Paris’e yolu düşenler belki biliyordur; empresyonist ressam Claude Monet

Ve eğer… Bir yaşamın içinde okumak ve düşünmek varsa, ferâset de vardır; buna inanıyorum.

Paris’e yolu düşenler belki biliyordur; empresyonist ressam Claude Monet

Paris’e yolu düşenler belki biliyordur; empresyonist ressam Claude Monet’nin Paris’e 45 dakika uzaklıkta bir evi ve onu çevreleyen tam 20 bin metre karelik muhteşem bir bahçesi vardır. Monet, bugün hayranlıkla seyrettiğimiz pek çok resmini hayatının son kırk yılında, kendi kazdığı, ektiği, yıllar içinde yavaş yavaş genişletip düzenlediği o bahçeden ilham alarak yapar.

Fakat ne ilginçtir… Son yıllarındaki eserlerini katarakt nedeniyle gözleri büyük ölçüde göremez hâle geldiğinde resmetmiştir. Aslında şu sözünü kanıtlar gibidir o çalışmaları… Der ki:

“Görebilmek için baktığımız şeyin adını unutmamız gerekir.”

Ön yargılardan, etiketlerden kurtularak bakabilmenin önemini anlatır Monet. Gözlemleyen, düşünen bir kişi kendine hep yeni bir yol açacaktır. Fakat bunun için ısrarcı olmak; hiç durmadan kazıyarak daha derinlere inmek gerekir.

*

Geçen gün 40 dakikalık, kısacık, anlamlı bir film izledim. Yönetmen Wes Anderson’ın yazar Roald Dahl’ın kısa öykülerinden birini sinemaya uyarladığı: The Wonderful Story of Henry Sugar.

Filmde iç içe geçmiş birden fazla hikaye var; onlardan biri de “Gözlerini kullanmadan gören adam”ın hikayesi.

İşte filmdeki bu kişi, henüz 17 yaşındayken bir yogiyle karşılaşır ve yogi ona bütün hayatını değiştirecek şu sırrı verir. Der ki:

“İnsan zihni darmadağındır. Aynı anda binlerce farklı şeyle meşgul olur. Gördüklerin, duydukların, kokladıkların, düşündüklerin, düşünmemeye çalıştıkların… Eğer, sıkı çalışırsan bilinçli zihnini tek bir nesneye odaklayabilirsin.”

Ve yogi şunu da ekler:

“Kimi insanların odaklanma gücü öylesine gelişmiştir ki, onlar gözlerini kullanmadan görebilirler.”

İşte bu beceriye ulaşabilmek için 17 yıl boyunca her gün oturup çalışan adam, sonunda bunu başarır ve önce iskambil kağıtlarını, haritaları sonra kitapları bile görmeden okuyabilir hâle gelir.

Esas hikayeyi izleyerek öğrenin isterim ama filmin sayısız mesajı arasından çekip çıkarmak istediğim mesaj tam da bu:

Gözlerini kullanmadan görebilmek.

*

Görmek, görünenin ötesini görmek gibi konular nedense herkesin değil; daha çok sanatın ve felsefenin konusu olagelmiştir.
Çünkü bırakın, görünenin ötesindekini görmeyi; büyük resmi görmek, bağlamı görmek ve önemlisi var olanı akılla ve vicdanla görmek kolay olmayan bir pratiktir.

Şununla bitireyim…

Ferâset sözcüğü “frs” kökünden geliyor; gözde veya kavrayışta keskin olmayı ifade ediyor. İlginçtir...Ferâset aynı zamanda at yetiştirme,“feres” de at demek.

Bilirsiniz; atların gözleri başın yan tarafında yer aldığından görme açıları çok geniştir; tek gözle 215°, iki gözle 70° görebilirler.
Hatta atların gözlerinin yan tarafına takılan ve deyişlerimize konu olan “at gözlüğü”nün yani paravanların amacı da görüş açılarını daraltmak içindir.

İşte, ben de, yazının girişinde bahsettiğim Monet’nin “kazıyalım, derinlere inelim, ısrarcı olalım” deyişinden, ferâsetimizi, kapsamlı görüş açımızı geliştirmeyi anlıyorum.

Ve eğer… Bir yaşamın içinde okumak ve düşünmek varsa, ferâset de vardır; buna inanıyorum.

Damla Ömür Tantekin

Founder of D Strategy | Advisor
Resim önizleme