Marka ve Felsefe Yönetim Kurulu Odasına Bekleniyorsunuz!

Varoluşçuluk akımını seviyorum. Diğer adı Egzistansiyalizm hep çok karizmatik gelmiştir.

Marka ve Felsefe Yönetim Kurulu Odasına Bekleniyorsunuz!

Bir marka oluşturmak, yenilemek, yönetmek "beni baştan yaratın" diye dünyaya seslenen bir felsefi yaklaşım bana göre. Her iki disiplin arasında çok ince bir çizgi var. O kadar hoş ki, biri diğerinin alanına geçmemek için o ağı bozmadan ilerliyor.

Marka, bir ürünün, hizmetin veya şirketin genel kimliği oluşturma ve yönetme sürecini ifade eder. Felsefe, varoluş, bilgi, değerler, akıl gibi temel soruları inceleyen bir disiplindir.

Marka değerleri ve etik dediğimizde felsefe ile şuradan bağlaşır.

Şirketler genellikle sosyal sorumluluk, sürdürülebilirlik ve diğer etik konulardaki felsefi duruşlarını marka değerleri üzerinden geliştirir ve tüketicilerle de benzer değerlere sahip olmalıdır ki onları etkilemiş olsun.

Varoluşçuluk akımını seviyorum. Diğer adı Egzistansiyalizm hep çok karizmatik gelmiştir.

Kişisel markada en başta var oluş, bireysel özgürlük, seçim ve sorumluluk üzerine konuşuruz. Eğer Markalar kendi özgünlük ve gerçekliklerini iletmek için tasarlanmış bir kimliğe sahiplerse ve bu kimlik, hedef kitlenin duygularına hitap etmek amacını taşıyorsa tam da bu nedenle varoluşcu düşünce biçimi çok değerlidir.

Felsefi akımların içinde semiyotik adlı bir disiplin vardır. İşaretlerin ve sembollerin ve bunların yorumlanmasının incelenmesiyle ilgili bir disiplindir. Filozof Ferdinand de Saussure işaretlerin bir anlamı nasıl ilettiği konusunda katkıda bulunmuştur.

Bunun marka ile de bir ilgisi olabilir mi diye düşünmüyor değilim. Marka oluşturma çalışmalarının içinde de anlam iletmek ve tutarlı bir görsel kimlik oluşturmak için semboller, logolar ve işaretler gibi unsurlara ağırlık verilir. Semiyotik anlayış, markaların iletişimi etkili bir şekilde gerçekleştirmelerine ve tutarlı görsel bir kimlik oluşturmalarına yardımcı olur.

Güzel olanı sever ve kendimize yakın buluruz. Estetik anlayış bile Immanuel Kant, Arthur Schopenhauer gibi filozofların düşünce konuları girmiştir. Sanki orada markalar için logolar, ambalajlama konuşulmuş gibi görsel açıdan çekici bir yol sunarlar.

Yolun başı aslında hep aynıdır. Marka olmak benim için bir fikir ile başlayan eylemler ve süreç ile birlikte ilerleyen pratik sonuçlar bütünüdür. Marka stratejisi piyasa trendleri, tüketici tercihleri, rekabet ortamları dikkate alınarak = fayda sağlamalıdır.

Kimi zaman da bizi bir yazar yönetim kurulu odasına buyur eder, düşündürür. Mine Kobal Ok ‘un Yönetim Kurulunda Felsefe adlı kitabında olduğu gibi

#baharınkitaplığı ‘nda 113. Bölümde bu kitaptan notlarımı paylaştım.

Mine hanım, filozoflar üzerinden değerlendirmelerde bulunurken onların yaşam öykülerinden notlar da bize sunmuş. Kitapta 37 farklı felsefe düşünürü var.

Ben her bir filozofa ayrı bir gün ayırdım ve onunla sohbet eder gibi yönetim kurulu ofisinde toplantımızı yaptık. Hatta olayı abarttım. Hani derler ya hayatınıza yeni bir rutin alışkanlık katmak istiyorsanız her gün aynı sandalyeye oturmayın, yerinizi değiştirin. Ben de yerimi değiştirdim.

Bir toplantı yapıyorduk. Toplantı demek notlar demekti. Bu kitabın bir de buna özel bir defteri olmalı. Mine Kobal duy sesimi.! Bu düşünürlerin dili olsa da konuşsa bize notlar verse :)

Gustav Jung'un kişilik tipleri, pazarlama dünyasında marka stratejileri oluşturmak için önemli bir rol oynamıştır. Kitapta Jung'a ayrılan bu bölümde 12 arketip, pazarlamacıların insan psikolojisi üzerinden markaları anlamalarına ve tüketicilere etkili bir şekilde ulaşmalarına yardımcı olur.

Bu arketipler, farklı kişilik özelliklerini temsil eder ve markaların kendilerini nasıl konumlandıracağını belirlemede kullanılır.

  1. Asi, Kahraman, Sihirbaz (İz Bırakan Efsaneler): Asi: Bağımsız, kuralları yıkan markalar. Kahraman: Zorlukları aşan, zafer kazanan markalar. Sihirbaz: Büyü ve yenilikle tüketicilere etki eden markalar.
  2. Aşık, Şakacı (Bağlantı Kuranlar): Aşık: Duygusal bağ kurarak sadık müşteriler yaratan markalar. Şakacı: Eğlenceli ve enerjik markalar.
  3. Yardımsever, Hükümdar, Yaratıcı (Güçlü Yapı): Yardımsever: Topluma fayda sağlayan ve destekleyen markalar. Hükümdar: Güçlü liderlik ve etkileyici markalar. Yaratıcı: İnovasyon ve benzersizlikle öne çıkan markalar.
  4. Masum, Bilge, Kaşif (Ruhani): Masum: Basitlik ve temizlikle özdeşleşen markalar. Bilge: Bilgelik ve deneyimle tüketici güveni kazanan markalar. Kaşif: Keşif ve macera sunan markalar.

Bu arketipler açıklanırken algıda kalması açısından da örnek marka adları da verilmiş. İşte Marka yöneticileri, Jung'un kişilik tiplerini kullanarak markalarını belirli bir karakterle ilişkilendirerek, tüketicilerin markalarını hatırlamasını ve bağ kurmasını sağlamaya çalışıyor.

Ve bu bölümdeki son cümleyi yazar bizler için şöyle tamamlıyor.

Şu an yönetim kurulu odasındayız unutmayın: "Sizi en çok rahatsız eden rakibinizi biraz daha derinden anlamaya ruhunuz hazırsa, kendi gelişim ihtiyacınız ile ilgili nefis bir iç görüye de yaklaşmış olursunuz".

Bir sonraki aldığım notlar arasında beni etkileyen düşünürlerden biri Friedrich Nietzsche.

"Yalnız kâşif. 19. Yüzyıl muhtemelen en radikal, en tutkulu, en cesur ve en iyi yanlış anlaşılan filozofun davet ediyoruz. Adını yazdıktan sonra tekrar geriye dönüp tüm sessiz harfler doğru sıralanmış mı diye bir daha kontrol etmeden ikinci cümleye geçmediğimiz Nietzsche’ye”… diye başlayan yazar, filozoftan gelebilecek meraklı sorular için de bize bir beyin fırtınası sunuyor.

Birlikte düşünür müyüz?

-Kimleri kıskanıyorsunuz neden?

Şöyle bir parantez açmış, yazar. "Kıskançlığımızı eğer biraz daha pembe ifade etmeyi tercih edersek, imrendiklerimiz diyebiliriz. Ama Nietzsche kıskançlığı kullanmaya devam eder ve bizi daha cüretkar olmaya yönlendirecektir".

-Çatışmalarınızda barışmaya hazır mısınız?

İnsan doğası gereği her şeyi kontrol etmek istese de Nietzsche hayatın kökeninde çatışma olduğunu söyler.

-Yakın dönemde kimlerle, hangi sahnelerde çalışıyorsunuz?

-Nasıl bir çatışma için ruhunuzu hazırlıyorsunuz?

Ve bu bölümün kapanışı Nietzsche’den geliyor.

“Eğer yaşamını sonsuza dek sürseydi, bu yaşamın içinde olmak sizin için nasıl bir deneyim olurdu? Her şeyle içinde olmaktan mutlu olur muydunuz?”

Eğer yanıtınız hayır ise sizi yeni bir tasarıma davet etmeden önce ruhunuz neleri yıkmaya hazır diye sorabilirim. Nietzsche yanınızdan ayrıldıktan sonra da yankıları devam edecek bir kurul toplantısını atlattınız, hepimize geçmiş olsun.

Ben de yazımı böylelikle sonlandırıyorum yoksa tüm düşünürleri anlatabilirim.


Altını çizdiğim farklı bölüm notlarım için Baharın Kitaplığı Anchorfm, Spotify, Google Podcast ve Canım #Poddy ’de sadece 10 dk.

...

Poddy’yi duymayanlara ek not: @Poddy sosyal bir podcast uygulamasıdır. Bizden bizi. Türk bir girişimci ve harika bir ekibe sahip. ZOOM ile de olsa tanıştığım için içim ferah söyleyebiliyorum. Çünkü bana sürekli niye canım Poddy yazıyorsun diye de soranlar olmuştu. Marka hikayesini çok eğlenceli. Dinlediğimde ben beğenmiştim. Açık denizlerde çok uzun yaşasın. Belki sonra hangi marka arketipine uygun olduğunu da şıp diye anlarsınız.

Poddy'de dinlediğiniz podcast’lere aynı Linkedin de nasıl yorum yapabiliyorsak orada da yapabiliyor oluşumuz diğer podcast kanallarından bu yönüyle ayrılıyor. Mobil uygulama üzerinden pratik bir şekilde 1 dakikalık podcaps’ler çekip kendi profilimizde yayınlayabiliyoruz. Yeni bir güncelleme ile uzun uzun anlatacağımız podcast’ler ile de yalnız balinamız Poddy’nin arkadaşları oluyoruz.

Ben de sistemde iki profil ile bulunuyorum. Tüm sosyal medya mecralarında ismim genellikle aynıdır. No5bahar. Kişisel marka notlarımı seslendiriyor, Bahar’ın Kitaplığı ile de kitap notlarımı paylaşıyorum.

İncelemek ve katılmak istersen diye bekleriz. https://poddy.go.link?adj_t=16hhqr6v

Bahar Beşer

Marka Mentor | Eğitmen | Podcast: Bahar'ın Kitaplığı