Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 18, 2020 0
Editor Temmuz 1, 2020 0
Editor Temmuz 4, 2020 0
Editor Haziran 15, 2020 0
Editors Eylül 29, 2024 0
Editors Eylül 29, 2024 0
Editors Eylül 29, 2024 0
Editors Eylül 29, 2024 0
Editor Ocak 30, 2020 0
Japonya'nın tahliye ettiği vatandaşlarında koronavirüs görüldü
Editor Ocak 13, 2020 0
Toplumun hemen her kesiminde ortaya çıkabilen tüketim bağımlılığını uzmanlar,...
Editor Ocak 8, 2021 0
Yrd. Doç. Dr. Güner Ekiz, Türk Mikrobiyoloji Sempozyumu’nda ‘En İyi Sözel Bildiri...
Editor Ocak 15, 2020 0
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliğinin kararı...
Editor Şubat 9, 2021 0
Keyifli bir Sevgililer Günü geçirmenizin anahtarını sunuyor.
Editor Eylül 9, 2020 0
“En büyük kerâmet istikamettir”
Editor Eylül 23, 2020 0
Sağlıkta şiddete ağır yaptırım, kesin çözüm için en kısa sürede somut adım atılmalıdır.
Editor Mart 6, 2021 0
Cenk Alper: “MSCI Endeksi’nde sürdürülebilirlik notumuz son 9 ayda iki kademe yükseldi”
Editor Eylül 13, 2020 0
Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisinin Antalya açıklarına demirlemesi bir “taviz”...
Editor Mayıs 29, 2020 0
Temel pazarlar ve temel ürünleri önceliklendirmek:
Klişe olmak kalite göstergesi mi yoksa eskilik ve köhnelik mi?
Bence klişeler güzeldir, başarması zordur ve kaliteyi korumadan klişe olabilmek zaten mümkün değildir.
Peki bizim neden hiç klişemiz yok?
Neden hem bizim hem yabancı misafirlerin uğruna koşa koşa gideceği, yıllara meydan okuyan alışkanlarımız yok?
Mekanlarımız ne kadar sık değişiyor, ruhunu kaybediyor ve biz elimizin arasından kayıp gidenlere sadece bakakalıyoruz…
Geçenlerde Paris’e bir iş seyahati için gittim. Ama arada fırsat bulup soluğu aldığım yerlerden biri Cafe de Flore oldu. Bilenler bilir ki o bir Paris klasiğidir.
Klasik olmasını sağlayan en önemli şey, her gittiğinizde aynı mekân ruhunu, aynı yerde bulabilmeniz… Çalışanlar da ziyaretçiler de çizgisini hep korur. Menüler bile kolay kolay değişmez.
Yeniliğe tamamen karşı değilim, doğru dokunuşlar her zaman fayda getirir. Ama biz yeniyi ararken eskinin kıymetini unutuyoruz.
Bazen ne düşünüyorum biliyor musunuz; kendimizi değiştirmek yerine sürekli çevremizi değiştirdiğimizi… Çözmemiz gereken birçok sorunumuz var ama onları görmezden gelip sadece binalara, restoranlara, sinemalara, tiyatrolara, mağazalara odaklanıyor; onların yenilerini yaptıkça geliştik sanıyoruz.
Oysa halının altına süpürdüğümüz sorunlar öylece bekliyor, biz üzerini süslüyoruz. Ve o süs püs sevdasına takılıp eskiye dair karakterli ne varsa pek sahip çıkamıyoruz.
Yenilerin şaşaası o kadar sarıyor ki her yeri geçmişe dair olanların kıymetini anlamak için biraz durup bakmak zor geliyor…
Keşke bizim de klişe olabilecek kadar klasikleşen alışkanlıklarımız, mekanlarımız olsa…
Keşke klişelere, klasiklere burun kıvırmak yerine onlara sahip olmanın ne kadar zor ama ne kadar kıymetli olduğunu hiç unutmasak…