alırlar.
Dünyaya açık bir grupturlar. Modern, pozitivist batılı fen bilimleri eğitiminden geçmişler, yani geleneksel dünyaya merkezden dokunmayan bir alanda eğitim almışlardır.
...
Bunlara rağmen ortaya koydukları “adanış” dünyadaki emsallerini çok aşıyorsa, orada konuya sadece meslekî eğitim kriteriyle bakmak yetmeyebilir. Kültürel değerler, toplum sevgisi, insan sevgisi, o sevginin ateşle sınanması zâviyelerinden de bakılması lüzûmuna inanırım.
Eğer devrimiz böyle hallerde kendi değerlerimizle sıfat vermeye uygun olsa, bendeniz de fetvâ makamında bulunsaydım, bu insanlarımızın bir gazâ içinde bulunduklarına, canını kaybedenlerin de ŞEHİT sayılmalarına hükmederdim…
*
Sözün başına dönersek, şu Koronavirüs fitnesinin zâlim mazlum ayırmayan yayılışıyla mücâdelenin, fitnenin verdiği zararın aksine büyüklükte bir hizmet olduğu muhakkatır.
Hele “bire on ilkesi”ni bilenler indinde, bu sevgili doktorlarımızın ecri, önleyecekleri fitnenin zararına mukabil en az on misli bir ecir olmalı, derdim.
*
İnancım o ki, sağlık sektörümüz milletimiz adına büyük bir sınavı ind-i ilâhîde alın akıyla vermektedir.
Allah cümlesinden râzı olsun.
Göçenlerin makamları kutlu olsun.
Hastalığa yakalananlar tez vakitte şifâlar bulsun.
Kurtulanların gazâları mübârek olsun.
*
Elhamdülillah milletimiz art arda farklı gruplarıyla sınavlarını alın akıyla veriyorlar.
Âkif’in Çanakkale şiirindeki bir ifâdesi gönlüme düşüyor: “Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhîd’i”…
Bendeniz de buna seviniyorum…
Aydın geçinenlerimizdeki "bencillik kanseri"ne, millet bütün hatlarıyla seciyesi bağlamında cevap veriyor!
Elhamdülillah elhamdülillah elhamdülillah…

Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, oturan insanlar ve iç mekan
Dr.Sait Başer