KEHANETLER GERÇEK OLURKEN, KEHANETTE BULUNANLAR, KÂHİNLİKTEN VAZGEÇTİ Mİ?

Bugün Türkiye’de ve dünyada vuku bulan her olayın, bizler zaten geleceğini biliyorduk.

KEHANETLER GERÇEK OLURKEN, KEHANETTE BULUNANLAR, KÂHİNLİKTEN VAZGEÇTİ Mİ?

Bundan 24 yıl önce sektöre girdiğimde yurtdışından gelen raporları okuma görevi, ajansın en minnoş, en deneyimsiz elemanı olarak her daim bana çakılırdı. Ve o dönemi yaşayan her iletişimci, bu verileri zaman içerisinde okudu, müşterilerine anlattı, marka amacı, büyük amaç, toplumsal amaç için var olmak kavramlarını algılatmak için canını dişine taktı… Bugün Türkiye’de ve dünyada vuku bulan her olayın, bizler zaten geleceğini biliyorduk.

Ne diyordu bu veriler:

·        20 yıl önce Çin’e dair veriler, bugünün global gücü olacağını söylerken,

·        22. Yüzyılın su savaşları ile geçeceğini,

·        Amerika’da başlayan bireyselleşme trendinin Türkiye’ye 10 yıl içinde geleceğini,

·        Çekirdek ailelerin kişi sayısının 3’e düşeceğini,

·        Toplu alışverişlerin, indirimli marketlerden anlık ihtiyaçlara döneceğini,

·        Refahın azalırken, mutsuzluğun yükseleceğini,

·        İç savaşların ve isyanların artacağını,

·        Dijitalleşecek olan dünyada konvansiyonel medyanın gücünü kaybedeceğini,

·        Salgın hastalıkların, kutuplardaki erimelerin yaşam biçimlerimizi ve algımızı değiştireceğini,

·        Belli siyasi akımların tüm ülkelerde hüküm süreceğini,

·        Dünyanın kaynaklarının kısa süre sonra azalacağını, merkeze insanı ve doğayı koymamız gerektiğini,

·        Tarım, hayvancılık alanında gelişen ülkelerin dünyayı yöneteceğini,

·        Gençlerin eğitim, iletişim kanallarının, yaşama bakışlarının bizden farklılaşacağını,

·        Kaynağı azalan dünyanın sürdürülebilir olması için toplumsal faydayı ön plana alan adımların atılması gerektiğini, dijitalleşmenin kaynak tüketiminin önüne geçebileceğini ( Metaverse, VR vb.) ve daha bugün gerçek olan, yaşadığımız pek çok konuyu anlatırdı.

Bugün bu bilgileri, sosyal medyada, zirvelerde, etkinliklerde, YouTube kanallarında, Astrologların kehanetlerinde, falcıların fincanlarında duyan her genç “Vayyy neler oluyor dünyada, sürdürülebilirlik, brand purpose, çevre, teknoloji, metaverse, su savaşları, pandemi, ne kadar da yeni bilgiler!” diye hayret ediyor.

Ve sektörde 20 yılını deviren her meslektaşım, “Lanet olsun, biz zaten demiştik! Bizi kimse dinlemedi!” diye öfkeleniyor.

Her ülkenin iletişimcisi, toplumdan, reklamverenden en az 3 yıl sonrayı öngörerek, stratejik adımlarını belirleyerek ilerler. Her iletişimci, geleceğe hazırlanır. Çevresindeki paydaşlarını da bu geleceğe hazırlar.

İletişimciler olarak çuvaldızı kendimize batıracağımız nokta: Bildiklerimiz konusunda, paydaşlarımızı ikna etme gücümüzü kullanmak yerine, “anlamıyorlar, şirketlerimizi, çalışanlarımızı korumamız lazım, yap oradan bir jingle, çak oradan bir kampanya” mantığına geçtiğimiz 2008 sonrası dönemdir.

2011 itibariyle sektöre giren hiçbir genç BBS, Human, Brand Purpose, Demand Chain, 7I stratejilerini/ yaklaşımlarını bilmiyor. Konuya hakim olmayan ancak ucundan bilen her sesin de peşinden gidiyor. Az bilenin eğittiği de ancak bu kadarını, yani bugün şikâyet ettiğimiz “altı boş iletişim üretimini” ortaya çıkarıyor.

No alt text provided for this image

Türkiye’de yapılan iletişim çalışmalarını üreten, sektörde 20 yılını devirmiş her meslektaşım, Avrupa’daki, Amerika’da meslektaşlarımızdan daha vizyoner, daha bilgili, daha fazla strateji bilen insanlardır. Bugün yurtdışından gelen trend raporlarını, analizleri, global pek çok işi izlediğimizde bizim bundan yıllar önce önerdiğimiz, söylediğimiz, yaptığımız her şeyin daha kapsamlı olduğunu görüyoruz.

Demek ki, hatamız, kendi söküğümüzü dikememek olmuş!

Bugün, yaşanan afet süreci, afet iletişim yönetimi konusunda dahi hazırlıksız olduğumuzu göstermiştir. Daralan reklam sektörü, içerik anlamında derinliğini kaybetmiştir. İçgörünün aksiyona dönüşü zayıf, planlaması kısır ve kısa vadeli kalmıştır.

Bugün, aslında geçmişin bilgi birikimine sahip, pazarlama, iletişim, reklam konularında “gerçek” bilgiye, işin nasıl yapılmasına haiz meslektaşlarımın bir olma günü olmalıdır. Her alanda algı yönetimi ustası olan bu kişilerin ana konusu, “doğru iletişim tekniklerini, kriz iletişimini, marka yaratmanın 101’lerini, yerini bırakacağı genç jenerasyona, onların anlayacağı dilden anlatmak” olmalıdır.

Bizler kahin değiliz, bizler doğru analiz yapan, geleceği öngören, gelecekte her ne olursa olsun ayakta kalacak markalar, firmalar, topluluklar, dernekler inşa etme yetisi olan insanlarız. Bu yetilerimizi ve yeteneklerimizi, değişen bağlama ve hedef kitleye göre paylaşmakla yükümlüyüz.

Sektör derneklerimiz, paydaşlarımız ve bizler bir araya gelerek, hem sektörümüzü hem de sorumlu olduğumuz toplumu yeniden inşa etmek ve doğru değerler üzerine bir kez daha kurmak için bir olmak zorundayız.

KÂHİNLER, KEHANETLERİNDEN VAZGEÇTİĞİNDE ORTAYA ÇIKAN BELİRSİZLİK, HER ZAMAN KAOSA DÖNÜŞÜR! KAOS İSE YIKIMDIR! İNANCIMIZI KAOSA, ÖLÜME DEĞİL, YAŞAMA VE VAR OLMA EKSENİNE ÇEVİRMEK ZORUNDAYIZ!

Esra Baykal

Brand Purpose Consultant

esra-baykal.com