İNSANLARIN ÇOĞUNLUĞU ŞİRKTEDİR

nsanların çoğunluğu ayetlerden habersiz ve bunun için şirktedirler.

İNSANLARIN ÇOĞUNLUĞU ŞİRKTEDİR
İNSANLARIN ÇOĞUNLUĞU ŞİRKTEDİR
İnsanların çoğunluğu ayetlerden habersiz ve bunun için şirktedirler. Onlara tabi olursanız sizi yoldan saptırır ve küfre düşürürler.
“Ve yeryüzünde bulunanların çoğuna itaat edersen, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar, ancak zanna tâbî olurlar. Ve onlar, ancak yalan uydururlar.” (6/EN'ÂM-116)
“Ve onların çoğu, şirk koşmadan Allah'a inanmazlar.” (12/YÛSUF-106)
Halbuki Allahütealâ Hz. Adem’den kıyamete kadar gelecek olan her insanı hanif fıtratı üzerine yaratmıştır. Hanif fıtratı demek, herkes Allah’a teslimlerini yapıp evliyası olabilecek kabiliyette olarak yaratılmış olmalarıdır ama insanların çoğu bunu bilmezler. Onlara göre Allah’ın velisi olmak çok zor bir olaydır.
“Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah'ın hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla) yaratmıştır. Allah'ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez.” (30/RÛM-30)
Şimdi bu Kur’an gerçeklerini ayetlerle ispat ederek yazdığımız ve kimseyi haksız yere suçlamadığımız halde, Allah’a kalpten hür iradesi ile yönelip yaşarken ruhunu ona ulaştırmayı dilemeyenler ve üstelik Allah’a ulaşmayı dilemek de neymiş, öyle bir şey yok diyerek ayetlere rağmen inkar edenler, bizlere belki de kızacaklar. Ama bilmiyorlar ki, Allah’a kalpten yönelip ruhunu ölmeden ona ulaştırmayı dilemeyen her kes gizli şirktedir ve dolayısı ile tağutun dostlarıdırlar. Yani insanlar ya Allah’ın dostudur, ya da şeytanın dostu. Başka üçüncü bir şık yok.
“Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı dile-diler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!” (39/ZUMER-17)
Onlar ne kadar Müslümanım deseler de, ne kadar ibadet yapsalar da din günü hesap edilmeyecek, onlar için mizan tutulmayacak ve hüsrana düşeceklerdir.
“De ki: “Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?” “Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybettikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini zannediyorlar.” “İşte onlar, Rab'lerinin âyetlerini ve O'na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.” (18/KEHF-103-104-105)
Allah’a ulaşmayı dilemeyenler ve bunu inkar edenlerin başlarına gelenler kendi iradeleri ile seçim yaptıkları ve akletmedikleri içindir. Bu şekilde azgınlık ederek başkalarının da Allah’a ulaşmayı dilemelerine mani olarak fesat çıkardıkların içindir. Dünyadaki kargaşa ve zulüm bunun içindir.
“Ve Medyen (halkına), onların kardeşi Şuayb'ı (gönderdik). O zaman onlara: "Ey kavmim! Allah'a kul olun ve ahiret gününü (Allah'a ulaşma gününü) dileyin. Yeryüzünde fesat çıkaranlar olarak azgınlık etmeyin (Allah'a ulaşmaya mani olmayın)." dedi.” (29/ANKEBÛT-36)
“İnsanların elleriyle kazandıkları sebebiyle karada ve denizde fesat zuhur etti (ortaya çıktı), yaptıklarının bir kısmının onlara tattırılması için. Umulur ki böylece onlar, (Allah'a) dönerler (yönelirler).” “De ki: "Yeryüzünde dolaşın. Böylece daha öncekilerin akıbetinin (sonlarının) nasıl olduğuna bakın. Onların çoğu müşrik idiler." (30/RÛM-41)